En bilge insanlar bile arasıra bir iki zırvadan hoşlanırlar. -Roald Dahl |
|
||||||||||
|
M.NİHAT MALKOÇ Türkiye’de trafik kazaları almış başını gidiyor. Gün geçmiyor ki birileri trafik kazasından hayatını kaybetmesin, kolunu bacağını kaybedip yaralanmasın. Dışarı çıkıp da eve sağlam dönmek şükür sebebi sayılıyor. İnsanlarımız bir türlü kurallara uyarak adam gibi araba kullanmayı öğrenemedi. Her şey gözler önünde gerçekleşiyor ama hiç kimse yaşanan olumsuzluklardan ibret almıyor. Böyle olunca da benzer sebepler benzer sonuçları doğuruyor. Türkiye’de ölümlerin önemli bir bölümünü trafik kazaları oluşturuyor. Bazı kişiler işine veya evine birkaç dakika erken varabilmek için canını tehlikeye atıyor. Bu tehlike başkalarının hayatını da karartabiliyor. Ya alkol kullanıp da direksiyon başına geçen yarı akıllılara ne demeli? Onları anlamakta herkes gibi ben de zorlanıyorum. Trafik terörü genç yaşlı demeden insanlarımızın yüzünü solduruyor; yuvalar dağılıyor, babalar çocuksuz, çocuklar babasız kalıyor. Hemen her akşam televizyon ekranlarında buna benzer bir sürü trajediye şahit oluyoruz. Yüreğimiz burkuluyor, üzülüyoruz, gözyaşı döküyoruz, fakat asıl alınması gereken nasihatleri almıyoruz. Durum böyle olunca geçen zaman hiçbir şeyi değiştirmiyor, hadiseler ve tarihi gerçekler tekerrür ediyor. Trafik canavarı nice değerlerimizi elimizden alıp toprağın kara bağrına saldı. Bu kişilerin çoğunu, hayatlarının baharında, bu ülkeye daha nice hizmetler verebilecek bir yaşta ve konumda iken kaybettik. Bu kayıplar ülkemizin hızını kesti. Zira eğitimli ve mahir insanlar kolay yetişmiyor. Onların yeri kolay kolay dolmuyor. Ben bunları millî kayıp olarak görüyorum. Bunlar ülkemizin adını dünyaya duyuran ender insanlardır. Trafik terörüne en son dünyaca ünlü heykeltıraş Prof. Dr. Tankut Öktem’i verdik. Üstelik sahasında parmakla gösterilebilecek kadar seçkin bu değerli bilim adamı şehirlerarası yolculuk sırasında ölmedi. Ne gariptir ki İstanbul’un bir semtinden başka bir semtine giderken geçirdiği elim bir trafik kazası neticesinde öldü. Onunla birlikte arabada bulunan başkaları da öldü, eşi yaralandı. “Devlet Sanatçısı” ünlü heykeltıraş Prof. Dr. Tankut Öktem, Üsküdar’da meydana gelen trafik kazasında, hayatını kaybetti. Öktem, bir kamyonun yol açtığı zincirleme kaza sonrası araçta sıkışarak can verirken, kazada, aralarında Öktem’in eşi Semra Öktem, kızı Pınar Doğan ve asistanı Kadir Özyalçın’ın da bulunduğu dört kişi de yaralandı. Beklenmedik bir zamanda aramızdan ayrılan Tankut Öktem, usta bir sanatkâr ve bir ilim adamıydı. Doğuştan sanatkârlık ruhuna sahipti. 1940 senesinde Konya’da doğan Öktem, çocukluk yıllarını ailesinin memuriyeti nedeniyle Edirne ve Muş’ta geçirmişti. Annesi veterinerdi. Oğlunun sanatla uğraşmasını çok istediği için onu çok küçük yaşlarda sanata yönlendirdi. Edirne’de başladığı ortaöğrenimini İstanbul’da tamamladı. Lise son sınıfa geçtiği sene Devlet Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nun Seramik bölümüne kayıt yaptırdı. Üniversitede hocasının teşvikiyle heykele yöneldi. Bu okulun üçüncü sınıfında iken Dünya Genç Heykeltıraşlar yarışmasında birincilik ödülü aldı. Bu onun tanınmasına, önünün açılmasına vesile oldu. Sahasıyla ilgili olarak pek çok üst görev alarak bunları başarıyla yerine getirdi. Çok sayıda eseri ve ödülü bulunan Prof. Öktem, 1999 yılında ‘Devlet Sanatçısı’ seçilmişti. 1973 yılına kadar modern heykeller yapan, 1970’li yıllarda figüratif çalışmalara başlayan ünlü heykeltıraş Öktem, daha sonra çok figürlü anıtlar yapmaya yöneldi. Anıtlarında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve Milli Mücadele yıllarını konu edinen Prof. Öktem’in eserleri arasında, dünyanın en yüksek üçüncü anıtı olan Kuvayi Milliye ve Atatürk Anıtı, Atatürk ve Harbiyeli Anıtı, Çanakkale Şehitliği’nde yer alan Yaralı Asker Anıtı, Amasya Tamimi Anıtı, Zonguldak Maden İşçileri Anıtı, Kastamonu Türk Kadınları Anıtı, Balkan Savaşı Anıtı, Magosa Büyük Özgürlük Anıtı, Atatürk-İnönü-Fevzi Çakmak Anıtı, Nazım Hikmet Heykeli, Uğur Mumcu Anıtı, Deniz Kızı Heykeli, Piyade Atatürk Anıtı ve Seul’de bulunan Sevgi Anıtı da bulunuyor. Yaşasaydı kim bilir daha nice emsalsiz anıtlar dikecekti. Fakat o, ölmeden evvel adını hafızalara kazıyarak gitti. Allah rahmet eylesin.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |