Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Adam yürümüyordu aksine oturuyordu. Endişeliydi çoğu zaman. Çoğu zaman sakindi. Güneşin göz kamaştıran ışıltılarına boyun eğmeden, kendisini izleyen bir çift gözün hediye ettiği güven duygusunu da sırtlanarak yürüyordu adam. Neden tek değil de çift göz izliyordu kendisini? Cevabını veremediği bu soru endişelendiriyordu onu.. Kadın koşuyordu olanca hızıyla evine doğru ölesiye. Korkuyordu bütün bütün. Biraz da fazla tedirgindi kadın. Gündüzün ortasında, kendisini takip eden o korsan kılıklı adamın, o tek gözlü bakışını düşünüyordu. Nefret dolu bir bakıştı o. Kırmızı bir bant vardı tek gözünün üzerinde. Neden sevgi dolu bakmıyordu adam ve neden onu izliyordu devamlı? Bunu düşünmek bile midesini bulandırıyordu. Uzaylı varlık, ürkek titreşimlerle sallana sallana yol alıyor, Mars’a doğru uzay yürüyüşü modunda ilerliyordu. Korku nedir bilmiyordu ama, acıkmıştı birazcık. Uzaylıların acıkması korkmak demekti aslında. Uzayın boşluğunda ilerlerken kendisini izleyen ABD ve Rus yapımı uyduların mekanik bakışlarından da acıkmıştı. Neden izliyordu dünyalılar onu? Bunu telepatilemekten dolayı da acıkmıştı. Sonunda acıkmaktan bitkin düştü ve Mars’ın derinliklerinde kayboldu. Çocuk, bisikletiyle parka doğru gidiyordu. Neşeliydi çocuk. Birazcık da kaygılıydı. Annesinin bazı isteklerini de unutmuş gibiydi. Onun kendisini izlediğinden o kadar emindi ki, her yolun sonunda, her köşe başında arkasına bakıyor, annesinin peşinde olduğunu anladığını, ona göstermek istiyordu. Neden babası değil de annesi izliyordu onu? Bunun sebebini biliyordu ama bilmiyor gibi yapıyordu. Parkın kapısının önüne yaklaştığında, bisikletini yola bırakarak kırmızı salıncaklara doğru koştu. Fare bazen zıplıyor, bazen de koşuyordu dolapların arkasına doğru. Hayatı koruma içgüdüleri kamçılıyordu onu adeta. Küçücük kalbi küt küt atıyordu farenin. Bir çift parlak göz ve bir çift beyaz bıyık karanlığı yararcasına izliyordu onu. Neden bıyıkları da görüyordu ve sadece o parlak gözlere odaklanmıyordu. Belki de hipnotize olmaktan korkuyordu. Hayvan olduğu için bu konuları fazla düşünemiyordu. Adam karanlık bir boşlukta bilinmeze doğru ilerliyordu. Kendisini izleyen o kızıl gözü yanı başında hissetmişti. Daha dikkatli baktığında koca bir gezegenin, kendi peşinde bir uydu gibi dolaştığını fark etti. Bu kızıl gezegen Mars’tı. Daha sonra kediye benzer bir uzaylının Marsın kızıllığında dolaştığını fark etti. Yoksa bu bir kedi miydi? Daha dikkatli baktığında ise Mars’ın gittikçe küçüldüğünü, bu gezegenin kötü görünümlü bir korsanın gözündeki kırmızı bir banda dönüştüğünü fark etti. Birden bire çocuğunun kendisinden istediği o kırmızı renkli salıncağı hatırladı. Ona bunu alabilecek miydi bilmiyordu. Ağzındaki peynirimsi tadın nereden geldiğini de anlamaya çalışıyordu. Birden bire vücudundaki derin acıyla irkildi. Minik fare, kızıl tüylü kedinin hipnotizmasının etkisinden ancak bu derin acıyla ve de kedinin tırtıklı kırmızı dilinin iştahlı yalayışıyla, son kez uyanabilmişti.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |