Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon |
|
||||||||||
|
M.NİHAT MALKOÇ Dünyada bizim kadar diline sırt çeviren ve ihanet eden başka bir millet görülmemiştir. Bunun yansımalarını, adım attığınız her yerde görebilirsiniz. Kendi kendine yeten, hatta başka dillere de çok sayıda kelime veren Türkçe, öz evlatlarının elinde sırtından hançerleniyor. Bunu yapanlar da sözde çağdaşlık kılıfıyla işledikleri her türlü haltı güzel gösterme gayreti içerisine giriyorlar. Basiretleri iyice körelen bu insanlar, yanlış yolda olduklarını bir türlü kabul etmiyorlar. Oysa Türkçe bizim ses bayrağımızdır, her türlü tacizlere rağmen ayakta kalan son kalemizdir. Bu kale düşerse, milletimizi birbirine kenetleyen dil bağı çözülürse dağılma ve parçalanma tehlikesiyle yüz yüze kalırız. Dil birliğini hafife almayalım. Türkçeyi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtaralım. Kültürel sömürge olmayı reddedelim. Türkçenin ayaklar altına alındığını görünce hem kızıyor, hem de üzülüyoruz. Türkiye’nin, en büyüğünden en küçüğüne kadar her ilinde işyeri adlarının Türkçe dışındaki dillerden, özellikle İngilizce ve Fransızca kelimelerden seçildiğini üzülerek görüyoruz. Hani bu yerler yabancı ortaklı şirketlerin işyerleri olsa biraz daha hoşgörülü olacağım. Fakat öyle bir durum da söz konusu değil. Benim Anadolu’mun insanı hiçbir sebep ve alâka yokken işyerine elin İngiliz’inin dilinde ad koyuyor. Acıklı olan da şudur ki birçoğu koyduğu adın manasını bile bilmiyor. Bunu sadece daha modern ve lüks görünme, daha çok satış yapma gayesiyle yapıyor. Bizim müşteri kesimimiz bu oyuna kolayca geliyor. Ne yazık ki Türkçe adlarla hizmet veren işyerlerini, Türk markalarını tercih etmiyor sonradan görme gençlerimiz. Geçtiğimiz senelerde Trabzon’da öğrencilerime işyeri adlarıyla ilgili kapsamlı bir proje ödevi çalışması yaptırmıştım. Görevlendirdiğim çocuk tek tek işyerlerini gezmiş, onlara Türkçe isim yerine, yabancı isimleri tercih etmelerinin sebeplerini sormuştu. Çoğunun dikkate değer bir sebebi yoktu. Arkadaşı İngilizce veya Fransızca bir isim koyunca o da ondan geri kalmamak için aynı yanlışı sürdürmüş. Daha evvel belirttiğim gibi müşterilerin yabancı ad taşıyan işyerlerine bakışı daha olumlu… Sanki “Adı Türkçe olan yerler kötü veya ikinci kalite mal satıyor” gibi bir izlenim doğmuş insanlarda. Oysa uzaktan yakından alakası yok… Utanmasalar Trabzon’da, asırların “Uzunsokak”’ını “Long Street” diye değiştirecekler. Trabzon’da Uzunsokak’ta, Kunduracılar’da veya Maraş Caddesi’nde yürürken yabancı isim ve ifadelerle dolu tabelalar gözüme ilişiyor. İnanın hem öfkeleniyor, hem de utancımdan yerin dibine giriyorum. O dükkân ve mağazalardan alışveriş yapmak içimden gelmiyor. Zorunlu kalmadıkça da yapmıyorum zaten. Onlar benim güzel Türkçemi hor görüyorlar, ben de onları hor görüyorum. Paramın kasalarına gitmesine izin vermiyorum. İşyeri adlarının Türkçeleştirilmesi ve yabancı kelimelerden arındırılması için basın yayın kuruluşlarını, eğitim kurumlarını, özel sektörü, kamu sektörünü, dernek ve vakıfları, meslek odalarını, belediyeleri ve Türkçeyi seven herkesi göreve çağırıyorum. Bu konuda herkesin yapabileceği bir şeyler vardır. Özellikle belediyeler bu hususta kilit rol oynamalıdırlar. Çünkü işyerlerine çalışma ruhsatı veren onlardır. İşyeri ruhsatı verirken Türkçe isim koymayı zorunlu kılarsın, olur biter. Bazı çevrelerin iddia ettiği gibi bu işin demokrasi ve özgürlüklerin kısıtlanmasıyla bir ilgisi yoktur. Kim ne derse desin, dilimizin korunması ve yarınlara taşınması millî bir meseledir. Bunun için ne yapılsa mubahtır. Benim nefretimi celbeden bir diğer uygulama da yabancı kelimeleri kullanarak marka oluşturmaktır. Türkiye’de unlu gıda ve özellikle çikolata sektörünü elinde tutan Ülker’in, ürettiği ürünlerin yüzde doksanına yabancı isimler koyması akıl alır bir iş değildir. “Smartt, Biskrem, Bolero, Cafe Crown, Caramio, Chewy, Coco Pops, Coco Star, Golf, Hero Baby, Kitymilk, Kremini, Rodeo, Rondo, Stars, Sunny, Yupo …” bunlardan bazılarıdır. Bunun dışında Eti ve diğer markalarda da durum farklı değildir. Aslında bu markaları büyüten ve kasalarını dolduran Türk halkıdır. Şayet adı Türkçe olmayan ürünlerine ambargo koysalar bu şirketler kısa zamanda özlerine dönerek Türkçe isim kullanırlar. Ama bizde nerde o şuur?...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |