Aşık olmayan âdem / Benzer yemişsiz ağaca. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Toros Kolaylı
SELANİK Teyzemden dinlediğim bir öykü var; her zaman için beni düşündürmüş ve ister istemez bir tür ilahi adalete işaret etmiş bir öykü bu. Teyzemin birkaç yıl öncesine dek devam ettiği bir sanat kursunda tanıştığı iki dostunun, Hakim Bey ve eşinin, öyküsü iki aşamadan oluşuyor: Suç ve Ceza aşamaları. Hakim Bey, (toplum içerisindeki konumu ve saygınlığını göz önünde bulundurarak adlarından bahsetmeyişimi anlayışla karşılamanızı rica ediyorum) ve eşi Gülay Hanım bahsi geçen sanat kursunun en renkli kişileri arasındaydılar; ilerlemiş yaşlarına rağmen her ikisi de eğlenmeyi seven, bunu sağlamak için gerekeni yapmaktan sakınmayan kimselerdi. Kursa gelme amaçlarının öğrenmekten çok eğlenmek olduğu da yanlarında getirdikleri şişeler, bardaklar, tabaklar ve içi dolu kaplardan anlaşılırdı. Paylaşmaya inandıkları ve kurstaki kimselerle aralarına mesafe koymadıkları için sevilen çift kurs akşamının yıldızlarıydı; özellikle kurs saatlerinden sonra başlayan eğlenceli dakikaların. Her Çarşamba, saat dokuz sularında, Hakim Bey katılım gösterecek arkadaşlarını eski model Citröen’ine doluşturur ve yıllardır bir türlü vazgeçemediği aracını önceden belirlenen yöne doğru sürerdi. Kah bir piknik alanı kah bir deniz kenarı, önemli olan yer değil birlikte geçirilecek zamandı. Bir Çarşamba akşamı Hakim Bey özel bir işi olduğundan dolayı kurs binasına gelememiş ve direksiyonu Gülay Hanım’a bırakmıştı. O soğukkanlı hanımefendi, tam da arkadaşlarını araca doldurmuş binadan ayrılmak üzereydi ki kendisini, örneği görülmemiş bir biçimde telaşlandıran bir telefon aldı: Çalıştığı dairenin servis şoförlüğünü yapan Mehmet Efendi, akşam saatlerinde devlete ait minibüsle evine dönmekteyken bir yayaya çarpmış, acile kaldırılan yaralı adamın tüm uğraşlara karşın kurtarılamamasının ardından hastaneye dek kendisine eşlik eden polislerce tutuklanmıştı. Vefat eden genç adama tam da yaya geçidinde çarpmış olması, üstelik hızının izin verilenin üstünde olması ve daha da kötüsü olayın birçok şahidinin bulunması Mehmet Efendi’nin durumunu içinden çıkılmaz hale getirmişti. Gözyaşlarını tutamayan ve elleri sinirden titreyen Gülay Hanım arkadaşlarının sakinleştirici sözleriyle biraz durulmuş, bunun ardından hemen az önce bıraktığı yerden telefonunu almıştı. Hakim Bey telefonda Gülay Hanım’ın tersine oldukça sakindi. (Sonradan eşinin anlatacağı gibi) Yaşlı hanımefendiye korkmamasını, adamın en geç 2 saat içerisinde serbest kalacağını söylemişti. Teyzem aynı gece olayı anlatırken, bunu pek de olası görmediğini, sonuçta Mehmet Efendi’nin açıkça suçlu olduğunu ancak 45 dakika sonra gelen telefonla adamın serbest bırakıldığını öğrenip çok şaşırdığını belirtmişti. Mehmet Efendi, hakkında hiçbir dava açılmadan, en azından 6 ay daha minibüsüyle aynı daireye hizmet vermeyi sürdürdü. Sonrasından pek emin değiliz, Teyzem bahsi geçen kursun kapanmasının ardından buradaki arkadaşlarıyla eskisi kadar sık görüşemez oldu. Ne var ki bundan sonra da adamın herhangi bir ceza aldığını duymadık. Öykünün can alıcı kısmı, yani ikinci yarısı da kursun kapandığı sıralar kulağımıza çalındı. Teyzemle oturmuş sohbet ediyorduk, yanılmıyorsam bir Pazar günüydü ve hava oldukça sıcaktı. İkimizin de yüreğini ağzına getiren telefon Gülay Hanım’dan geliyordu. Yaşlı Hanımefendi, hıçkırıklara boğulmuş bir şekilde eşinin ölümünü bildiriyordu. Hakim Bey, sıcak havayı ve boş vakti fırsat bilmiş ve sessiz sakin bahçesine çıkıp arabasını yıkamaya koyulmuştu. Evi diğer yapılardan ve yoldan ayıran bahçe duvarının hemen önüne park ettiği aracını durulamak için tam da eşine bağırarak suyu açmasını söylemişti ki sesini kontrolsüz bir aracın motor sesi bastırdı. Olayın tek tanığının ifadesine göre son model spor araba saatte 150 kilometrenin üzerinde bir hızla seyretmekteyken yoldan fırlamış, hızını kontrol altına alamayıp yoldan 20 metre kadar içerideki villaya doğru ilerlemiş ve taş duvarla birlikte aracını yıkamakta olan Hakim Bey’i de altına aldıktan sonra ancak durabilmişti. İki arabanın arasında (ve taş duvarın altında) ezilen 75 yaşındaki adam hemen oracıkta acı bir şekilde can vermişti. Motor kapağı ezilen aracın genç şoförünün ise, kapıyı açıp aşağıya atladıktan sonra, şok geçiren yaşlı kadına ilk sözü bir, “Pardon!” olmuştu. Gülay Hanım bu olayla ilgili olarak ne yaptı? Genç sürücü şu anda nerededir? Bunları bilemiyorum; bildiğim tek şey bu acı olayda hala kaderin tuhaf oyunculuğunun izlerini gördüğümdür. Bu basit bir Suç ve Ceza öyküsü değil; ne olduğunu tam olarak tarif edemiyorsam da ironinin korkunç izlerini gördüğümü söylemeliyim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Anıl Gökpek, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |