"...öyküyü yazan bilge, beşinci ya da altıncı göbekten kral torunu olduğumu ortaya çıkaracak şekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote |
|
||||||||||
|
Günler yalnızlığımı yüzüme vuruyor. Kullanılıp unutulan yeni anlar sunuyor ömrüme. Ömrüm bir babaya hasret geçiyor. Uyku saatlerinde babayı uyutup kaçan haylaz çocuğa dönüşüyorum. Babasının yanında uyumayı seven küçük bir kız gülümsüyor geceye. Büyüyorum sonra. Sevgilinin terk ettiği bir kadına dönüşüyorum. Sevgilinin yıkıp geçtiği kadın olarak geceye ağlıyorum. Babadan kaçan, sevgiliden kaçılan… Bunların ardından her şey oluyorum sonra. Uzun bir gün oluyorum mesela. Ki o gün neşenin doruğu. Uyku oluyorum, huzurun değeri… Mesela bıçak oluyorum, kendi acılarımın lideri… Anne olasım geliyor sonra. Daha büyüyemeden anne olmaktan utanıyorum bu defa. Kardeş olamayacak kadarda asi… Kendime ağlıyorum farkında olmadan. Beni bana kurban ettiğimi bile bile. Kendimi tüketenin ben olduğumu anlayarak yine ağlıyorum geceye. Yazıyorum ama yazmaktan korkuyorum. Açığa çıkarmadığım ve çıkarmaktan korktuğum nefretimin beni zehirlemesinden ürküyorum. Yazmak istiyorum seni, ruhumu kemiren seni… Ama yinede yazamıyorum seni. Anlatamıyorum bendeki izlerini. Babamı yazasım geliyor, ama senden kaynaklanan nefretimden ona sıra gelmiyor. Babama sesleniyorum her an, küfrüm iki dudağımın arasında yankılanıyor. Beni yine uyut ve ben yine seni uyutup kaçayım. Ben uyuyup sabah olduktan sonra bana kahvaltı hazırla ve seslen. “kızım sen hep çocuk kalacaksın, sen hep benim kızım olacaksın”. Benden gelen cevap “Ben hep senin o küçük kızın kalayım, hiç âşık olmayayım, senden başka hiçbir erkek bana erkek olmasın. Öyle sar ki beni başka kollara ihtiyaç duymayayım”. Bunlar küçük kızın babasına olan küçük çaplı bir sitemi. Bir babanın yokluğu korku dolu bir baş dönmesi yapar. Ben o baş dönmelerinde yok oldum. Yalnızlığımda âşık oldum. Oda ömrümü çalıp gitti. Hayatım benim ellerimde şimdi. İstediğimi yaşıyorum. Bir tek olması gereken baba eksik kalıyor. Oda ruhuma hiç kapanmayacak yara... Yaralarımı sardırmayı öğrendim. Şimdi ruhum, Deli bir tay, nereye koşacağı belli değil… Her zaman ruhum, Bir babaya aç(ık) Her zaman ruhum, Aşktan kaça(ca)k… Şimdi ruhum, Bedenimin tanrısı Ve ruhum şimdi özgür…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Dilara Yiğit, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |