Matematiğe, yalnızca yaratıcı bir sanat olduğu sürece ilgi duyarım. -Godfrey Hardy |
|
||||||||||
|
Bu şehitler, daha öncekiler, hepsi; bizim şehitlerimiz değil! Çünkü onlar “dünyaya hükmeden, güçlü para babalarının” kendilerine ait olmayan yeraltı kaynaklarını ele geçirme; olmadı, kontrol altında alabilmek için, nabza göre şerbet veren, her iki tarafa da sayısız ‘mavi boncuk’ dağıtanlar için, öldüler / öldürüldüler. Amma ve lâkin, o ölenler bizim “evlatlarımızdı” Bu hâlâ sürmekte olan savaş ve eli kulağında Kuzey Irak’ta bir şekilde başlayacak! Olan savaş da bizim değildir, olmayacaktır: Çünkü, bu savaş; aynı para babalarının desteğiyle yılar önce, sözüm ona dağa; Türkiye toprakları üzerinde bir “Kürdistan” devleti kurmak amacıyla çıkmıştı... Uzun yıllar boyunca “Kürdistan” rüyasıyla koynuna girdiği para babalarının ‘Keko kurban, artık öyle bağımsız devlet filan yok.’ diye rest çekmesinin ardından, profesyonel beyaz zehir tüccarlığı, çek senet tahsilciliği, sivil halk katlediciliği ve son yıllarda profesyonel can alma taşeronluğuna soyununan PKK terör örgütüyle... “Biz ABeDe için önemli ve güçlü bir müttefikiz” palavrasına kâh inanarak kâh inanmadığı halde, gözümüzün içine baka baka yalan söyleyen, bizleri kandırarak, evladlarımızın kanına giren zübük politikacıların savaşıdır. Amma ve lâkin, bu savaşta ölen de ölecekler de bizim evlatlarımızdır. Bu “vatan” diye adlandırdığımız toprak parçası bizim değildir: Çünkü, bizim olsa; bu kadar çok hırpalamayız, hırpalattırmayız. Oturur adam gibi vergisini verir, sonra da verilen verginin adam gibi hesabını sorardık. Ve böylece hem “askerimize canımız kurban” demek hem de vergi vermemek için kırk takla atmazdık. Ormanları kesmez, tarımımızın içine etmezdik. Ve torunlarımıza çöl olmaya yüz tutmuş bir ülke bırakmazdık. Amma ve lâkin, neylersin, bu toprakları vatan bellemiş kavruk Anadolu insanı, bizim evladımızdır. Bu ‘bayrak’ bizim değildir: Çünkü, bu bayrak bizim olsa idi, gerçek anlamda sahiplenebilseydik; o bayrak tabutlara değil, düğün arabalarını, sünnet konvoylarını süslerdi... ‘Bayrak’ dediğiniz şey, ‘tam anlamıyla bağımsızlığını’ kazanmış bir ülkenin işaretidir. Yoksa, göbeğinden ona buna bağlı; ‘sosyo-ekonomik yönden karar alma ve uygulamada’ dışa bağımlı, bir ülkenin bayrağı olsa ne olur, olmazsa ne olur?.. Amma ve lâkin, bu bayrağı bayrak bellemiş kavruk Anadolu insanı, bizim evladımızdır. Peki bizlerin, yani kavruk Anadolu insanının nesi var? Neye sahip? Yılardır, başına musallat olmuş nur topu gibi ‘terörü’ var. Evet evet, gürbüz terör çeşitlerimiz var: Dağlarda gezen terör. Dağlarda kol gezen terörle, savaşırken ölen insanların tabutları üzerinden ‘milliyetçilik!’ edasıyla estirilen, ırkçı terör. Alış veriş merkezlerinde, turistik kasabalarda, kol gezen terör. Ülke yollarında son 26 yılda yaklaşık ikiyüz yetmişbin insanımızın ölümüne sebep olan ‘sürücü’ isimli legal ‘teröristler’ tarafından yaratılan terör. Su, kanalizasyon, telefon, inşaat çukurlarının yarattığı terör... Yani, neredeyse biz doğduğumuzda ebemiz eğilip kulağımıza “terör” demiş de farkında değilmişiz.... * * * NAHOŞ NATO(Ş) Israrla Kuzey Irak’a girelim; hatta hazır o kadar masrafa girip girmişken, gidip Kerkük petrollerinin üzerine oturalım, ne de olsa babamızdan, atamızdan miras sayılır diyenlere hatırlatmalar: Son günler de sıkça adı geçen Nato’nun meşhur 5. maddesi özetle şöyledir: “Eğer Nato üyesi bir veya daha çoğuna yapılacak bir silahlı saldırının... karşılığı olarak silah kullanma dahil olmak üzere her türlü yardımı yapacaktır..” Ne kadar güzel bir madde değil mi? İşte tam da ülkemizin içerisinde bulunduğu durumu tarif ediyor! Eee nerede kaldı, ‘tataratratar tatrarat tararata rat’ hücum borusu eşliğinde gelen NATO süvarileri, dost, müteffik kuvvetler?........ Boşuna beklemeyin gelmez... Çünkü, ilk önce ABD Başkanı Kennedy tarafından benimsenen, daha sonra seve seve! Nahoş NATO’nun da benimsediği, ‘esnek savunma’ doktrini der ki: “.....Eğer NATO/ABD’nin tam anlamıyla yaşamsal çıkarlarını söz konusu ya da yaşamsal kaynaklarının* devamının tehlikede olması söz konusuysa, Birlik NATO üyesi olmayan ülkelere bile asker göndermekten çekinmez. Bu askerler nükleer silah kullanma seçeneği dahil, olmak üzere her türlü silahla savunma yapar.....” Bu doktrini teyit edercesine 2006’nın Ocak ayın’da ABD-AB-İran üçgeni arasında patlayan “Atom bombası yapma, yaptırmama” gibi gelişen olaylar sonuncun da zamanın Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac kelimesi kelimesine aynen şöyle demişti: “ Batının yaşamsal kaynaklarının devamının sağlanması tehlikeye girerse, atom bombası kullanmakta tereddüt etmeyiz!”. Ee herhalde yurtsuz, vatansız, bayraksız birileri (!) olarak, halen ‘1. Sınıf’ Nato üyesi olduğunu zannetmiyorsunuz değil mi?.. Mısmıl olunuz... *Burada adı geçen yaşamsal kaynak şu an için “petrol’; sonrası için hem “petrol” hem “su”dur”.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Demirhan Ocak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |