Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur. -Mevlana |
|
||||||||||
|
Uzun süreden beri yüreğimin tenha bir köşesinde; apak, mis gibi çivit kokulu yorganlara sardığım bir fikir uyutmaktayım. Ama bu anlamsız uyutma aksiyonundan gına ve gınanın tüm sülalesinin gelmesinden dolayı artık bu fikirimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Sol memesinin altı yangın yeri misali yanan güzel insanların dile getirmesinin yanı sıra, aralarında pazarda kilo hesabı satsan üç - otuz para etmeyecek sözüm ona bazı insanların da bulunduğu bir kesim, 'Madımak Oteli müze yapılsın' diye ortalık yerde yırtınıyorlar. Bu tüm güzel insanlara ve sözüm ona insanlara, yüzlerine karşı; 'Peki kardeşim neden Madımak Oteli'nin müze olmasını istiyorsunuz?' sorusunu yöneltilirse, her vatandaşın kendi meşrebine göre vereceği cevaplar aşağı yukarı şöyledir: • "Gelecek nesillerin bu katliamı unutmaması için". • "Cumhuriyetimizi yıkamayacaklarını anlasınlar diye". • "Atatürk'ün evladları olduğumuzu haykırabilmek için". • "Alevilerin yüzyıllar boyu katledilmelerinin bir simgesi olması için". • "Devrimciler öldürmekle bitiremeyeceklerini anlamaları için... Tek yol devrim!". • "Bazı devlet adamalarının 'şeref sözlerini' hatırlatmak için". • "Biji PKK, Biji Serok Apo... katil, yobaz Türkler (?) yaptıklarından utansın diye". • "Bak modern, çağdaş kültürlü Alamanlar ne güzel soykırım müzeleri yapmışlar. Hele Neo-Naziler tarafından yakılan göçmen işçi evlerini müze haline getirmişler ya, biz nasıl olsa yakında AB'ye gireceğimiz için. AB'ye uyum adına böyle bir müzemiz olmasını istiyorum". • "Tüm dünya bize düşman olduğu için. Sözde! Ermeni soykırımı yüzünden bizi sıkıştırıyorlar ya, işte biz böyle bir müze yaparsak bu Türk düşmanlarının (!) ağızlarını bir nebze de olsa kapatırız diye... Atalarımız boşuna 'Türk'ün Türk'ten gayri dostu yoktur' diye boşuna dememiş". • "Tabii ya müze olmalı. Hatta müzeden elde edilecek gelirle Sivas Belediyesi'ne yeni, şöyle gıcır gıcır itfaye araçları alınsın. Hatta benim emmioğlu var Alamanya'dan bu itfaye araçlarını ithal ediyor. Ben onunla konuşur uygun bir fiyat yapmasına aracı olabilirim.. Yanlış anlamayın"! • "Eğer müze olursa, Sivas halkı yaptıklarından utanıp demokrasiye daha sıkı sarılacaktır". • "Torunlarımızın Aziz Nesin gibi dinsiz kafirlerin cezalarını nasıl verdiğimizi görmeleri; dahası, ileride böyle dinsiz, Allahsız, gomünist kafirlere gözdağı olması için". • "He gardaşım ya. Bir an önce yapsınlar senin gözünün yağını yirinn ben ama, dabiki devlet büyüklerimizin bu konuya el atmaları lazım. Bu sayede gözelim Sivasımıza bolca durist filan gelir, esnafın işleri açılır". • "Ben bizim beye sordum, 'sen garışma lan avrad' dedi. Ama yine de bir ana olarak yapılsın diyorum". • "Bildiğiniz üzere biz dini bütün, merkez! sosyalizme yakın ama, sağ düşünceye de uzak olmayan bir sosyal demokrat partisi olarak, bu müze yapılma girişimini destekliyoruz". • "He ya yapsunlar ki, biz bir daha yakalum......şerriaattt isterüzzzz"! Bundan 6 yıl önce Polanya'da Auschwitz-Birkenau toplama kampı müzesini (iki toplama kampının da tamamı müze olarak düzenlenmiş) gezdim. İnsanların yakıldığı ve hâlâ insanın derisinin altına işleyen keskin bir kokunun hakim olduğu fırınlar bölümde, tarifi imkansız korkular ve çaresizlikler gibi güçlü duyguların gölgelerinin ziyaretçilerin yüzlerine aksettiği bir ortamda, üzülerek belirteyim ki, Türkiye'den gelen dört ziyaretçinin yüksek sesle ve gülerek: - 'Şıştt Fuat abi, şimdi burada Yahudi kebabı mı yapmışlar?.... - Acaba bunları pişirdikten sonra yemişler midir?... - Abi, aslında şurdan bir fırının kapak kolunu söküp alsak, ne paraya satarız dimi?' gibi hödükçe diyaloglarına şahit olmuştum... Elbette memleketimizin tamamı bu tür hödüklerden oluşmamaktadır. Fakat, maalesef ezici bir çoğunluk karşıt fikirli, değişik inançlı ve aykırı düşüncedeki bireyleri; özellikle de 'Gayri müslümleri, Alevileri, Sosyalistleri, Anti militaristleri, ve eşcinselleri' insan yerine koymadıkları gibi hayatlarını zorlaştırmak veya sonlandırmak için takdire şayan(!) gayret gösterenlerden oluşmaktadır..... İşte bundan dolayı Türkiye'deki kimi ebleh insanların gözünde Sivas'ta yakılanlar ölümü hak etmişlerdir. Yani; 'Gitmeselerdi, hadi bir halt yiyip gittiler, bari rahat dursalardı... Hem durduk yere bizi niye kimse yakmıyor?' türünden düz mantığa sahip olanlarla iliklerine kadar işlemiş önyargıların dolduruşunda pupa yelken gidenler, veba mikrobuna tutulmuşçasına 'Alevi dediğin ana bacı dinlemeden mum söndü yaparlar (?) hele ki goministler tamamıyla İslam ve Türk düşmanı (?) olduklarından yaşamamaları lazım' diye düşünürler. Tamam, bir an Madımak Oteli'nin müze olduğunu düşünelim ve diyelim ki bugün müzenin açılış günü... İşte buyrun, açılış töreninin konuşmacıları: Deniz Baykal, Tayip Erdoğan, Temel Karamollaoğlu, Rahşan Ecevit, Murat Karayalçın, Şevket Kazan, Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç.... Nasıl, gözünüzde açılış konuşmalarını canlandırabildiniz mi? Hazır hayal etmişken devam edelim: Yıl 2015 Madımak Müzesi'ne yapılan 37. molotof kokteyli saldırısından sonra İçişleri Bakanlığı'nın 'devletimiz gereken önlemleri almıştır; şükürler olsun ki olayda can kaybı olmamıştır' açıklama yaptığını... 2012 yılı Ocak ayında Madımak Katliamı Müzesi'ne eşiniz ve çocuklarınızla gelmiş olduğunuzu düşünün ve sizin hemen yanı başınızda Auschwitz-Birkenau toplama kampındaki gibi yüksek perdeden insancıl (!) diyalogların 15 kişilik 'eski ülkücü' grubunun (bu tipler nedense genelde eski ülkücüler olur) veya şeriatçı tayfasının dile getirdiğini... Ben bunları ve bunlara benzer yurdum gerçeklerine dayanan olayları düşündükçe 'DAĞILINNN LAN! ELLEŞMEYİN BÖYLE İYİ, MADIMAK MÜZE OLMASIN' diyorum! Peki benim bu müze projesine karşı sunduğum alternatif fikrim var mı? Var. Madımak Oteli'nin yeri ve yan binaları satın alınıp binaların komple yıkılması suretiyle elde edilecek olan alanın üzerine; etrafı tamamıyla boş ve açık olan 35 metre boyunda paslanmaz siyah bir metal anıt dikeceksin. Ve bu 35 metrenin her metresine katledilen insanların kocaman kocaman isimlerini yazıp, gülümseyen hatta ağzı kulaklarında gülümseyen fotoğraflarını monte edeceksin ki, katiller ve onların sempatizanları sinir krizleri geçirsinler, hatta düşünme yetileri bu gülümsemeleri algılayamadıkları için dumura uğrasınlar. Ve bu metal kaideyi o kadar sert bir metalden imal edeceksinizki, değil balyoz, kaideye kamyon bile çarpsa tek bir çizik bile olmayacak! Ayrıca kaidenin siyah boyası Lotus* efekti kullandığın kir ve her türlü sentetik boya tutmayan bir malzeme ile kaplayacaksın. Sonra mizah, hareket sensorları, katliamda hayatlarını kaybeden insanların yetenekleri ve özelliklerinden gücünü alan sinir bozucu, yobaz tokatlayan, dumura uğratan, katillerin olmasa bile en azından sempatizanlarının yobazlıklarını yüzlerine vurmak, çocuk ve gençleri yaşlarına göre eğiten, katliamı anlatan, etkiye tepki prensibi ile çalışan ses, görüntü, mekanik hareketler...gibi sistemlerin yanı sıra, aynı prensip doğrultusunda kampanyalar yapacaksın. Örneğin; a) Anıt'ın üzerine çişini yapana ya da sıvı dökene; lağım suyu, kan kırmızısı mürekkep yahut daha önceki yobazın bıraktığı çişin püskürtülmesi. b) Olayları seyreden ve bundan pişman olanların duygularını yazmaları karşılığında gül verilmesi. c) Ağlayan ziyaretçilere istemeleri durumunda Aziz Nesin'in kahkasının ses kaydının dinletilmesi. d) Nesimi Çimen üstadın deyiş söylemesi. e) Hasret Gültekin'in şarkılarının çalınması. f) Birden bire 'şak' diye Asaf Koçak üstadın tokat gibi yobazı tasvir eden bir karikatürün ortaya çıkması. g) Üzerinde 'Etkin maddesi Eczacı İnci Türk tarafından demokrasiyi sindiremeyenler için tasarlanmıştır' diye yazan acı biberli hap verilmesi. h) Katledildiğinde 15 yaşında olan Menekşe Kaya'nın yaşasaydı bilgisayar yardımı ile hazırlanmış 75 yaşında muhtemel torunuyla beraber gösteren fotoğrafının altına sizin çocuğunuz var mı? sorusu ile ziyaretçinin empati yapmasının sağlanması . i) Holandalı Carina Cuanna'nın fotoğrafının altında barışı anlatan flamenkçe-türkçe kelimelerin basılı olduğu bir kağıdın verilmesi . j) Madımak katliamının öncesi ve sonrası olaylarının kronolojisini anlatan sentetik olarak hazırlanmış yanık et kokusu ile beraber küle bulanmış bazı sayfaları yanmış kitapçıkların dağıtılması. k) Olaylarda ceza alan yargılanan yobazlara yaşadıkları sürece her 2 Temmuz'da katliamda hayatını kaybedenlerin bir yakını tarafından evlerine elden teslim olmak kaydıyla, bir bidon benzin ve kibrit kutusu hediye edilmesi karşılığında teslim edildiğine dair makbuz alınması. l) Yobaz kundaklamalarından korunma kurslarının düzenlenmesi... Ve elbet ki, bu anıtın çevresinde tek bir koruma ve engel olmayacak! Yani canı isteyen yobaz anıta istediğini yapacak... Fakat anıtın yukarıda belirtiğim fiziksel özelliklerinden dolayı, bu saldırılar umrunda bile olmayacak. Ama işin can alıcı tarafı, hayata dar bir açıdan bakıp ve hayatı daha dar bir açı ile yaşayan bu yobazlar ne yaparlarsa yapsınlar, karşılarında 35 tane gülümseyen insan bulacaklar... Biliyorum, bu fikrim gerçekleştirilemez! Çünkü fikrimin içeriğinde öyle apaçık bir şekilde acı ve gözyaşı ve dinsel temalar yok. Hem bir işin hukuksal dahası maddi yönü var..... Ne olursa olsun ben klasik soykırım müzeleri gibi teslimiyetçi, kendisine acındıran, soykırım suçlularının zil takıp göbek atmalarını sağlayacak şekilde duvarlarına melankoli sinmiş, durgun bir ruhla hazırlanmış, yobaz devlet adamlarının ve belediye başkanlarının ayak bastığı, konuşmalar yaptığı, hatta bu konuşmalardan siyasi rant elde ettiği, bir eliyle üreme organını kaşıyan diğer eli ile sms yazan ırkçı eblehlerin ortalıkta gezindiği, bir müze istemiyorum. Bu tür katliamlarının unutulmaması istiyorsanız mağdur taraf için değil katil tarafın sempatizanları için müze yapacaksınki, sempati duyduğu insanları daha yakından tanısın diye.... Mısmıl olun.. * Lotus efekti: Lotus, Hindistan'da yetişen bir su bitkisi, özelliği sıvı maddelerin bitki üzerinde tutunmasını engelmesi. Almanya'da bu özellikleri taşıyan boya ve kaplama malzemeleri mevcuttur.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Demirhan Ocak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |