Şahin bakışlı, ahu gözlü, şirin davranışlı ve tatlı sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun |
|
||||||||||
|
yazılar hepimiz için yazılsın, madem ki kelimelere tutunmaya çalışan aksaklıklarımız, kırıklarımız var ve bizi onlar sinesine alır, onlar sadece acıtmaz olur yaralarımızı... bekle sen... ve de sürçi lisanların hepsinden muaf olsun bir müddet, tüm beşeri yanlarımız. ~~ seneleri rakamlardan arındırdı ruhum. istemedi onları... nefes aldığını bildi, acısının tüm zonklamalarına aldırış etmeksizin... ve bir gizli "ah" kadar naifçe etti kelamını; ne zamandır tanıyorum seni? hangi vakitten beridir, aşıp gidilen yollarda mola veririm de, yamacıma diz büküp dinlersin beni? akis eder, kelamına ortak olurum ve sararım sineme de, kendimde olan o yaraları bilmez, görmez olurum? unuturum... ve fakat, yazgıma mıhlanan kalemle örülmüş, cümle köprüsünden, hangi ırmağın sularına düşürürüm gözlerimden, hislice katreleri de? karışır bir başka ırmağın çağıltısına ve köpürür usul usul kendi lisanınca? köprü bir bağdı, kelamdan... sen öylece oradaydın. beni beklemiyordun. ben de seni. kelime israf etmiyorduk. sormadık isimlerimizi. isimsizdi seninle ilk konuşmam.. isimsizdi; kalbine bakıp, orada gördüğüm dost nişanesi. bir isim vermek gerekmiyordu illa ki... biliyorduk ki adem ile havva'dan gelmeydi bağımız. biliyorduk şükür. ben yürümeyi severdim ve katetmiştim bir yanı eğrilmiş sandaletlerimle, uzunca mevsimlerin hüküm sürdüğü bir diyarı. sen, abasına sarılmayı bekleyen seyyah olmaya meyledendin ve biliyorduk ki, yürümelerimiz mecburiydi. nereden gelip, nereye gideceğimizi fısıldamışlardı kulağımıza... yol uzundu ve bir o kadar çetrefilli... şimdi söz söylemekliğim kendime ve yazıcının dileğini nihayete eriştirene... işitene... işittirene hamd ile. ben ki, geçmiş zaman izlerini, harf harf nakış eylemişim, bir üçüncü şahış kisvesiyle; "...kalbinden aşağı süzülen, bir su birinkintisinin üzerinden atladı. yoruldu, küçük bir iskemleye oturdu. ondan önce kimse bulamasın beni diye saklandı, yüreğin en muhkem barınağına. eline aldı, küçük bir aynayı.. baktı fidan boyuna. ipek, dediydi bir zamanlar, saçları beline kadar inerken bir güzelin. göğüs kafesi elif mahrecini aşikar etti. gözlerini yumdu, sakladı sırrını... bir el dokundu omzuna, elbet bunlar da geçecek" dedi. sonra bir rüzgar fısıldadı... dost, dedi. senin ne güzel yüreğin var. dilerim, iyiler ve iyilikler mesken tutsun gönlünü.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bedia Belkıs BALCILAR, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |