..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hayaller olmasaydı, umutlar dünde kalırdı. - Dolmuş atasözü
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Meryem Rabia Taşbilek




28 Haziran 2007
Otantik Eğitim Metodları  
Yaşamak bir sokak lambası gibi

Meryem Rabia Taşbilek


"Bilgece yap. Yani koruyarak. Yani için titreyerek. Yani yıkılmasın diye. Tutkuyla yap. Sana verilen yaşama gücünü kullan. Yılmadan, bilgece ve tutkuyla. Önce yap, sonra açıklarsın."(İ.Özel)


:BGFG:
"Bilgece yap. Yani koruyarak. Yani için titreyerek. Yani yıkılmasın diye. Tutkuyla yap. Sana verilen yaşama gücünü kullan. Yılmadan, bilgece ve tutkuyla. Önce yap, sonra açıklarsın."(İ.Özel)


Çocukluğumda ebeveynlerimin tüm kardeşlerimle birlikte bizlerin terbiyesinde kullandıkları farklı otantik metodları şimdilerde anımsadıkça yüzümde ılık rüzgarlar estiren tebessümler beliriyor. Yine o günleri özlediğim demlerden birinde; ailemden birkaç kesiti sizinle de paylaşmak istiyorum.

Babam öğretmenlikten kalan vakitlerde toprakla meşguliyete olan düşkünlüğünü anneannemin Bursa'daki asırlık Osmanlı evinin bahçesine zaman ayırarak gidermeye çalışırdı. Hala da öyledir ya... Babamın kuvveti, anneanemin hayat tecrübesiyle birleştiğinde bahçemizin güzelliğine doyum olmazdı. Kokulu sarmaşık güller, leylaklar, zambaklar, envai çeşit çiçek, sebze ve meyva ağaçları... Tabi bir de yeni filizlenmelerinden itibaren o kadar ağaç arasından çocukluk aklıyla boy ölçüşmeye kalktığım kavaklar var.

Birgün babam bütün bahçeyi güneşin tam tepede olduğu öğlen sıcağında kan ter içinde kalma pahasına azmedip sulamıştı. Anneannem bahçeye gelip yaptıklarını görünce tebessüm edip, "Ah be evladım bu havada fidan mı sulanır?" demişti. Zira sıcaklığın had safhada olduğu bu vakitte verilen sular köklere inmeden havanın ve toprağın hararetiyle buharlaştığından pek bir işe yaramazmış. Geçen gece evimin çevresinde dolaşırken geç vakit birinin evinin önündeki çimleri suladığını görünce bilincim bir sıçrayışta az önceki olayları anımsayıverdi.

"Atalarımız başını serin tut, ayağını sıcak" demişler demsine de insanoğlunun hayatında her daim bu hali yakalaması pek mümkün olmuyor. Bu nedenle çocukluk devresinde sahip olduğu dinginliğin, başının serinliğinin bir nimet olarak bilinmesi, en azından aileler tarafından hakkıyla değerlendirilmesi çok hayati öneme sahip. Daha sonralarında hayatın binbir türlü cilvesi nedeniyle başından dumanlar çıkarak sergüzeştine devam etmeye çalışan insanoğlu genellikle yukarıda bahsettiğim toprak gibi hararetten dolayı köklerine, bilincine mal etmesi gerekenleri buharlaşmadan kurtarıp istifade etmeyi tam manasıyla başaramıyor malesef. Annem ve babam da çocukluktaki bu durumun bir nimet addedilip hakkının verilmesi konusunda hala hassasiyet göstermeye çalışmaktalar sağolsunlar. Biz emeklerine ne kadar karşılık verebiliyoruz orası tartışılır. Bilinçlerimize ektikleri tohumların ne kadarını filizlendiriyoruz bilemiyorum.

Hocaları anneme ve arkadaşlarına başarılarından dolayı; "siz üniversite sınavında istediğiniz alanları kazanamazsanız ben bu bileklerimi keserim" derlermiş. Fakat o dönemde de benim yaşadığım gibi inandığını yaşama konusunda yasaklar, hak ihlaleri baş gösterince kendini farklı yollarla geliştirmeye çalışmış ve daha sonrasında zamanını bizim eğitimimize adamış. Peygamberimizin uygulmasında olduğu gibi benim de tam 4 yaş 4 ay 4 günken programlı bir şekilde eğitimime ağırlık verilmeye başlanmış. Babamı da evin içinde beni sırtına alıp bir at gibi gezdirirken hatırlıyorum. Kurandan kısa sureleri, duaları, şiirleri ezbere veyahut onun yardımıyla okuduğumda hızla gider takıldığımda at gibi kişneyip, durur hem beni güldürür hem de tekrar hızla gitmesi için söylediğimi kontrol etmeye sevkederdi. İlk göz ağrıları olmanın avantajlarına hiç girmiyorum, kardeşlerim duymasınlar.

Bunun yanısıra evdeki tüm çocuklar için bir çetele defterimiz vardı. Yaptığımız her iyilik, ibadet, okumayı bitirdiğimiz her kitap, geciktirdiğimiz her sorumluluk bu deftere birer artı veya eksi olarak işlenir, kardeşler arasında tatlı bir rekabet oluşurdu. Yolda yürüyenlerin güvenliğini tehdit eden bir çöp, kapatılması unutulmuş bir musluk, taş v.s. yi kapatmak, kaldırmak, bir yaşlıya yardım etmek hep birer artı puandı. Her on artıya sahip olduğumuzda genellikle bir kitap kazanırdık. Elbette daha farklı hediyeler de vardı ama benim en bariz hatırladığım; kitaplar... Bir de bilgi yarışmaları yapardık ailemizde. Birçok alanda ayrı ayrı hazırlanmış arkasına soru ve cevapları olan kartlar vardı. Hep bu vesilelerle küçük yaşlardan itibaren hepimiz kendimize ait ufak da olsa bir kütüphane kurmaya başladık. Evimize hiç televizyonun girmemesinin de asla eksikliğini hissetmedik. Aksine bu vesileyle birçok alana daha fazla zaman ayırma imkanı bulabildiğimiz için anne ve babamıza minnettarız. Lüks bir yaşamımız olmasa da ailem temel ihtiyaçlarımızın tedariğinden arta kalan gelirlerini bekarlıkları da dahil olmak üzere hep kitaba yatırmışlardır. Şimdi olsa yine; aile kütüphanesinde yaklaşık altıbin kitap bulunan bir evde büyümeyi elbette televizyona yeğlerim.

Bu eğitim metodları ile baştan bir hediye almak için yapılan erdemli davranışlar daha sonrasında kimliği nakşedilerek sadece ihlasla yapılan karakteristik özellikler haline gelmesi hedefleniyordu. Aklıma geldikçe onlardan mekansal açıdan ırak düşüşümün verdiği buruklukla hep dua ediyorum kendilerine. Rabbim emeklerini zayi etmesin, hayır tohumlarını bizim gönüllerimizden başka gönüllere zincirlemesine kıyamete dek yeşertsin...

...dilsizmutercim...MeryemRabiaTaşbilek...

ZAHMET VAKTİ

Yaşamak bir sokak lambası gibi
Bir gece evden atılmış bir çocuk sanki
Tek bir damla tek bir ses gibi
Aklıma düşüyor

Artık delirir koşar şimşeklerim
Yaşamak bu nadir ve gevşek
Hayır bugün hiçbir kimseyi alkışlamıyorum
Ve onların dikilip içi yumurta çürüğü kokan
kristal fanuslarına bakadurdukları gibi bakıp durmuyorum

Ve bazı bey alıkların dediği gibi
Sadece yürek arılığını arı bulmuyorum/.../

Cahit Zarifoğlu



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın bireysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dilsiz'in Ben Tercümesi

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Özledikçe Irmaklar Doğuran Gözlerim
"Köprüler Üstünde Şaşırdığım Bir An; Yüreğin Arafta Atıyordu"
Pencere Önü Düşünce Rutinleri
Kuş Bakışı/bosna/4
Ağlayınca Gözleri Yosun Kokan Can!
Şimdi Ağladığınız Dilden Konuşacağım...
İmece Dertlerden Devşirilmiş Bir Hikayedir: Hayat
Denizi Vurmak, Öldürmek Gibidir Bir Kuşu Vurmak!

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Gecede Kaç Kişi Bu Şehirde?.. [Şiir]
Kalbimin İncir Bahçesi Sükûtumun Gizli Lehçesi [Şiir]
Bileklerimde Budanmış Gül Dalları [Şiir]
Kork Putlarının Elinde Patlamasından [Şiir]
Surda Bir Gedik Açmak [Deneme]
Dün Gece Güneşi İizledim Sabaha Dek [Deneme]
Cinnet Modern ve Truman Şov [Deneme]
Birini Anlamak İçin Onun Ayakkabısıyla Yürümek [Deneme]
Kendini İyileştiren Bir Yara Gibi [Deneme]
Sudan Çıkmış Balık Sendromunun Mutlu Versiyonu [Deneme]


Meryem Rabia Taşbilek kimdir?

Beni çabucak anlamak istemeyin yeter. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Kur'an, Aliya İzzetbegoviç, Ali Ural, İlhami Çiçek, Cahit Zarifoğlu...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Meryem Rabia Taşbilek, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.