Dünya hayal gücünün tuvalinden başka birşey değildir. -Henri David Thoreau |
|
||||||||||
|
Millet istikbal derdinde, çıkar derdinde. İşte onun için diyorum yağ alanın da bal satanın da…. Bugün gayıdıp, öz ellerimize getmey istiyirem. İçime od salan ellerimize. Canımın yarısını, üreğimi bırahıp geldiğim ellere. Babamın, dedemin,nenemin,emimim,dayımın yattığı ellerim. “Vetenden ayrılmah gem döğül amma/ Emehtar atalar analar galdı.” * * * El deyip keçmey olmaz. Baba yurdudur. Hanedan yurdudur. Gönlü de sofrası da açıh olan insanların yurdudur. Namertler köprüsünden keçmeyen mertlerin yurdudur. Açlığından şikayet etmeyenelerin, Namusundan zerrece taviz vermeyenlerin, Menfaat üçün başgalarının gabağında El pençe divan durmayanların yurdudur. Keşke men de orya gedeydim, gedeydim orda öleydim. * * * Yirmi gözden fazla evimiz varıydı. Yüz başa yahın malımız, 300-400 can goyunumuz. Gapıda dört nöker. Ev nüfusu, çalışanların nüfusu 20 den fazlaydı. Yani her gün yirmiden fazla can doyurdu o gapıda! Böyüh bir gonağ otağı. Gonağ eysih olmaz.Gonağ olmasa gonu gomşu eysih olmaz. Bayram namazları orda gılınar, Meherrem ayında 15 gün orda mersiye ohunurdu. İmamın üçünde, yedisinde,onunda, gırhında orda çöreh verilerdi. Çöreyin ocağı batmasın ganiydi. Gelen de yeyirdi, geden de. “Ele mi güven gez / Çıh dağlara güven gez Ne feleğe bel bağla / Ne dövlete güven gez” * * * Kalbayı Selvi nenem. Sinesinde çarpaz çapraz gardaş ve oğul dağı olan nenem. Kurtuluş savaşı bitip, hudutlar bağlandıktan sonra gardaşı Eli bir Neçe sefer gelir gedir. İrtibatı kesmir bunnarnan. Lakin çuğulluyullar bu Türkiye’e gedip gelir diye. Stalin denilen zalimin devri. Sürür bu gardaşı Sibire. Ölene geder bu dörtlüğü söylerdi: “Dağ üstünde dağ olmaz / Tikan üste bağ olmaz Stayalan (Stalin) ölmese / Bu yaralar sağ olmaz” Oysa Stalin çohdan gebermişdi. Tendiri galadı mı, iki tehne hamır eliyerdi. Buğda unundan çekerdi lavaşları, çörehleri. Balaca balarlarıydıh bizler. Yığardı bizi aşhanaya. Tendirin közünün içine düzerdi gartolları. Gartol kebabı deyerdih. İsdi lavaşın arasına ineğin sarı yağını yayar, üstüne de o gartol kebabını goyardı. Dürmeh eliyer yeyerdih. Dadı damağımdadı hele ki, Kalbayı nenem gele de bir daha bize o dürmeyi vere. Hacı dedem irehmettih ya bir mal ya da bir goyun kesende, aşhana da Kemer ocağın baına yığılardıh ahşamın alaca garanlığında. Kalbayı nenem bize çöreh eğişinde kebap çekeceh. Çöreh, sofra, merhemet, sehavet sahabıydı nenem. Alt terefimizde ki gomşularımız fegir-fugaraydılar. Gucağ gucağ doldurar onalaraçöreh, aş vererdi. Heç kimin döğüşüne davasına rıza görsetmezdi. “ Oğul, ganı gannan yumazlar, ganı suynan yuyallar” deyerdi. Bize öğüt nesihet eliyerdi. Ne mektep görmüşdü ne medrese! Amma “ Öl Kalbayı Selbi öl, ki eğer sözü boğazından boğum boğum pişirip çıhartmasan” deyecek geder bilgeydi. “ Ele mi o güneyler / O guzeyler, o güneyler Hesretler gavuşanda / Bayramın o gün eyler” * * * Anamın çoh toyuh cücesi olardı. İki üç toyuh birden yatırardı kürke. Evin içi, kapı baca toyuh cüce doluydu. Koçköylü satançı Nejmeddin, bize gonah gelip, gonağ otağında oturur. Gapı açıh galıp ki bir anaç toyuh, dalında da 20-30 cüce girdi otağın içine. Men de 14-15 yaşlarında uşağam. Gahdım, cücelerin ortasından hoppanıp keçecem ki çay getirim gonağa. Dayanabilmedi kişi: - Eye gede, nagayreersen? Cücenin kıçesini gırajısan…. Cücenin kıçesini gırmah ne sözdü ay atası irehmettih. Evimizi yıhtım, ocağımızı söndürdüm. * * * Toy meclisleri gurulardı. Meclis deyip keçmeyin. Edep erkan yeriydi. Mektep medrese görmemiş ama yol görmüş, yordam bilen nece akillerin bulunduğu bire okul kimiydiler. Saygı, hörmet ehsih olmazdı. Gençler, gelinler gızlar bir başga mekanda davul zurna ile oynar, böyühler, attılar toy meclisinde oturallar ve aşık dinliyerdiler. Aşık Mehmet Hicrani, meclisin ortasında döşünde sazı cevelan eliyirdi. Ya Kerem ile Aslı hekayesini annadar ya da Şeyhi Senan. Divan ile başlıyar, zarıncı,atüstü,hoşdamak, yanık kerem, kesik kerem, süsenberi, çıldır gözellemesi, göhçe gözellemesi makamlarında ohuyardı. “ Cebel oynar a bala dağ üstüne dağ düştü Şita vurdu ara yere çağ düştü Bel büküldü saçlarıma ağ düştü Adam gardaşını bele mi arar” “ Ziyathan oğluydum gence beyiydim / Aslı etti her gelene gul meni” Veya Azerbaycan'ın Rus istilası zamanında, Rus devletine başgaldıran halk gahramanı Kaçak Nebi'in özütek Koçak hanımı Hacer Hanımın ağzından: Nebim gezir Gazahlı'nın elinde Aynalı elinde, geme belinde Ay Nebim galdım düşmanların elinde Gelesen gelesen ay Kaçak Nebim Haceri özünden çoh goçah Nebim Nebimin bığları eşme eşmedi Papağı gülleden delih deşmedi Nebimin atını heç at keçmedi Gelesen gelesen ay nadan Nebim Urusu yerinden oynadan Nebim Aynalıyı ol direhden endirdim Endirdim de sol gol üste mindirdim Bir naçalnik oniki saldat öldürdüm Gelesen gelesen ay Kaçak Nebim Haceri özünden çoh koçah Nebim Gazamat isdidi Nebim yatabilmirem Gollarım Bağlıdı açabilmirem Saldat gapıdadı gaçabilmirem Gelesen gelesen ay nadan Nebim Divanı yerinden oynadan Nebim Dilan'lı Muğdet çıhardı meclisin bir saatinde. Muğallit adamıydı. Naygaraydı. En çoh Kürtleri tağlit eliyerdi. Tatıydı, terekemesiydi.Herkes alardı öz payına tüşeni. “ Eye can, bizim İsmeyil ahşam gonağlığa gedip gomşuya. Gece bir vahta geder oturar sonra gaha ki evine gayıda. Tam da tüşman sahabı ağaının çeperinin yanınnan keçende, bunun garnına bir ağrı tüşür kü sormayın. Bahırki eve çata bilmeyecek. Şalvarın bağını açıf ele oryaca oturmağ istiyir. Ağa da gece garanlığında sağı solu gözlüyürkü nece ola tüşman geler. Bahırki çeperin dibinde bir garaltı var. Bağırır uşahlarına : - Eye alın silahları, çeper divinde adam var. Oddoyun. İsmeyil bahırki posdu deldireceh. Başlıyır bağırmağa: - Gurvan oloom ay ağa. Adam madam döyülem. Nevi’yilin İsmeyil’em. Mazarratdanmışam, sıçeerem. - Eye tatdar hoşunuza getti ele? Ahı Meşedi lelen de Isfahan’dan bir gümüş ahdafa gığırdıfdı. - Ahdafanın yeyesi kimdi ay Muğdet? - Men nebilim men eye. Yeyesinin de senin de… Otu ottuğun yerde felan feşmekan oğlu. * * * Hayıflanıram ki öz özüme, çoh hayıflanıram. Deyirem ki öz özüme: - Keşke men de Şehriyar kimi bir böyüh şair olaydım. Öyküneydim Heydar Baba’ya… Gedeydim geriye, bunarın hamısını hece hece şiire tökeydim. Gitti o büyüklerimiz birer birer. “Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden / Bir çok seneler geçti dönen yok seferinden.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cahit KILIÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |