..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Özgür insan, denizi daima seveceksin. -Baudelaire
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Günlük Olaylar > Mehmet Sinan Gür




28 Temmuz 2007
Seçim 2007 Sonuçları ve Akp  
Mehmet Sinan Gür
Bir keresinde sokakta konuşan kapıcılara kulak misafiri olmuştum. Bir tanesi yolsuzluklardan, rüşvetten şikâyetçi idi. Başka bir tanesi yanıt olarak şöyle dedi. “Olur, ama bu kadar da olmaz.” Yani bu kişi yolsuzluğa, rüşvete karşı değildi yalnızca yapılma derecesine karşıydı; bir aylıkla ev geçindirmeye çalışıyor olmasına rağmen. Şimdi bu kişinin eline fırsat geçerse neler yapmaz kim bilir?


:BBDD:
2002 seçimlerinden sonra AKP ve olacaklar için bir makale yazmıştım. İsmi lazım değil bazı arkadaşlar bana şiddetle karşı çıktılar, hatta dalga geçtiler. ‘Biri beni çimdiklesin yahu’ falan gibi laflar oldu. Ama söylediklerim bir bir oldu, olmaya da devam ediyor. O zaman istatistiklere bakarak ve güvenerek 2 partili bir meclis olacağını tahmin etmiştim. Bu kez tahmin yapamadım, oy da kullanamadım, çünkü yurt dışındaydım. Bununla birlikte kış aylarında Türkiye’de iken yine istatistiklere bakarak AKP’nin %35 gibi oy alacağını söylemiştim, bana bunu abartılı bulduklarını, iktidardaki bir partinin iktidarda iken oyunu artırmasının görülmediğini, tarih yazmadığını söylemişlerdi. Ben AKP’ye 2002 yılında 10 yıl ömür biçtim. Şimdi ömrünün ikinci yarısını yaşayacak.

Ancak bu böyle olmayabilir. Çünkü son 5 yıl içinde değişen bazı şeyler var. Bu bir yanda dursun, AKP’yi Mart ayından beri sürdürdüğü strateji ile Cumhurbaşkanlığı seçimi yenilgisini (acaba yenilgi mi?) birkaç ay içinde zafere dönüştürdüğü için kutlamak gerekir. Bunu arkasındaki büyük stratejistlere borçludur. AKP cumhurbaşkanını seçememiş gibi göründü ve hemen Temmuz ayında yapılacak bir erken seçime gidildi. Normalde 4 ay sonra Kasım ayında olacaktı seçim ve Kasım ayına kadar neler olabileceği pek kestirilemiyordu. Korku dağları sarmıştı. Ordudan peş peşe açıklamalar geliyordu. Mazlumu oynayarak Türkiye’nin elit kesiminin tatile çıktığı bir dönemde seçime gitmek en doğru davranıştı. Öyle de yaptılar. Bu seçimlerde katılım öncekine göre yüksek olsa da yine 5 kişiden biri oy kullanmamıştır.

Şimdi ordunun da sesi kesildi. Artık Türkiye’de 2 kişiden biri AKP’li. Bu nasıl oldu? Bunu anlamak için Türkiye’nin insanlarının yapısına bakmamız gerekiyor.

Türkiye’ye demokrasi zorla gelmiştir. İnsanlar demokrasiyi içlerine sindirememiştir. Güçlü lider imajı hâlâ devam etmektedir. Buna Müslüman lider imajı eklendi desem, hiç çıkmamıştır ki…. Yalnızca bir dönem zayıflamıştır, o kadar.

Kurtuluş savaşı öncesi için anlatılan bir anekdot yapımızın bir kısmını ortaya koyuyor. Tarlasında ekin eken bir köylüye sormuşlar. “Düşman yurdumuza girdi. Onları atmamız gerek. Bize yardım etmeyecek misin?” Köylünün yanıtı:” Benim yurdumun sınırı aha şu tarlanın sınırıdır. Düşman tarlanın sınırına dayanmadıkça benden size hayır yok.” Şimdi de çoğunluk böyle düşünüyor. Dışarıdan borç olarak alınan paralar birilerine verilmiş. Dış borç 5 yılda ikiye katlanmış kimin umurunda? Parayı birileri alıyor ama vergi olarak herkes ödüyor. Parayı alan niye iktidara karşı olsun ki? Şimdi düşünün, 20 kişi var. Bunun 5ini 10unu satın alabilirseniz geri kalanını sindirirsiniz.

Bir keresinde sokakta konuşan kapıcılara kulak misafiri olmuştum. Bir tanesi yolsuzluklardan, rüşvetten şikâyetçi idi. Başka bir tanesi yanıt olarak şöyle dedi. “Olur, ama bu kadar da olmaz.” Yani bu kişi yolsuzluğa, rüşvete karşı değildi yalnızca yapılma derecesine karşıydı; bir aylıkla ev geçindirmeye çalışıyor olmasına rağmen. Şimdi bu kişinin eline fırsat geçerse neler yapmaz kim bilir?

İnsanlarımızın genel yapısı budur.

Son 5 yıl içinde değişen şartlara bakalım. Şimdiye kadar Türk milliyetçiliği çok baskın ve etkin idi. Sağcı ya da solcu olsun hiçbir parti bunun dışına çıkamıyordu. AKP de kuruluşundan bu yana bu çizgiye yaklaşmış ama çember içine girmemiştir, çizginin diğer yanına geçmemiştir. AKP bir yandan ümmetçiliği savunurken diğer yandan bu gizli emelini gerçekleştirmek için Türkiyeliliği de savunmuştur. AKP Türkiye’de Türkiyeliliği savunan ilk partidir. Bunun bir aldatmaca olduğunu düşünse bile, gerçekte Türk olmadığı halde herkesle eşit bir Türk vatandaşı olarak yaşamak isteyen birçok insan AKP’ye oy vermiştir. Buradan çıkaracağım sonuç, AKP’ye giden oyların hepsi ümmet oyu değildir. Bu oyların durumu oldukça karışıktır. İçinde iyi niyetliler de vardır, Türkiye’yi zayıflatmak isteyen kötü niyetliler de. Bu durum biraz çok partili düzene geçerken CHP’nin karşısına kurulan Serbest Fırka’nın durumuna benzemektedir. Bu insanların bir bölümünde Atatürk sevgisi halen devam etmektedir ve gelecekte nasıl bir tavır alacakları ancak AKP’nin karşısına çıkacak başka bir parti ya da gücün doğru tavrı sergilemesine bağlıdır.

‘Stratejik ortağımız’ ABD biri komşumuz olmak üzere iki devleti işgal etmiştir. İnsanlarımızın bir kısmı ondan yana ya da ona karşı olarak iki kampa ayrılmıştır. Bu nedenle de oyların bir kısmı MHP’ye giderken bir kısmı da güçlüden yana olan AKP’ye gitmiştir.

Gerçekleri görelim. Türk milliyetçiliği artık toplumu tümüyle kucaklayan bir unsur olmaktan çıktı. Buna karşılık MHP de artık korkulması gereken bir yapıda değil. Hıncal Uluç gibi çevresinde demokrat olarak tanınmış bir kişi MHP’ye oy vermekten söz edebiliyor ve bu çok da yadırganmıyor. Bazen benim bile aklıma geliyor. Bazı eşikler atlandıktan sonra hiçbir şey eskisi gibi olamaz, artık geri dönülemez. Örneğin artık Türkiye’de padişahlık olamaz. Bunu hiç kimse kabul etmez. Ancak geçici olarak gerilemeler yaşanabilir. Şu anda yaşadıklarımız kalıcı bir durum değildir. Gelecek çok yeni yapılanmalara gebedir. Çok zor şartlardan, çok zor noktalardan geçeceğiz. Başarı her zaman ilerlemenin, özgürlüğün olmuştur. Gerilemenin kazandığını tarih yazmamıştır. Ömrümüz görmeye yeter veya yetmez, bu böyle olacaktır.

28.07.07
Moskova



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın günlük olaylar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Cola Turka Üzerine
Sultanahmet Camii Avlusunda Çirkin Standlar
Seçim 2002 Sonuçları ve AKP
Türkiye'de Petrol Var!
Fransız Demokrasisine Bakın
İzedebiyatta Yenilikler Tartışması Forum Notları
01 08 Cinayetin Sorumlusu Kim?
R. T. Erdoğan Türkiyeliliği Keşfetti.
01 07 Amerikan Rüyası
Kitap - Af Eski Bir Gelenek

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yemen Türküsü
Kitap - Sevdalinka - Ayşe Kulin
Erbil (Kuzey Irak) 1
Kitap - Karl Marx 32inci Dereceden Masonmuş
Rüya Gibi - Kafkas Halk Dansları Gösterisi
Empati Kelimesinin Anlamını Hrant Dink'ten Öğrendim
Sezen Aksu Konserinin Düşündürdükleri
Film Kitap - Turyetski Gambit ve Plevne Savaşı
Boykot Bütün Dünyada Yayılıyor
İngilizce Eğitim I, ODTÜ ve Oktay Sinanoğlu

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nazım Hikmet'ten Çanakkale Şiiri [Şiir]
Ateş ve Ölüm (Bütün Şiirler 16. 07. 2009) [Şiir]
Seni Seviyorum Bunalımı [Şiir]
İncir Ağacı [Şiir]
Bir Dosta E - Mektup [Şiir]
10 Ağustos 1915 Anafarta Ovası [Şiir]
Sevgisizlik [Şiir]
Mor Çiçekler [Şiir]
Eskiden [Şiir]
Bir Ruh Çağırma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi. . . Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız. . . . Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir. ) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir. Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir. "Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.