Bilmek kadar kuşku duymaktan da zevk alıyorum. -Dante |
|
||||||||||
|
Bir bardağın son damlasının, göz pınarları kuruyan bir toprağın kıpkırmızı bir karanfilinden damlayan arta kalmış çiy olduğunu düşünemeyeceksin. Sen dudaklarını buruşturup şarıl şarıl akan derelere koşacaksın. Benimse acılara boğulduğumu göremeyeceksin. Ya da sararıp solduğumu ve öldüğümü öğrenemeyeceksin. Ne yazık ben sonları yaşarken sen hep başlangıçları yaşayacaksın. Sen nasılsa yağmurlar var diyeceksin. Nasılsa bahtıma bir damla düşer diyerek senin için döktüğüm gözyaşlarımı hiç hissedemeyeceksin. Ne yazık aşkla sırılsıklam olsan da sonrasında eriyip gideceksin. Ölümüm intihar süsü verilmiş bir ölüm olacak. Çünkü ben hep acemice yaşayacağım. Bir kazanın ardından gazete kağıtlarına sarılmış cesedimin herkes önce yüzüne bakacak. Gözlerim intihar mavisi renginde olacak. Kaşlarım bir kemanın yayları gibi gerdin olacak. Ne yazık ki sana şarkılar söyleyemeyeceğim. Ve yüreğim donmuş bir buz kütlesi gibi yerinde duracak. Ellerim son çırpışlarımın ardından meleklere karanfiller dağıtmış olacak. Ve ben sokak lambalarını söndüre söndüre karanlık bir yola sapacağım.Sen gülüp eğlensen de ben arkamda bıraktığım cennete hiç bakmayacağım. Gök kütlesinin altında bir insan olmanın ağırlığıyla ezilirken hızla yeryüzünde kaynayan bir kazanın içine kurumuş bir yaprak gibi düşeceğim. Düşerken Tanrı’nın gözlerini ateşin içinde göreceğim. Kasvet, elem ve karanlık dolu bir acıya dönüşeceğim. Tanrı beni affeder mi affetmez mi bilmem ama ben seni asla bağışlamayacağım. Tanrı balçıktan insanı yarattı da sonra yansın pişsin bir şekle girsin diye içine yürek yangınını koydu ya. Gönlüne ateş düşmemiş insanı çamur, balçık saydı ya. Bu yüzden Adem’i balçıktan yarattıktan sonra bir surete girsin yansın, pişsin, olgunlaşsın ve adam olsun diye Havva’yı yarattı ya. Bu yüzden yüreğine ateş düşmeyenin özü çamur kalır ve insan olma şerefine ulaşamaz ya. Sen de bembeyaz duygularımın içine bir leke gibi düştün. Ben işte bu yüzden sırf bu yüzden şimdi cehennemlerdeyim. Fakat sen bunu asla bilemeyeceksin. Beni arayanlar aslında hep başka adresler peşindeydiler. Benim karanlık bir odada karanfilleri suladığımı hiç bilmediler. Geldiler kapıma hep güllerden çelenkleri koyuverdiler. Oysa ben gülleri hiç sevmem ki. Neden hayatım boyunca kapımı böyleler çalar ki. Neden yanlıştan hiç dönmezler ve ellerinde güllerle merdivenimi arşınlarlar ki. İşte sen benim yanıma hep deste deste güllerle ya da gül kokularıyla geldin. Benimse karanfilleri sevdiğimi bilmedin ve asla bilmeyeceksin. Yıllarca aşk ateşiyle yandım yandım da sonra fon müziği eşliğinde karların üzerinde tek başıma dans ettim. Yüzüme düşen kar taneleri ve ben saatlerce boşlukta döndük döndük. Kollarım boş dizlerim yorgun dans ettiğim o saatlerde sen nerelerdeydin.Şimdi kolların gül dallarına benzese de açma onları bana. Çünkü ayaklarıma gökyüzünden güller döksen de ben karlı karanlık bir gecede yapayalnız dans ettim. Bu yüzden ne gonca dudakların ne de gül yüzün mutlu edemez beni artık. Ben karanfilleri çok seviyorum ama sen bunu asla bilemeyeceksin.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © osman demircan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |