Doğru şeritte olsanız bile, olduğunuz yerde kalırsanız er geç ezilirsiniz. -Will Rogers |
|
||||||||||
|
Eğer aşk yaşanılarak öğreniliyorsa ve herkesin yaşadığı ayrı bir renk ve biçimde oluşuyorsa, yer ve zaman değişiyorsa, o zaman herkesin aşkı değişik tarif etmesi doğaldır. Ancak milyonlarca yıllık olduğu söylenilen dünyamızda bir tarif bulamamak da o derece anormal ve basite indirgemek olur. O halde nedir bu aşk, kimdir, nedir, nasıldır, nereden gelmiştir, kiminle başlamış, ne şekilde devam etmektedir, bir aldatmaca ya da vazgeçilmez midir, olmazsa olmaz mıdır? Aşk, cennetten gelmiştir. Tanrı' nın canlılara ve özellikle de insanlara bir lütfudur. İnsanlar biribirlerini sevsinler, yaşadıkları sürece birarada severek yaşasınlar, aile olsunlar, dünyaya sevgi yaysınlar, sevgiyle herşeyi yönetsinler diye bir lütuftur bu. Tarihte ilk aşk Adem'le Havva'nın aşkıdır. Cennette sadece ikisi olmasına karşın ayrılmasınlar diye Tanrı yüreklerine sevgiyi yerleştirmiş ve sevgiyle birlikte yaşasınlar, sevgiyle çoğalsınlar diye Tanrı ilk aşkı bu iki çok üstün özellikli insana vermiştir. Aşktan başı dönen Adem, Havva' nın bir dediğini iki etmemiş ve şeytanın Havva'yı kandırmasıyla yasak meyvayı yemişler ve ikisi birden Tanrı'nın gazabına uğrayarak cennetten kovularak dünyaya sürgüne gönderilmişlerdir. Yeryüzünde ilk aşk onlara ait olduğu gibi, aşk yüzünden kozmosta sürgüne gönderilen ilk insan da onlardır. Ne yazık ki ilk aşk cinayeti de onların çocukları arasında işlenmiştir. Kabil, kardeşi Habil' in güzel olan karısını elde etmek için onu öldürmüştür. Tarihte ilk aşk cinayeti budur. Aşkın gözü kördür sözü buradan gelmektedir. Yani cennetten kovulmak ve dünyada bir kardeşin diğerini öldürmesinden geriye aşkın ne olduğunu sadece bu söz tarif etmiştir: Aşkın gözü kördür. Aşkı tarif etmek için ne bu cinayeti işlemeye, ne de cennetteki yasak meyvayı yiyerek kovulmaya gerek vardır. Aşk yüzünden peygamberler, eşleri, çocukları da büyük hata işleyebilmekte ve işledikleri günahların cerimesini nesiller boyu yine biz insanlar çekmekteyiz. Tanrı, bir sohbet esnasında insanlara, beyninizde iki kişilik çatışması yaşanır, bir taraf iyiliğe, diğer taraf kötülüğe çeker, demiştir. Verdiğiniz kararlar, bu iki elde etme yetisinden hangisinin üstün gelmesiyle oluşur. Ben, bu sebeple ilk olarak sizi cennete yerleştirdim; ki ileride huzuruma şikayete gelmeyesiniz diyedir. Gerisi sizin beyninizin işlevinin neticesidir, ne çekerseniz aklınızdan çekersiniz, demiştir Tanrı. O zaman cennetten kovduran, uğruna cinayetler işlenen, insanı kardeş katili yapan aşk nedir? Aşk, hayat standardını yükseltmek, refah içinde yaşamak, güzel giyinmek, iyi şeyler yemek-içmek için, süslenmek, güzelleşmek, beğenmek, beğenilmek ve bunları yapabilmek için bir iş edinmek, o işe sıkı sıkı sarılmak, ilerletmek ve bunları yitirmemek için sırtımızı güvenle dayadığımız bir payandadır. Bütün bunlar aşk için yapılmaktadır. Bir düşünün lütfen, aşk olmasaydı kadınların kuaförlerde, modaevlerinde ne işi vardı? Erkeklerin gece gündüz çalışmaları mümkün müydü? Her gün traş olmaları, yıkanmaları, ütülü temiz elbiseler giyinmeleri ve iki cinsin biribirlerine güzel gözükmek için bunca fedakarlığa ne gerek vardı? O zaman kimse çalışmaz, kimse giyinmez, kimse yıkanmaz, kimse traş olmaz ve ilkel bir kabile gibi yaşam sürerdi. İşte Tanrı bu sebeple aşkı cennette yaratmıştır, uğruna cinayetler bile işlense dünyada devamını sağlamıştır. Son peygamber olan Hz. Muhammed bile, 'hiç ölmeyecekmiş gibi çalış, yarın ölecekmiş gibi hazırlan' diyerek aslında bu konuyu işaret etmiştir. Peki aşk nerededir? Aşk, her yerdedir. Ummadığınız bir anda karşınıza çıkar. Ne zamanki karşı cinsi gördüğünüzde sesiniz titriyor, yüzünüz kızarıyor, bakışlarınızda bir elktriklenme oluyor ve konuşurken bir türlü ayrılmak istemiyorsanız ve zamanın nasıl geçtiğinin farkında değilseniz, ayrıldığınızda hala onu düşünüyorsanız, ertesi günü nasıl karşılaşacağınızı hayal ediyorsanız, rüyanızda görüyorsanız, uykunuzun bir yerinde ansızın uyanıyor ve bir daha uyuyamıyorsanız hiç kuşkunuz olmasın; bu aşktır. İçinizde, bir yerlerde bir derince sızı, dinmeyen bir sancı, büyük bir acı duyuyorsanız yine kuşkunuz olmasın bu da aşktır. Peki, iyi, güzel de, bu aşk nedir? Kişiden kişiye, görüşten görüşe, hayat standardının düzeyine, eğitim ve öğretimin ne şekilde alındığına ve seviyesine, yaşadığı çevreye göre değişkendir aşk. Birinin sırılsıklam olduğuna bir başkası gülüp, dalgasını geçmektedir. Peki bu tür insanların da aşkı yok mudur? Elbette vardır. Bizim sözünü ettiğimiz aşkta cinsellik yoktur, cinsel yaşam başka bir olgudur, konumuzla ilgisi yoktur. O zaman içsel anlamda ve bu bağlamda aşk nedir? Kesin bir prospektüsü olmamasına karşın, basite indirgemeden ille de bir tarif gerekiyorsa; içsel, yoğun bir duygu selidir. Aşk, geceleri dünyayı aydınlatan ayın bir taş ve kum yığını olduğunu, yıldızlara asla ulaşılamıyacağını, güzel gösteren aynanın arkasının katranlı kağıtla kaplı olduğunu ve bizlerin uzay boşluğunda sadece bir zerrecik olduğumuzu bilmemektir. Aşk, geceleri farların aydınlattığı kumsalda yakılan ateşin etrafında dostlarla toplanmak, yıldızları seyretmek, elden ele dolaşan şişeden kırmızı şarap içerken , dalgaların kumsalı öpüşündeki gizemli hışırtıyı ve gitar seslerindeki mırıltıyı dinlerken sarhoş olmaktır. Aşk, martı kanadının denize değdiği andır; yitirilen, kumsalda beklemekle geçirilen zamandır. Aşk bir büyüdür, bir iksir; kana karışan bir zehir. Aşk, masmavi denizin derinliğinde, bir geceyarısı serinliğinde, sevilerin kimsesizliğinde yakamozları seyretmek, kumsalda yürümek ve martı çığlıklarını dinlerken büyülenmektir. Aşk, gökkuşağının renklerini görmek için yağmurlarda ıslanmak, kar' ın saf beyazlığını görmek için ayaz gecelere katlanmaktır. Kalbimde en yaşlı totemden, en genç mabudeye değin onlarca darbe olsa da, ey aşk, seni çok seviyorum, sana yüreğimi gönderiyorum. Ey aşk, benim, her zaman çok özelim, çok güzelim, güç aldığım gizli elimsin. Ey yüce aşk, ben sensiz asla yaşayamam! Akköpüklü dalgalara yalnızlığımı, martı kanatlarına adımı yazdım; sakın küsme, ne olur gitme! Kal...Ama hep sevgide ve hep mutlu kal...Bitmesin bu masal... Aşk bir büyüdür, bir iksir, Akıl tutulur, kalp esir. Ne yapsam, ne etsem boştur ne desem, Dört işlem yetmez, sonsuz bir kesir. ERDEN ERKİN AŞK NEDİR?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ERDEN ERKİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |