Prensiplerden hoşlanmam. Önyargıları yeğlerim. Daha içtenler. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
I Bugün alınacaklar: (Uyumadan önce aşağıdakileri alırsan sevinirim.) Süt Bir kg. domates Biraz peynir Makarna (Birkaç paket alabilirsin) Çorba (Sebze çorbası almayı unutma) Tuz Not: Bu hafta mesaim biraz erkene alındı. Geldiğinde ben çıkmış olurum. Seni seviyorum. Öptüm. II Annen aradı. Hafta sonu dayınlar gelebilirlermiş. Teyzenin kızı doğum yapmış (Daha zamanı varmış, o yüzden bu erken doğum başta annen olmak üzere tüm sülaleniz için kelimenin tam anlamıyla bir sürpriz olmuş.) Ayrıca bu ayın sonunda adını anımsayamadığım bir komşunuzun oğlunun nikahı varmış. Ayrıntıları annenden öğrenebilirsin. Zaten annenden öğrenebileceğin tek şey bu: Ayrıntı. Bu arada tüp bitmiş. Şimdi sipariş etsem bile tüpçü gelene dek evde duramam. Bu notu tamamlar tamamlamaz evden çıkmam lazım. Tüpü sen sipariş edersin artık. (Tüpçünün kartını telefonun altına koydum.) Not: Mesain erkene alınmadan önce ne kadar görüşebiliyorduk ki? Bir saat mi? Yarım saat mi yoksa? III Bana karşı bu kadar acımasız olma lütfen. Çalışma saatlerini kabullenmeyip işten çıkarılmamı mı istersin? Duygularının seni ele geçirmelerine izin verme ve ne olur birazcık mantıklı ol. Ben senin o zeki halini seviyorum, bu şikayetçi halini değil. Not: Annem ne yazık ki öyledir. Ayrıntıları bu kadar sevmese bana aslan parçası gibi beş kardeş hediye etmezdi. Bu arada çılgın bir tahminde bulunuyorum ve senin (yine) iki-üç gün içinde tüm aylığını çarçur ettiğini düşünüyorum. Muhtemelen tüp hikayesinin ardındaki gerçek de budur. Telefonun yanına biraz para bıraktım, lütfen dikkatli harca. Sen hiç büyümeyeceksin galiba, koca oğlan. Öptüm. IV Senin ‘çarçur etmek’ diye nitelediğin duruma bugün insanlar kısaca ‘aylık ödeme’ ya da ‘taksit’ diyorlar. Neyse ki tüm çabalarımıza karşın sandığın gibi tüm aylığımı tüketmedim henüz. Yine de yaptığın katkıyı memnuniyetle kabul ediyorum. Ne kadar teşekkür etsem azdır. Not: Asıl çocuk olan sensin. Akıl almaz boyutlara varan kozmetik harcamalarına getirilebilecek başka açıklama da yok zaten. V Pazarın yeri ve günü değişmiş. Bundan sonra her perşembe, basketbol sahasının karşı tarafındaki açık alanda kurulacakmış. Yarın uyandıktan sonra birkaç ayrıntı (!) öğrenmem gerekiyor. Yetişemeyebilirim. Sabah çıkmadan önce kısa bir Pazar turuna çıkıp biraz sebze alabilir misin? Makarna, çorba ve tosttan gına geldi de. Seni seviyorum. Öptüm. VI Bakıyorum da kozmetik konulu saldırım karşısında konuyu değiştirme taktiğini uyguluyorsun. Peki, sen bilirsin. İstediğin alışverişi yaptım. Ispanağı biraz fazla aldım. Belki annen bize börek yapmak için sonsuz bir isteğe kapılabilir diye düşündüm. Not: Pazarda bizim işyerinde staj yapan Fatoş adlı bir arkadaşla karşılaştım, alışverişi de onun yardımıyla tamamlayabildim zaten. Pazaryerinin arka tarafındaki apartmanlardan birine taşınmışlar, hem evler geniş hem de kiralar çok düşükmüş. Ayrıca muhit de çok sakinmiş. İstersen bir ara bunu düşünelim. VII Şu anda çok meşgulüm de ne demek oluyormuş? Şu soruyu elinden geldiğince çabuk cevaplamak zorundasın: Kimmiş bu Fatoş? Ve nerden çıkıvermiş böyle birdenbire? Senden acilen bir cevap bekliyorum. VIII Ispanaklı börek için annene teşekkür etmeyi unuttum, lütfen sen benim yerime ediver. İnanılmaz güzeldi. Ellerine sağlık. Şu taşınma işini de bence iyice bir düşün. Kızların evi gerçekten de çok geniş. Bence öyle bir evde çok rahat edebilir insan. (Bu arada çocuk olma lütfen, Fatoş henüz 19 yaşında bir kız çocuğu.) Not: Daha önceden de rica etmiştim ama tekrarlamamda fayda var sanırım: Beni bir daha işyerimden arama lütfen. Hem herkesin ortasında konuşmam gerçekten zor oluyor hem de çoğu zaman telefonla konuşamayacak kadar meşgul oluyoruz. Lütfen biraz olsun mantıklı olmaya çalış. Seni seviyorum. Öptüm. IX Oğlum, ne oldu bu kıza böyle? Eve geldiğimde saçını başını yolmuştu. Telefonu yatağın altına atmış, ortalığı da savaş alanına çevirmiş. Çok ısrar ettim, ağzından laf alamadım. Akşama kadar burada kalamam. Ama konuşmak istediğin bir şey olursa saat dokuzdan sonra evde olacağım. İstersen gel istersen telefon et konuşalım. Bana mutlaka bir haber verin. İkiniz de çok yoruluyorsunuz. Sonunda kendinize zarar vereceksiniz. Ne olur dikkat edin. Berrin. (Not: Ispanak Böreğini istediğim gibi yapamadım bu sefer, ama beğenmişsindir inşallah. Ne zaman canınız isterse haber verin, yeniden yaparım.)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Anıl Gökpek, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |