Kadın olmaktan yoruldum bugün.. Sevişmenin, benim için karın ağrısı ve pişmanlıkla sonlandığı her alkol sonrası bunalım sabahalarında, ben ne yaptım, ben iğrencim diye baş ağrısı ile uyanmamaya çalışmak ve karanlığı yorganın içine hapsetmeye çalışmaktan sıkıldım. En başta da kendimden sıkıldım. Yanımdaki adama saygım kalmıyor uyanınca. Aramasın defolsun gitsin istiyorum. Bir fahişeden ne farkım var bilmiyorum. Sevgi karşılığı bedenimi paylaşıyorum güzel yüzlü adamlarla. Her yerde geçmeyen, bilinmeyen ülke parası. Ya da nedir ilişki istemenin manası? İlkel zamanlardan farkımız olduğunu düşünmüyorum. Çiftleşme ve üreme bir kadının iç güdüsü. Karnının da doyması lazım. Bunun için ihtiyaç duymuyor mu bir erkeğe? Erkeğin savaşması, para kazanması lazım hayatta kalmak için.. Üremek eşittir ;daha çok çalışması ,daha çok yorulması anlamına gelmiyor mu? Kaçmakta haklı. Peki ya, aşk da nedir? Freud’un dediği gibi ciddi bir akıl hastalığı mı? Madem aşk var, ben neden denk gelemiyorum? Aşk bilinçaltı savaşı değil mi? Korkularımızın tetiklendiği adamın peşinden manasızca koşmuyor muyuz ? Kim çok iyi anlaştığı, çok huzurlu olduğu adama aşığım diyebiliyor? Neden ilk aşk unutulmuyor? Milyonlarca soru var zihnimde başım ağrıyor. Neden bir adam istemediği kadınla evleniyor ve sonra da arayış içine giriyor ve hatta ürüyor, daha çok çalışıyor ve daha çok yorulup mutsuz oluyor? Aşk a inanmıyorum. Üremeyede. Sevişmeye de. Sanki camdan karınca yuvasındayız. Birileri bizi izliyor ve yönetiyor. Kimse de sorgulamıyor mutsuzluğunu. Hep koşturuyor, savaşıyor, ürüyoruz. Ben mutsuzum. Üremek istemiyorum koşturmak da. Savaşmak da. Kadın olmak da istemiyorum. Aşık olmak da.....