Bir gün karşıma biri çıkacak ve bana: "Herşey olması gerektiği gibi olmaktadır, efendim" diyecektir. -A. Ağaoğlu, Yazsonu |
|
||||||||||
|
meczuplar soyundanım bin yıldır uçurumlar çiçeğidir tüm sevmelerim bütün yollarda seni aramaya geldim bütün yağmurlarda seni ıslandım acılara senin için yaslandım gözüm benim kederden ağlayışım acılarda çağlayışım özümdeki közüm benim bahar bahçeleri çöle kesilir bütün yeller kuru eteklerini sürüyen aç birer dilencidir saçların esmiyorsa sular kesmez yangınını çilemin sahrasına ayakların basmıyorsa gözümün ateş yaşı ağlayışım nazım benim sızım sızım Ezom benim kavgalara girdim ölümcül zulumlara yollara vurdum mahpuslara bağlandım ateşler içinde durdum ceylanlar suya inen bir yürek taşıdım sana bin bir çiçek yaylalar büyüttüm uçurum başlarımda ben senin umuduna tutundum kara gecede kara nadasta kara karıncalar gözlem altında çocuklar türküler kilimler zan altındaydı yasak kitaplar gibi muhalif şarkılar gibi taşıdım hasretini uçurumlarına kanadım hasretlerde dağlandım sen yoktun Ezo kara yazgılı halklar geçti boz topraklardan geride ağıtlar-figanlar bırakarak yanık ocak taşlarından haber arandım kavgalar yaşadım ateş aktı damarlarımda kaç ipe verildim be Ezo tarihlerce kırıldım seni zulümlerle dövüşe dövüşe kıranları kıtlıkları yoklukları bölüşe bölüşe sarandım bilir beni yüzü kanla yıkanmış şafaklar yenilip yerlere serildim Ezo ama sen yoktun sen yoktun kuşlarla konuşan tekinsiz sokaklarda dolaşan meczupların soyundanım taşlandım sokaklarında bütün dünyanın taşlandım bütün kara çağlarda bütün denizlerde firari korsan bütün dağlarda yüreğini tutuşturan şaki sırtımda tarihin bütün yenilgileri sırtımda dilim dilim kırbaç izleri bir mecnun yürekle sürüldüm çöle muhannet dağlarını aşkımla dele dele ferhat kesildim de seni aradım suların bile çarptığı kayaları vardı şarkılar yarattılar taşları sara sara kara yeller yeşil dallarla değip sevda fısıldadılar sonsuzlara çöller hilal hilal kumullar yığdı ırmaklar yataklarıyla aşk kesilip çağladı mendersesler yara yara türkü taşır dağdan dağa ben kendimi yaka yaka haykırdım hasretimi ama sen yoktun zulmun kaf dağını aştım nifaklar tuzaklar geçtim ankalar soyundanım kaç doğmuşum ölümlerden sensiz körüm ben yoksun ki karanlık evren çok önceden mi geçtin hangi yüreğin uçurumlarını sevdalara boğarak okyanusları sen mi doldurdun akşamlara kan susan şu bulutlar senden mi kaldı yoksa çok sonralarda mı doğmak senin kaderin süt mavisi atlarla geçtim acının zehir sarısı vadilerinden kucağımda kanla yazılmış tarih alnımda parçalanmış güneşler iblislerle boğuştum yokluğunun uçurumlarında ateşlere sarıldım Ezo çarmıhlara vuruldum bütün zamanlarda suçlu görüldüm kaç ölüp kaç dirildim “o güzel atlara binip giden o güzel insanlardan” kıvrım kıvrım akıp gitmiş sulardan “salkım salkım esen tan yellerinden” “gül parmaklı şafaklardan” saydılar beni şakiler vuruştu yüreğimde bütün isyan ateşleri ellerimden tutuştu ama sen yoktun ben ki bu yeryüzüne ateşle sınanmaya geldim bir sevdalı semenderim zulümleri zındanları yanmaları sevda bildim bir umudun olsun Ezo bir umudun ölür ölür yine sana gelirim 05.04.2005 -2007
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © adnan durmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |