..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir kimse, neden oltasını, içinde tek bir balık olmadığını bildiği bir göle sarkıtır? -Adalet Ağaoğlu
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > Muhammed CAN




14 Haziran 2008
Yaşasın Kölelik, Kahrolsun Hürriyet Mi!  
Muhammed CAN
Yaratıcı tabiat kanununda boşluk bırakmaz!


:BAAB:
Yaşasın Kölelik, Kahrolsun Hürriyet mi!

(Bu makale hiçbir potilik parti/ taraf tutmaz.)

Yahudi inancının kaynağı olan tahrif edilmiş Tevrat’ta “Rebeka İshak’ı görünce peçesini alıp örtündü” şeklinde yeralan kadının örtünme sorumluluğunu ve Hırıstiyan Keşiş Pavulos’un öğretisinde “…Kadın başının üzerinde hakimiyet alameti olan örtüyü taşımalıdır...” diyerek açıkladığı gerekliliği bir an olsun görmezlikten gelelim!

Pekala halkın yüzde 99’u Müslüman kabul edilen Türkiye coğrafyasının Azize mü’mine lerine ilahi öğreti nasıl bir sorumluluk yüklüyor?

“Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (haramdan) kaçındırsınlar, namus ve iffetlerini korusunlar; ziynetlerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yaka(güğüs)larının üzerine kadar örtsünler. Kendi kocalarından, babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi kardeşlerinden, kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, ellerinin altında bulunanlardan (kölelerinden) ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçilerden, henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah’a tevbe edin ey müminler, umulur ki felah bulursunuz...” (Kur'an-ı Kerim, 24/31)

Demokrasi yasaların kendi legal sınırları çerçevesinde kabul ettiği sözde başörtüsü ile ilgili kanunun iptal edilmesi ile sonuçlanan traji/komik olaydan sonra okuduğum bir makalede şöyle bir cümle dikkatimi çekti. “…Özgürlüklere bir hançer daha saplandı…“ Düşünüyorum da, acaba var ol-ma-yan özgürlüğün neresine hançer saplanabilir ki? Denilebilir ki, hiç mi özgürlük yok bu ülkede? Var tabi, kimlere özgürlük var? O ayrı bir konu.

Tarihçi değilim. Ancak Anadolu coğrafyasında yaşamış Sparta’nın Dorları ile bugünün Lord’ları arasındaki ilginç benzerlik ve felsefi uyumlulukları görebiliyorum. Sparta’lıların yalnızca savaş tamtamları ve yönetim mekanizmasının yegane sahipleri olan elitlerden oluşmadığını biliyoruz. Sparta halkı üç tabakadan oluşuyordu. Bir yönetim erki (ki; tamamen yasaları belirleyen zümredir ve bu yasalardan muaftırlar), bir de ’’Periok’’lar vardı. Bunlar, yarıözgür bir kesimi temsil ederdi. Yönetimde söz hakkı olmayan Periok’ların, kendi günlük yaşamlarında kısmi özgürlükleri olurdu.

Sparta halkının üçüncü tabakası olan “Heliot”lar ise; Köle sınıfı kabul edilir di. Her türlü angarya (Hint toplumunda “parya”ların üstlendiği görev gibi) işlerin yürütülmesini üstlenmiş olan bu sınıfın, yönetimde hiçbir söz hakkı olamazdı! Sparta hukuku’na göre; yönetimin mutlak söz sahibi olanlar, mahiyetindeki tebaa’nın mutlak hayat hakkını da elinde tutardı. Bir nevi Tanrılık görevi üstenmişlerdi. İ.Ö 9. yüzyılda tarih sahnesine çıktıkları bilinen Sparta’lılardan günümüze ve toplumumuza ulaşan değerler nelerdir?

Bu konuya değinmeden, daha önce “Eğildikçe ezilmek mi?” Başlığı ile ele aldığımız bir makalede, Türkiye’deki Müslümanların çarpık duruşunu sergilemek istemiştik. Zaman ve gelinen aşama bizi bir kez daha aynı konuya yöneltti! Ve bir kez daha anladık ki; Anadolu toplumuna reva görülen, Sparta kültürünün devamı olan “Kuluçka model“ Türk toplumu olma gayretinin doğal aşamasıdır.

Nasıl mı?

Kendisi olmak isteyen değil
Öz’ü gibi düşünen değil
Fıtri (doğası gereği) inanan değil
Erk’in sahip olduğu haklara sahip olan bir millet de değil.

Ya nasıl?

Kendisini Tanrı statüsünde kabul gördürmek isteyen günün Lord’larının, geçmişteki Sparta Dor’ları ile olan benzerliği, aradan geçen 29 yüzyıla rağmen ısrarcı taklitçiliği ve bu taklitçiliğe demokrasi kılıfının bulunması farkında ibaret! Haklı değiller mi?

Elbette.

Bu haklılık; bizim kendi ferağatimizden ziyade, kuralların nihai varışıdır.

Nasıl bir duruş olması gerektiğini belirleyememenin getirisidir.

Öğretim değil, eğitimden geçen müstakbel mezun bayanların eğitim sonrası hizmet edeceği değerler manzumesinin adı nedir?

Bu şartlarda eğitimi sürdürmek ısrarcılığı, inancının yüklediği olmazsa olmazı mıdır?

Alternatif öğretim kurumları oluşturmak, inancın yüklediği sorumluluk sahasında değil midir?

Sözde Avrupa İnsan hakları mahkemesinde hak aramak, inancının neresine sığar ve nasıl bağdaşır?

Karşısındakinin kendisine lütfen sunduğu kısmi haklar, inancı ile ne denli örtüşür?

Varılan sonuç inancının özüne ne denli uygundur?

İnsani ve İslami hakları İslam dışı sistemlerden beklemek, İzzet ve onurla ne denli örtüşür?

Demokrasi şaklabanlarından medet beklemek, İslami algıdaki çürümüşlüğün en iyi ispatı değil midir?

Karşıdan beklediği medeti, inancının hangi kuralına uygun olarak uygulayacaktır?

Doğru ise; hangi şık tercih edilmeli?

A-Özgürlük kısıtlamış ise istenmez alınır.
B-Kısıtlanan Özgürlük istenmez, gerektiği kadar verilsin!
C-Özgürlük doğuştan İlahi bir haktır, gerekirse zorla alınır.

Bu ve sair önermeler bize göre değil diyerek, bir an uzak duralım ve devam edelim.

Türkiye bir hukuk devleti mi? Evet, ancak nasıl bir hukuk? Egemenlerin payanda hukuku mu?

Eğitim: Sparta kültürünü yaşatma modeli.
Öğretim: Tek tip düşünen “Kuluçka İnsan modeli. “ Medeniyetin beşiği olan zengin Anadolu coğrafyasına ne de yakışık alır!

Tek dil tek ırk, tek millet, tek teklerin dayatıldığı bir ideolojinin, elbette “tek kadın modeli” de olmalı. Bu model, Avrupai ’’Paris Hilton’’ kadın modeli özlemi çekenlerin arzusudur! Onlara göre bu modelin oluşmasındaki sakıncasızlığı bir türlü anla-ya-mayan gerici yobazların özlem duyduğu, geçmişi belki de İnsanlık tarihi kadar gerilere dayanan hicap ile engellemesidir olan! Örtü, onlar için elbette tahammül edilecek hal olmaktan çıkmıştır!

Yaşasın Kölelik!

Sparta kültürüne özlem duyan, 21. yüzyılın modern insanı olduğunu söyleyen demokrat için.

Hukuk ile kanunu birbirinden bağımsız kabul eden aydınlar. Bravo! Bravo! Çağdaşlığın zirvesini tattırıyorsunuz Sparta Tanrılarının varisleri olarak.

Kahrolsun Hürriyet!

Bu emir (24/31) şehvet yaymunlarının en çok ağırına giden emir değilse; başkasının namusuna kem gözle bakmayı şiar edinmiş namussuzlardan başka kim inkar edebilir ki? Namusluların, namussuzlara galip geleceğini bir diğer ilahi mesaj müjdeliyor. Ne var ki: Namusluların, kendi namusunun kaynağı olan ilahi mesajın namusuna (ki, namus-u Ekber’dir) tercihi en öne aldığı gün bu müjde gerçekleşecektir. Bu müjdeden inananların zerre kadar şüphesi olamaz.

Pekala; bundan sonra ne söylenebilir? ’’Sparta Heliot zümresi’’nin özürleri; kendi emek ve değerleri ile ayakta tutan, sözsel olmayan, ancak pratik hayatı ile sunduğu meşhur algısı: “Yaşasın Kölelik, Kahrolsun Hürriyet.”

Öyle mi?

Ne diyelim: Her toplum layık olduğu yönetimi seçtigi gibi, yönetimler de layık olduğu yerde palazlanır mı diyelim?!


9 Haz 2008



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Türk İslamcı Dostlarımız - 5
Gündem Özel - 4 Başkanlık Sistemi ve Avrupa Krizi
Rebeze Röportajı - 2
Türk İslamcı Dostlarımız - 3
Emperyalist İslamcı Olunabiliyormuş Demek!
Rebeze Röportajı - 1
Türk İslamcı Dostlarımız - 4
Arap Dünyasında Ortaçağın Sonu Mu?
Siyasallaşmak mı, Çürümek mi?
Politik Yezid’lik: Suriye Kerbelası ve İbn-i Zubeyr’ler!

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Muhammed Can S. Demirtaş'a Soruyor
Algı Sapmasında Türk İslamcıları
Türk İslamcı Dostlarımız! —2
Size Ne Oldu?
Türk Aydınlarında Takvimler 1789 Mu?
Özdemir İnce Kirene'li mi?
Başka Gezegenin Aydınları mı?
Zulm'ün ve Köleliğin Rengi Nedir?
Türk İslamcıların Şovenizmi ve İdeoloji Çrümüşlüğü - 6
Kerb - U Belamız

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dost İçin [Şiir]
Serzeniş [Şiir]
Bizde Ne Anne'ler Var [Şiir]
Ne İnsanlar Gördüm [Şiir]
Ey Gazzeli Cocuk! [Şiir]
Ayrılık Senfonisi [Şiir]
Hatıram! [Şiir]
Namus'un Adına! [Şiir]
Hum Kıyısında Bir Gece [Deneme]
Velayet-i Fakih ve Siyasla İslam [İnceleme]


Muhammed CAN kimdir?

. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.