Karanlık çökmüştü İstanbul'un üstüne. İş saati bitmişti. İşçiler yorgun argıninşaat halindeki evin yanıbaşında ki garaj niyetine yapılmış olan küçük kulübede son gecelerini geçiriyorlardı. Piknik tüpünün üzerindeki kaynayan tencere aşağı indirildi. Yerine dolu bir çaydanlık konuldu. Tenceredeki yemek ilk bakışta çelişkiye düşürüyordu. Türlü mü çorba mı olduğu anlaşılmıyordu. İçinde birkaç çeşit sebze ve bol su bulunuyordu. Fakir doğu insanlarının en çok tükettikleri yemek türüydü. Sebze bulamadıkları zamanlar da ise soğan ve peynir kullanılarak yapılan bu yemeğe Afsir diyorlardı. Metin Afsir yemeğini yiyemediği için yakınlarda bulunan bir bakkaldan ekmek arası birşeyler almak için gitmeye hazırlanıyordu. O sırada elektirikler kesintiye uğramıştı. Sokak lambaları dahil bütün lambaların sönmesiyle kapanan havayı ay ve yıldızlar aralamışlardı. - Arkadaşlar bakkala gidiyorum sparişi olan var mı? Kimseden ses çıkmayınca Bayram cevap gönderdi. -Yok be koçum sen git. Metin elini kapının koluna uzattı, kapıyı açtı ve hazırladığı ilk adımı ileriye götürmeden olduğu yerde mıhlandı. Karanlıkların içinde kara giysili, heybetli bir adam ve cilalanmış ışıklarla parıldayan bir çift keskin bakışlı gözle karşı karşıyaydı. Kimdi bu adam, neyin nesiydi ve burda ne işi vardı. her ne için otogardan buraya kadar takip etmişse de bu ona kapıyı dinleme hakkını vermezdi. Kulağına birtakım sesler geliyordu. Kalbinin sesiydi bunlar, her atışta güm güm. İçinde öyle bir basınç oluştu ki her an beynini patlatıp tavanı delecek gibiydi. O an yeni bir his belirdi içinde, sinirin getirdiği cesaretle ve arkadaşlarının varlığından aldığı güven duygusuyla kapıdakine çıkıştı. -Ne istiyorsunuz? Sesinde heyecan ve korku vardı. Metin'i duyan arkadaşları da merakla sokuldular, ve aynı merakla adama bakarlarken, Diyarbakır'lı Kutti adama yaklaştı, ağzını açtı ve daha sorusunu sormadan adam söze başladı. - Selamun aleyküm hemşehriler, Metin'le biraz işim vardı da. (adam sözünü bitirmeden Metin çıkıştı) -Ben sizi ilk defa bugün gördüm, kimin nesisiniz bilmiyorum, benimle ne işiniz olabilir ki? - Özel bir konuda konuşacaktım arkadaş. -Burada olduğumu nereden biliyordunuz? -İstersen bunları dışarda konuşalım. O sırada içeri aydınlanıverdi. Dakikalardır konuştuğu adamı tepeden tırnağa süzdü ve yine gözgöze geldiler. Can alıcı bakışların karşısında yine ter dökmeye başlamıştı ki, Bayramın sesiyle biraz gerginliği yumuşadı. - Madem Metinle konnuşacaksın içeri buyyur gardaş, korkma seni yemeyiz. ( Ne yenecek adamdı ya) adam biraz önceki girişken tavırlarını bir anda terk ederek sürpriz bir gelişmeyle olaya son verdi. - Metinle yalnız konuşacaktım, daha hazır değil, ben onu yine bulurum hadi eyvallah. Son cümleyi söylerken sağ elini yukarıya kaldırmış ve değişik, alışılmamış bir selam çakmıştı meraklı simalara. Hareketlerinde belirsizlik vardı.