..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Bazen bir mısra yaşamı değiştirir." -Kafka
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > Meryem Rabia Taşbilek




1 Ağustos 2007
Oyumu Pinokyo'ya Vereceğim!  
Zorba Devletten Hukukun Üstünlüğüne...

Meryem Rabia Taşbilek


"Türkiye'de oynanan "demokrasicilik oyununu" şu misalle daha güzel anlatabilirim: Ülkeyi bir gemi olarak düşünün, bu geminin biri gizli olmak üzere iki adet kaptan köşkü var, tabiiki iki de dümeni... Herkesin gerçek sandığı sahte dümenin kaptanını yolcularına seçtiriyorlar. Seçilen kaptan ucu boş olan sahte dümenin başına geçiyor ve hep "...miş" gibi yapıyor; görevi bu. Gemi ahalisi, kendilerini istedikleri rotada, ulaşmak istedikleri limana doğru, seçtikleri kaptanın götürdüğünü düşünedursun; gizli kaptan köşkünün seçimle gelip-gitmeyen demirbaş kadrosu gemiyi istediği rotada seyrettiriyor. Eğer sahte dümenin başına "rol" icabı oturtulan "göstemelik kaptan", gemi ahalisinin iradesini geminin rotasına yansıtmaya yeltenirse, 27 Mayıs'ta olduğu gibi, kaptan "rol"ünden alınıp darağacına yollanarak haddi bildiriliyor."


:BBID:
Oy verme yaşım gelmeden önce; bir oy bir oydur, kullanılmayan oylar toplumun aleyhinedir diye düşünüyordum. Zihnime oturttuğum örnek de Hazreti Yusuf'tan idi. Şöyle ki; nasıl hazreti Yusuf iki şer görünen "Züleyha ve zindan" arasında seçim yapmak durumunda kaldığında, her iki şerden daha hayırlısını seçmişti; ben de içinde bulunduğumuz durum ve seçenekleri bu şekilde değerlendiriyordum. Doğal olarak bu seçenekler ve sistem karşısında oy vermeyi de her iki şerden daha hayırlısı olarak görüyordum. Fakat daha sonra kararımı değiştirdim, zaten oldum olası iki seçenekten birini seçme durumunda kaldığımda en az bir üçüncü yolun varlığına inanıp onu bulmanın yollarını denerim. Tek başına oy vememenin de bireysel ve toplumsal olarak kafi olmadığı aşikar olsa da hiç oy vermedim ve vermeyi de düşünmüyorum. Zira gidişatını "halka rağmen; halk için" olarak belirlemiş bir sistemde; koltuk değneği olmak istemiyorum!

Hal böyleyken yine de şimdilerde Pinokyo'yu siyasete atılmaya ikna etmekle meşgulüm. Eğer başarabilirsem kararımda bir istisnaya kapı açarak; bir sonraki seçimlerde oyumu Pinokyo'ya vermeye niyetliyim. En azından kendisi de diğerleri gibi bir kukla olsa da yalan söylediğinde burnu uzamakta! Doğruları örtmek, rant sağlamak, zulmetmek veya adaleti geciktirmek için yalan söylediğinde, burnunun uzaması; ya kendisini bundan alıkoymasına yada bizim durumdan haberdar olup onu alıkoymamıza vesile olacaktir diye düşünüp, bir hevesleniyorum ki sormayın! Bu toprakları/ın insanını tabandan değil tavandan bakarak tanımaktan ve daha fazlasından dolayı burnu göklere uzanan, burnunu taşımak için burun deyneklerine muhtaç, başkasının gözleriyle, dürbünüyle bakan, nice modern Firavunlara şahit olduk ve de hala olmaktayız. Soytarılar ve Hamanlar'dan hala neler çekiyoruz! Aslında sorun burunlarının havada olmasından ziyade merkeze yaklaştıkça niyetlerinin bulanması, evrim gerçirmesi, yolun başında araç olarak görülenlerin teker teker elde edildikçe amaç haline gelmesi... Meydanlar Nietzche'nin tabiriyle; "çaldığı dişlerle halkını ısıran namertler"le dolu! Oysa bizim en azından anne bak kıral çıplak demeyi başaran insanlara ihtiyacımız var.

"Türkiye'de oynanan "demokrasicilik oyununu" şu misalle daha güzel anlatabilirim: Ülkeyi bir gemi olarak düşünün, bu geminin biri gizli olmak üzere iki adet kaptan köşkü var, tabiiki iki de dümeni... Herkesin gerçek sandığı sahte dümenin kaptanını yolcularına seçtiriyorlar. Seçilen kaptan ucu boş olan sahte dümenin başına geçiyor ve hep "...miş" gibi yapıyor; görevi bu. Gemi ahalisi, kendilerini istedikleri rotada, ulaşmak istedikleri limana doğru, seçtikleri kaptanın götürdüğünü düşünedursun; gizli kaptan köşkünün seçimle gelip-gitmeyen demirbaş kadrosu gemiyi istediği rotada seyrettiriyor. Eğer sahte dümenin başına "rol" icabı oturtulan "göstemelik kaptan", gemi ahalisinin iradesini geminin rotasına yansıtmaya yeltenirse, 27 Mayıs'ta olduğu gibi, kaptan "rol"ünden alınıp darağacına yollanarak haddi bildiriliyor." Kıymetli Hocam Mustafa İslamoğlu'nun bu tezinin büyük ölçüde doğru olduğunu düşünüyorum. Fakat dümene seçilen kişinin bu kadar pasif olduğunu kabul edersek, bu yapılan tüm hata ve hayal kırıklıklarına bir mazeret sunmaktır. Buna mukabil sistemin bir dümen üzerine kurulduğu muhakkak. Ayrıca içinde bulunduğumuz durumu tasvir ederken bazen eleştirmeye, analiz etme çabalarımız vesilesiyle; gri propagandanın, korku imparatorluğunun ekmeğine yağ sürüp, kazanılmış çaresizliği körüklemesinden de kaçınmalıyız. Özetle bu dümen sistemi için söyleyebileceğim en kapsayıcı cümle Seyyid Kutub'un; "Metod hiç de masum değildir!" cümlesidir.

Bir gün gelecek "Üstünlerin Hukuku' nun gölgesinden sıyrılıp, "Zorba Devletten Hukukun Üstünlüğü"yle beraber doğacak güneş üstümüze. Cahit Zarifoğlu'nun dediği gibi dua edelim o gün mahşer olmasın!..



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yumurtasız Omlet ve Direnişimize Dair
Rus Ruleti ve Türkiyedeki Demokrasi Arasında Yedi Müşterekliği Bulmak!

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Direniş, Sivil İtaatsizlik ve Satyagraha Felsefesi
Her Kahrolsun Bir Yaşasın, Her Yaşasın Bir Kahrolsun Sloganı Üretir!
Oyunuzu Kime Vereceksiniz?
Riski Göze Alamama Riski/1
Riski Göze Alma Riski/2
Akletmek Yetmez - Kalbetmedikçe

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Gecede Kaç Kişi Bu Şehirde?.. [Şiir]
Kalbimin İncir Bahçesi Sükûtumun Gizli Lehçesi [Şiir]
Bileklerimde Budanmış Gül Dalları [Şiir]
Kork Putlarının Elinde Patlamasından [Şiir]
Özledikçe Irmaklar Doğuran Gözlerim [Öykü]
"Köprüler Üstünde Şaşırdığım Bir An; Yüreğin Arafta Atıyordu" [Öykü]
Pencere Önü Düşünce Rutinleri [Öykü]
Kuş Bakışı/bosna/4 [Öykü]
Otantik Eğitim Metodları [Öykü]
Dilsiz'in Ben Tercümesi [Öykü]


Meryem Rabia Taşbilek kimdir?

Beni çabucak anlamak istemeyin yeter. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Kur'an, Aliya İzzetbegoviç, Ali Ural, İlhami Çiçek, Cahit Zarifoğlu...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Meryem Rabia Taşbilek, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.