Umutlarım her zaman gerçekleşmiyor, ama yine de her zaman umuyorum. -Ovid |
|
||||||||||
|
Orada soyluluk, dostluk ve erdem son kez yaşadı. Şövalye ruhlu krallar, gözü pek kraliçeler orada ilk kez şarkılarını söylediler, aşık oldular, mektuplar, şiirler yazdılar... Onların hiçbiri artık hayatta değiller. Onlar sadece kitaplarda, albümlerde, siyah beyaz resimlerde ve unutulmakta olan anılarda kaldılar. Belki de onlar bir hatıra, bir rüya bile değiller artık. Tüm yaşamları o yalçın dorukların asla dinmeyen boraları, tipileri gibi geldi geçti... Onlardan kalan bir iki mektubu ve bir şiiri, tozlu bir kütüphanenin rafları arasında kaybolmuş kayakçılıkla ilgili eski bir kitabın sayfaları arasında buldum.... İsimleri açıklamadan bu mektupları yayınlamayı bir görev bildim. Umarım onların karlar ülkesindeki kutlu ve sonsuz huzurlarını bozmuş olmam. BİRİNCİ MEKTUP (TARİHSİZ) Aziz kardeşim C**** Arkada bir hayli yıllar bırakmış bulunuyoruz. Bilmem bu fakiri hatırlamakta güçlük çekecek misiniz? Kayseri’de beraberce kayak ve dağ sporlarının fidelerin dikmeye çalışır, etraftan pek de akıllı gözle görülmezdik. Ama temeli sağlam atmışız., virüsü iyi aşılamışız. Artık tuttu bu iş. Sık sık Kayseri’ye gidiyor, yapılanları, gelişmeleri, yakından izliyorum, Acaba siz ayrıldıktan sonra hiç gördünüz mü Kayseri ve Tekir’i? Adresinizi buluncaya kadar aradan bir hayli zaman geçti. Yoksa bu kitabımı da öncelikle size imzalatmak isterdim. Ben, daha bu yıl bıraktım mesleği, emekli oldum. Ama yazı çizi işleriyle oyalanıyor, boş durmuyorum. Siz emekli olduktan sonra hala aynı işi sürdürüyor musunuz? Çoluk çocuk ne alemde? Kaç kişi oldunuz? Benim bir oğlum, bir kızım var. Oğlum Bursa’da eczacı. Kızım kimya mühendisi. Oğlanı baş göz edemedik daha. İstanbul’a yolum düştüğü vakit görüşmek, eski güzel günleri anmak başlıca zevkim olacaktır. Eskişehirlilerce çok sevilen ve sayılan ağabeyiniz Cemal Bey inşallah sıhhattedirler. Meslektaş olarak saygılarımı iletin lütfen.1950de “Bir Dağcı ve Kayakçının Notları”nı yayınlamıştım. Bilmem göndermiş miydim? Elinizde yoksa yollayabilirim. Selam ve sevgilerimi sunar, esenlik ve mutluluklar dilerim. M*** B*** İKİNCİ MEKTUP Kardeşim M**** İstanbul, 7 Temmuz 1978 “Oldum olası ayla, yılla ilgilenmem hiç” ile konuya giren usta, elbette ki mektubuna da tarih koymaz! Ve ben de beylik giriş olan “... tarihli mektubunu aldım” sözü ile başlayamam! Beraber bulunduğumuz kısa sürede fideleri sen diktin, ve dikmeyi de uzun yıllar sürdürmüşsün. İkimiz de akıllı görünmezdik herhalde. Gene de sen benden bir iki boy ilerdeydin, belki de daha fazla. Kayseri’ye sık gidebilmek ne iyi. Ben oradan birkaç kez geçtim, dağa bir türlü uzanamadım geri dönemem diye. Yok öyle kötü anlamda değil, hani doğaya bağlanıp kalır mıyım bir süre diye. Böylece Kayseri’yi birkaç yol gördüm ama Tekir’i göremedim, evde birkaç tane besledik! 1953te Hava Kuvvetlerinden ayrıldım – o işi niye yaptım diye hep zaman zaman içim yanar. Bu sözü de kimseye etmedimdi, gururdan mı, yoksa inatçılıktan bilmem. Oh be.. rahatladım bir yol, hem söyleyerek, hem de yazarak. Çoluk çocuk durumunda gelince, çoluğu 1974te kaybettik. Reşit Ağam ne demiş “öküzü eşsizlik öldürür”. Emme ben ölemedim işte. Reşit bunu söylediğinde çocuklarını çoktan başgöz etmişti. Benimkiler hala evde, o yüzden mi ölemedim ne? Denklerini bulup kursalar yuvalarını, her hal daha fazla oyalanmam buralarda. Tanrıya şükür “eşek" ile boyunduruğa da koşulmadım. Bizim ocağın başları yarı Türkmen, yarı Yörük sayılır, Mevlana’ya çalar büyük büyük dedeler. Bir gün Kurşunlu camisine dek uzanıver, görürsün onları, belki hala sema eder dururlar. Çocuklara gelince oğlumun ismi (Erciyes - Koçdağ) doruklarının ilk ve son hecelerinden oluşur. Orada doğdu diye bu adı verdik. Bilirsin başım o dorukta bağlanmıştı. Kızımın ismi “Ferda senin bu tecettüt, bu inkılap”tan esinlendi. 1951'lerde bunu hep istedik, hala da “yarın”ı gençliğe veremedik. Yanar dururum buna. “Selam Kayseriliye” kitabın bana o kadar bildik geldi ki, okudukça kendimi oralarda sandım. Oralıymışım gibi “alekümselam” demek geldi içimden, bir solukta okudum. Arif Molu, Kavuncu, Behçet ve daha pek çoğunu yüzleriyle anımsadım. Döne Nine ile Reşit Ağamı da göremedim, tanıyamadım diye tasalandım. Demek onları kendine sakladın hep!! O nedenle yumurtasına yufka banamadım demek!! Erciyes kayağı aşıladı bana, ve iyi de tuttu, hala sürdürüyorum. Uludağ’da, Bolu'da, Almanya'da, Avusturya'da. Oralarda kayak başka bir şey. Erciyes'e önümüzdeki kış gidersen ben de varım. Oraya yalnız çıkmaktan çekinirim nedense hala. Bir özlemi böylece gideririz, bir sevgiliye kavuşuruz. Bir tasam var yalnız. O hep genç, bizse kocadık gayri. İlk kitabın elime geçmedi, onu da severim herhalde. Cemal hem akrabam, hem eniştem oluyor. Ablam sizlere ömür. Cemal acılar içinde birkaç nedenle ama, hayatını sürdürüyor. Notunu ona okudum, sevindi. İstanbul’a yolun düşerse kesinlikle beklerim. Tüm ev halkına selam ve sevgiler. C**** ÜÇÜNCÜ MEKTUP Aziz kardeşim C**** Eskişehir, 21 Temmuz 1978 Şimdi Kuşadası’ndan döndüm. İlk işim onbeş gündür birikmiş mektup ve öteberiyi karıştırmak oldu. Büyük bir heyecanla açtım mektubunu. Ah o acı haber olmasaydı, sevincim, bulantısız, karartısız, duru olacaktı. Ölüm dünyanın en gerçek, en büyük olayı... Ölüm için ne yapsak, ne söylesek nafile... Çünkü yaptığımız şeyler ölüme denk şeyler değildir ne yazık... O nedenle, ölenle ölünmez demiş atalar. Benim de o kalıplaşmış sözden öte elimden bir şey gelmiyor: Başın sağ olsun kardeşim. Çocuklarına üvey anne yüzü göstermeyişin de soylu bir feragat ve fedakarlık. Kutlarım. Eşekle boyunduruğa koşulmaktansa... “Bir Dağcı ve Kayakçının Notları”nı eşinin de okumasını çok isterdim. Sen oku, onun aziz ruhuna bir fatiha olarak ithaf et. Şimdi gidip arabanın arızasını gidereceğim. Sabahleyin de Kayseri'ye –sevgilim Tekir’e kavuşmak üzere - hareket edeceğim. Pazar günü dönmek niyetim. İlk fırsatta da İstanbul’daki dostlara verilmiş ziyaret sözümü yerine getirmek için geleceğim. Listeye seni de ekledim. Yalnız kulaklarım bir hayli ağırlaştı yüksek sesle konuşmaya hazırlan şimdiden. Şimdilik bu yolladığım kitapla oyalana dur. Geldiğim vakit konuşuruz uzun uzun. Hanım arabanın tamiri için sabırsızlanıyor. Yavruların, senin gözlerinden öper, selam ve sevgilerimi sunarım. M**** MEKTUBUN SONUNA EKLENEN NOT: Beyefendi, Eşimin 26 Temmuz 1978 günü feci bir trafik kazasından kaybı ile ailece perişanız. Acısı büyük ve tesellisi imkansız bir yıkıntı içindeyiz. Size yazıp da yollayamadığı mektubu yazıhanesinde buldum. Mektubu size yollamayı görev bildim. Bahsettiği kitabı acaba size göndermiş miydi? Gıyabi saygı ve selamlar. Eşi **** 19 Ağustos 1978 "SELAM KAYSERİLİYE" İSİMLİ KİTAPTAKİ ŞİİR Sayın C*** D***’ya Aziz kardeşim C*** anımsamaz mısın hiç? Katar katar gençleri Erciyes’e taşırdık. Tekir mabedimizdi, kayak ibadetimiz, Dağevinde eğlenir, kardeşçe kaynaşırdık. Ne alnımızda çizgi, ne gönlümüzde kaygı Otuz yılın ötesi ateşli çağımızdı. Tipiler umursamaz, boralar göğüslerdik Koçdağı’nın sırtları sohbet durağımızdı. Kader rüzgarı bizi aldı, saçtı savurdu Artık birbirimizle haberleşemez olduk. Arka çantalarımız, kayaklarımız hani? Yaşlı kartallar gibi kanat çırpamaz olduk.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |