İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell |
|
||||||||||
|
Televizyonda haberleri izliyorum. Bir aş evinden manzaralar. Çocuk, kadın, erkek, genç ve yaşlılar. Yalnızca günde bir kez dağıtılan üç kap yemek için kuyrukta saatlerce beklemenin ve bu duruma düşmüş olmalarının utancı ve ezikliği içindeler. Yaşlı bir adam emekli olduğunu, emekli maaşı yetmediği için kuyruğa girmek zorunda kaldığını ağlayarak anlatıyordu. Üç günlük bayram tatilinde tam üç gün aç yaşadım diyordu. Bu acı duruma yüreklerin sızlamaması olası mı? Ben de emekliyim. Maaşım bu ay belki yüz milyona ulaşmıştır. Evim kira. Yüz atmış milyon lira kira ödüyorum. Kirayı Foça’daki evim karşılıyor. Eşim birin dördünden emekli. Kirada olan Menemen’deki kiracım ödeme özürlü. Sekiz aydır kira alamıyorum. Birazda arazimden gelirim var. Düşünüyorum. Geçimim yalnızca emekli aylığına dayalı olsaydı halim ne olurdu. O insanlar gibi aş evi kuyruklarında ömür törpülerdim. Maaşlarına bir çırpıda sekiz yüz milyon lira zam yapan millet vekillerimiz hiç mi televizyonlardaki haberleri izlemiyorlar? Yoksa yaşamlarını o denli sefalet içerisinde sürdürenler bizden değil deyip televizyonlarını kapatıyorlar mı. Yoksa, yoksa Anadolu Kulübünün yeşil çuha örtülü masalarındaki oyun kağıtlarına olan ilgileri yüzünden televizyonlardaki haberleri izlemeye fırsat bulamıyorlar mı? Son seçimlerden bu yana tek bir millet vekiliyle karşılaşmadım. Erken seçim paçalarını tutuşturduğunda mı bizleri, yani seçmenlerini anımsayacaklar. Onlar da haklılar. Halkın içine girip te ne söyleyecekler? Siz alışmışsınız yokluklar içerisinde yaşamaya. Bırakın bari, biz bolluk içinde yaşayalım mı diyecekler? Sayın millet vekilleri, lütfen televizyonlardaki o sefalet sahnelerinin aktörlerine kulak verin. O insanlar onca sefaleti yaşarlarken, siz maaşlarınıza yaptığınız o astronomik zammı içinize nasıl sindirebiliyorsunuz? Maaşınıza yaptığınız zammı Sayın Cumhurbaşkanımızın referanduma sunmasına tepki olarak Cumhurbaşkanımızın Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna katılmamakla elinize ne geçeceğini sanıyorsunuz? Şunu iyice bellemenizi isterim. Resepsiyona katılan ve kıyak maaş zammına oy vermeyen millet vekillerimizi tek tek tespit edip onları başımıza taç edeceğiz. Kasım ayında dünyanın hiçbir ülkesinde rastlanılmayan bol sıfırlı yirmi milyon liralık banknotlarımıza kavuşacağız. Ne mutlu bizlere. Eski bir başbakan “her köşede milyonerler yarattık” diye övünüyordu. Sayenizde tek göz odalı, kümes bozması evi olanlar bile milyarder oldu. Henüz on altı yaşlarındayken biri bana yaşlı bir adamı gösterdi. Şu giden adamı görüyor musun? Evet görüyorum, ne var onda dedim? Bu adamın bankada en az on bin lirası var demişti. Şaşırıp kalmıştım. Zira halamın eşi dokuz bin dönümlük bir merayı üç bin beş yüz liraya satın almıştı. O adam Tutum bankasının çekilişinde, bankadaki iki yüz bin liralık hesabına rağmen, hiçbir ikramiyenin çıkmamasına çok kızmış ve ertesi gün bankaya gidip hesabını çekmek istediğinde, banka müdürü o parayı bir araya getirebilmek için neredeyse göbeğinden çatlayacaktı. Nereden, nereye geldik. Para pul olmuş. Neredeyse satın alma değeri sıfıra düşecek. Bol sıfırlı rakamlarla tanıştığımızdan beri satın alma gücümüz olabildiğince küçülmüş. Çok eskilerde emekli olan bir memur emekli ikramiyesiyle bir ev satın alıp kiracılıktan kurtulabiliyordu. Gerçi o zamanlar hemen hemen herkesin evi vardı. Zira köylerden şehirlere bu denli yoğun bir akın yoktu. Tarımı katlederek köylülerimizi zorla şehirli yaptık. Yoğun göç başlamadan önce evimizi kiralayacak adam bulamazdık. Aylarca boş kalırdı evimiz. Şimdilerde ise kiralar el de yakıyor cep te. Yüksek fiyat artışları karşısında dar gelirliler umarsız. Nice zamandan beri etin tadını unutanlar var. Tarım zengini olması gereken bu ülkede aç insanlar pazar yeri artıklarıyla, çöp bidonlarından topladıklarıyla yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlarken, millet vekillerinin maaşlarını arttırmaya kalkışmalarını anlayabilmek olası mı? Gel de sorma, şeytan bunun neresinde diye. Vatandaş elbette tüm bunların hesabını soracak günün birinde. Nerede? Sandıkta. Görünen o ki sandık çok uzaklarda değil. Anadolu insanının dediği gibi AHA ŞURADA 30 Ekim 2001 Özcan NEVRES SİLİVRİ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |