Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Dünya dönüyor. Yaşam inişiyle yokuşuyla sürüp gidiyor. Küçükler yaşlanmanın ne olduğunu aklına bile getirmeden büyüyor.Küçükler için her geçen gün kazanç sayılırken yaşlılar için her geçen gün kayıp sayılıyor. Torunum Can yemin ediyorum. Yirmi gün tatilimin tamamını Büyükçekmece’de geçireceğim diyordu. Üç günlük Zonguldak’taki anneannesini ziyaretten sonra çok sevdiği Büyükçekmece’sine kavuştu. Sayılı günler çabuk geçiyor. Tatilinin bitmesine bir hafta kala babası telefon ediyor. Yarın seni gelip alacağım diyor. Can tatilim bitmeden gitmeyeceğim diyor ama babasının arabasına herkesten daha önce bineceğini biliyoruz. Gözüm dışarıda yağan kara dalıyor. Can sana bir müjdem var diyorum. Bak kar yağıyor. Bu durumda baban gelip seni alamayacak dediğimde büyük bir sevinçle oley!!! diye haykırıyor. Belli ki tatilinin tamamını bizimle geçirecek. Nasıl sevinmesin ki? Koca evin tamamı onun hakimiyetinde. Geniş holde ve salonda gönlünce koşup oynuyor. Bozulmuş olan uzaktan kumandalı arabasını getirip bunu tamir eder misin? dede diyor. Arabayı tamir ettikten sonra soruyor. Dede bu bozuk televizyonu da tamir etsene. İki televizyon yetmiyor mu? sana. Olsun. Bunu da tamir et. Televizyonlarda uygulanan yeni teknolojiden uzak kaldığımı, tamir için yeterli aletlerim olmadığını, gözlerimin artık çok ince şeyleri görmediğini, ellerimin titrediğini bu yüzden televizyon tamir edemeyeceğimi söylüyorum ama o yine de ısrarlı. Olsun arabamı tamir ettiğin gibi onu da tamir edersin. Dışarıda yağan kar durdu. Yağmur çiseliyor. Torunum Can olabildiğince mutlu. Kombinin tümüyle ısıttığı evimizin içindeki tüm kullanım alanları onun oyun alanı. Üşümek yok. Yediği önünde, yemediği arkasında. Aklıma fakir ailelerin çocuklar ile sokakta yaşayan çocuklar geliyor. Bir an çocukluğum geliyor aklıma. Üşüyorum. Annemin közlenmesi için dışarıda beklettiği odun kömürüyle yakılan mangalın içeriye alınmasını bekliyorum. Annem alevleri geçen kömürün közlerini kül ile örttükten sonra içeri alıyor. Cehaletin ürünü bir inanışla maşayı külle örtülmüş közlerin üzerine koyuyor. Zehirlenmeyelim diye. Mangalın üzerine kapanıp doyasıya ısınmak istiyorum ama annem bırakmıyor. Oyalanmamı sağlayacak üşümeyi unutturacak bir oyuncağım bile yok. Radyo yok. Gramofon yok. Ağabeyim öldükten sonra tek başıma sıkışmışım dört duvar arasına. Ne bir can yoldaşı, ne de bir oyun oynayacak oyuncağım vardı. Torunum Can da tek başına bu koca evin içinde ama, onun oyalanacağı o kadar çok şey var ki. Her taraf oyuncak dolu. Gelirken yanına aldığı adını bile telaffuz etmekte zorlandığım pleyştini yatak odasındaki televizyonda kurulu. Televizyondaki çizgi filmlerin hiç birini kaçırmıyor. Televizyonda çizgi film varsa bize diğer kanallardan birini seyretmek yasak. İki televizyon da onun kontrolünde. Üçüncüsü tamir edilmiş olsa ne olacak? O da onun kontrolünde olacak. Haber saati geldiğinde eğer bilgisayarda yazı yazmakta isem yanıma gelir önemli gördüğü haberleri anlatır. . Can dede diyor. Ben senin yazdığın öyküleri okumak istiyorum ama yazılar küçük olduğu için okuyamıyorum. Yazıları biraz büyütür müsün? Hemen yazıları büyütüp iki öykümü ve iki şiirimi yazıcıya aktarıyorum. Çıktıları hevesle alıp hemen okumaya başlıyor. Dedesinin yazdığı öyküleri okuma hevesi onun okumasını iyice ilerletmesine neden oluyor. Bunları ben öğretmenime de okuyacağım diyor. Bu yıl okula başlayan bir çocuk için çok büyük bir başarı. Sokaklarda çocuklar var. Her türlü korumadan yoksunlar. Soğukta üşüyorlar. Elleri, ayakları, yüzleri morarmış sığınacak bir yer arıyorlar. Kış acımasız. Nerede o iftar sofralarını hazırlayanlar? Bu sokaklardaki çocukları doyurmak, onları koruma altına almak Ramazan günlerinde doyurdukları toklardan daha sevap değil mi? Kış donduruyor. Kış acımasız. Doktorlar soğuk havalarda yaşlılar mecbur kalmadıkça dışarı çıkmasın diyorlar. Ya sokakta kalmış çocuklar ne yapacaklar. Onlar için içeri diye bir olgu var mı ki dışarı çıkmasınlar. Dünya dönüyor. Eğer sokağa bırakılmış çocukların da yaşadıkları yaşamaksa eğer, onlar için de yaşam sürüyor. Özcan Nevres
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |