Düşünce dilden, dil düşünceden doğar. -Platon |
|
||||||||||
|
İncirlik Hava Üssü, bu günlerde olağan üstü bir hareketlilik yaşıyor. Trenler aralıksız tanklarımızı Irak sınırına taşıyorlar. Karşı çıksak ta Amerika’nın Irak’a müdahalesi kaçınılmaz. Bu durumda olacakları şimdiden en iyi şekilde irdelememiz gerekir. Geçmişte İkinci Dünya Savaşının sonuna doğru yenilgiyi kaçınılmaz gören İtalyanlar, merkezi savunma için işgal ettikleri toprakları terk etmeye başladıklarında, Ege adalarını boşaltırken Türkiye’ye bir öneride bulunmuşlardı. Biz çekiliyoruz. Adalara siz sahip olun. Türkiye ise savaşa girmemize neden olur korkusuyla bu öneriyi reddetmişti. Böylece adalar hiç sevmedikleri Yunanlılara geçmiş oldu. Adaların Yunanistan’a geçmesi nedeniyle dönemin tek adamı Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Demokrat Partililer tarafından çok eleştirilmişti. Bu gün de aynı durumla karşı karşıyız. Bu savaş kaçınılmaz. İstesek de, istemesek de bu savaşın içinde olacağız. Üstelik bu savaştan ülkemize sığınacakların sayısının üç yüz bin civarında olması, mali boyutunun da ne denli büyük olduğunu göstermeye yeterlidir. Bu durumda yapacağımız en güzel şey, katılacağımız bu savaşta neler kazanıp, neler kaybedeceğimizin hesabını çok dikkatle yapmaktır.Daha önceki Kuveyt işgaline karşı yapılmış olan savaşta, en ağır faturayı Türkiye ödemiştir. Savaş sonrası Irak’a konulan ambargodan en olumsuz şekilde Türkiye etkilenmiştir. Yalnızca Irak ile olan ticaretimizi kaybetmedik. Boru hattının da kapatılmış olması pompalanan petrolden aldığımız komisyondan da olmamıza neden olunmuştur. Tüm bu olumsuzluklara bir de savaştan kaçan sivilleri konuşlandırmak, onların tüm insani gereksinimlerini karşılamanın faturası da biz yüklenince, ülkemizin ekonomisi çok ağır bir yara almış oldu. Peki bu savaş gerekli mi? Bence gerekli. Zira Irak yalnızca ürettiği kimyasal silahlarla yetinmemekte ve nükleer silah edinmek içi yoğun çaba harcamaktadır. Peki bu silahlar kime karşı kullanılacak? İsrail’e mi? Yoksa İran’a mı? Irak nükleer silaha sahip olamadığı sürece İsrail’e karşı bir savaşa girmesi olası değil. Zira İsrail’in silah ve teknoloji gücünü çok iyi bilir. Diyelim ki İran’a karşı kullanacak. İran’a karşı savaşı kazansa bile sonuç ne olur? Irak’ta Sünniler azınlıkta olmasına rağmen yıllardır iktidarı onlar ellerinde tutmaktadır. Zaman zaman kendi ülkesindeki Şiileri bile yönetmekte zorlanan Saddam, kendi ülkesinin en az üç katı ve nüfusunun büyük çoğunluğu Şii olan bir ülkeyi kendi topraklarına kısa bir süre için katsa bile sonu mutlaka iyi olmayacaktır. Türkiye’ye karşı bu silahları kullanabilir mi? Çok zor. Savaşı bile göze alamaz. Soruyu yinelemek gerekir. O halde Bu silahlar kime karşı kullanılacak? Eğer Amerika’ya karşı olası bir savaşı kazanabilirse, bu silahlar komşu ülkeleri etkisiz hale getirmek için tehdit unsuru olarak kullanacak. Körfez ülkelerini tüm zenginlikleri ile birlikte ele geçirmeye başladığında, hiçbir komşu ülke Saddam’a dur deme cesaretini gösteremeyecektir. Onbaşı Hitler nasıl ham bir hayal uğruna dünyayı kana bulamışsa, Saddam’dan da aynı çılgınlık her zaman beklenilir. Bu nedenle yılanın başı mutlaka ezilmelidir. Hele bir de nükleer güce kavuşursa kim tutar Saddam’ı. Zaman zaman Keşmir nedeniyle kapışan Hindistan ile Pakistan’a karşı tüm dünya kuşku ile bakmaktadır. İkisi de nükleer güce sahip. Hele parmaklar tetiğe bir gitmeyi görsün. Bedelini yalnızca Hintliler ve Pakistanlılar ödemeyecektir. Bedelini, hava şartları nükleer bulutları nereye sürüklerse o bölgenin masum insanları da ödeyeceklerdir. Savaş istenecek bir olgu değildir. Ama kaçınılmaz olduğunda mutlaka savaşılacaktır. Savaş sonrası Kürtlere verilecek özerklik statüsü ne zamana kadar geçerli olacaktır. Günü geldiğinde merkezi hükümetle ipleri koparmayacaklarına kim garanti verebilir. Bence savaşa katılan Türkiye, Musul ve Kerkük’ü içine alacak bir koridor açarak, özerkte olsa kurulacak Kürt devletinin tek değil iki devlet olmasını sağlamalıdır. Zaten orada Kürtler ikiye bölünmüş durumdalar. Şiiler ve Sünniler. Bu bölünme gerçekleştirilirse, açacağımız koridorun doğusunda Şii, batısında ise Sünni Kürtlerin egemenliğinde kurulacak olan bu iki özerk devlet özerklik bağlarını koparıp bağımsız olsalar bile, bizim için tehlikeli olmaktan çıkacaklardır. Onları kontrol etmek daha kolay olacaktır. Özcan Nevres 7 Ağustos 2002
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |