"Bazen bir mısra yaşamı değiştirir." -Kafka |
|
||||||||||
|
Hal böyleyken yine de şimdilerde Pinokyo'yu siyasete atılmaya ikna etmekle meşgulüm. Eğer başarabilirsem kararımda bir istisnaya kapı açarak; bir sonraki seçimlerde oyumu Pinokyo'ya vermeye niyetliyim. En azından kendisi de diğerleri gibi bir kukla olsa da yalan söylediğinde burnu uzamakta! Doğruları örtmek, rant sağlamak, zulmetmek veya adaleti geciktirmek için yalan söylediğinde, burnunun uzaması; ya kendisini bundan alıkoymasına yada bizim durumdan haberdar olup onu alıkoymamıza vesile olacaktir diye düşünüp, bir hevesleniyorum ki sormayın! Bu toprakları/ın insanını tabandan değil tavandan bakarak tanımaktan ve daha fazlasından dolayı burnu göklere uzanan, burnunu taşımak için burun deyneklerine muhtaç, başkasının gözleriyle, dürbünüyle bakan, nice modern Firavunlara şahit olduk ve de hala olmaktayız. Soytarılar ve Hamanlar'dan hala neler çekiyoruz! Aslında sorun burunlarının havada olmasından ziyade merkeze yaklaştıkça niyetlerinin bulanması, evrim gerçirmesi, yolun başında araç olarak görülenlerin teker teker elde edildikçe amaç haline gelmesi... Meydanlar Nietzche'nin tabiriyle; "çaldığı dişlerle halkını ısıran namertler"le dolu! Oysa bizim en azından anne bak kıral çıplak demeyi başaran insanlara ihtiyacımız var. "Türkiye'de oynanan "demokrasicilik oyununu" şu misalle daha güzel anlatabilirim: Ülkeyi bir gemi olarak düşünün, bu geminin biri gizli olmak üzere iki adet kaptan köşkü var, tabiiki iki de dümeni... Herkesin gerçek sandığı sahte dümenin kaptanını yolcularına seçtiriyorlar. Seçilen kaptan ucu boş olan sahte dümenin başına geçiyor ve hep "...miş" gibi yapıyor; görevi bu. Gemi ahalisi, kendilerini istedikleri rotada, ulaşmak istedikleri limana doğru, seçtikleri kaptanın götürdüğünü düşünedursun; gizli kaptan köşkünün seçimle gelip-gitmeyen demirbaş kadrosu gemiyi istediği rotada seyrettiriyor. Eğer sahte dümenin başına "rol" icabı oturtulan "göstemelik kaptan", gemi ahalisinin iradesini geminin rotasına yansıtmaya yeltenirse, 27 Mayıs'ta olduğu gibi, kaptan "rol"ünden alınıp darağacına yollanarak haddi bildiriliyor." Kıymetli Hocam Mustafa İslamoğlu'nun bu tezinin büyük ölçüde doğru olduğunu düşünüyorum. Fakat dümene seçilen kişinin bu kadar pasif olduğunu kabul edersek, bu yapılan tüm hata ve hayal kırıklıklarına bir mazeret sunmaktır. Buna mukabil sistemin bir dümen üzerine kurulduğu muhakkak. Ayrıca içinde bulunduğumuz durumu tasvir ederken bazen eleştirmeye, analiz etme çabalarımız vesilesiyle; gri propagandanın, korku imparatorluğunun ekmeğine yağ sürüp, kazanılmış çaresizliği körüklemesinden de kaçınmalıyız. Özetle bu dümen sistemi için söyleyebileceğim en kapsayıcı cümle Seyyid Kutub'un; "Metod hiç de masum değildir!" cümlesidir. Bir gün gelecek "Üstünlerin Hukuku' nun gölgesinden sıyrılıp, "Zorba Devletten Hukukun Üstünlüğü"yle beraber doğacak güneş üstümüze. Cahit Zarifoğlu'nun dediği gibi dua edelim o gün mahşer olmasın!..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Meryem Rabia Taşbilek, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |