Paul'un Peter hakkında söyledikleri, Peter'den çok Paul'u tanımamızı sağlar -Spinoza |
|
||||||||||
|
Seval Deniz Karahaliloğlu Türkiye’nin gündem maddesi belli. Cinayetler, suikastlar, siyasi belirsizlik, komplo teorileri, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık derken toplumda hat safhada yaşanan gelecek korkusu. Haber bültenleri, insanın içini karartan haberlerle dolup taşıyor ama bu ülkede sesiz sedasız güzel şeyler de oluyor. Her türlü olumsuzluğa karşın; inançlarını, sanatsal üretimleri ve umutlarını bir çıkına koyan, bir avuç “sanatçı cengaver” Paris yollarına düşüyor. İzmir, İstanbul ve Eskişehir’den resim, heykel, seramik ve özgün baskı dallarında çalışan 10 sanatçı “kendi kişisel çabaları” ile Türkiye’yi temsil etmek için gittikleri Paris’te, uluslar arası sanat platformunda büyük başarı kazanıyor. Tabii bundan hiç kimsenin haberi yok. Çünkü Pop Starların yüceltildiği, sözde sanatçıların meydanları boş bulduğu, ciddi bir “kültür, sanat erozyonun” yaşandığı ülkemizde, Fransa’da kazanılan bu başarının haber değeri bile yok. Kendilerine ve sanatlarına olan inançları dışında hiçbir desteği olmayan bir grup “sanatçı cengaver”, ellerinde sanat eserleri ile Paris kapılarında, uygar(!) Avrupanın “önyargılarını” ve çıkartılmaya çalışılan sözde yasalarla ördükleri “bağnazlıklarını” yıkmaya çalışıyorlar. Ve bunu çağdaş sanat anlayışları, oturmuş sanatçı kimlikleri ve 8000 yıllık birikimden damıttıkları kültürün izlerini sürerek yapıyorlar. Maddi, manevi büyük bir özveriyle ve kişisel çabalarıyla yola çıkan sanatçıların istedikleri tek şey vardı. Paris Louvre Müzesi Caroussel Salonuna, çağdaş Türk Sanatının seçkin eserlerini yerleştirebilmek. Korkut Uluğ’un fırçasıyla hayat bulan Mustafa Kemal Atatürk’ün daha yolun başında, genç bir subayken oluşturduğu akıl ve vicdan birlikteliği zemininde yükselen duygu yüklü tablosunu asabilmek. Fransız “Societe National Des Beaux-Arts” (SNBA), “Ulusal Güzel Sanatlar Kurumunun” her yıl Paris Louvre Müzesi “Carrousel du Louvre – salle Le Notre” salonunda düzenlediği, “Uluslararası Geleneksel Plastik Sanatlar” sergisinde bu yıl, 10 kişilik Türk Sanatçı grubu katıldıkları eserlerle büyük başarı kazandılar. 14 ve 17 Aralık 2006 tarihleri arasında dört gün boyunca sergiyi gezen ziyaretçilerin, sanat eleştirmenlerinin, sanatçıların ve yabancı basının büyük ilgisiyle ve beğenisiyle karşılaştılar. Sergiye delegasyon bazında katılan Türkiye, bu yıl sergiden bir Bronz Madalya çıkarmayı başardı. İzmir’li ressam Serdar Leblebici “Gövdeler” isimli eseriyle serginin Bronz Ödülünü bileğinin gücüyle kazandı. Buna ek olarak, 10 Türk sanatçının eserlerinin düzenleyici kurum tarafından tek tek değerlendirilerek “özel ödüle” layık görülmesi, Türk sanatının ve sanatçılarının uluslararası platformda kazandığı başarının göz ardı edilemeyecek bir göstergesi olarak görülmeli ve üzerinde bir kez daha düşünülmeli. Paris Louvre Müzesi, Carrousel du Louvre – salle Le Notre’de açılan, “Uluslararası Geleneksel Plastik Sanatlar” sergisine, ressam Nurhilal Harsa’nın grup başkanlığında, İzmir’den ressam Ahmet Rüştü Doğan, ressam Serdar Leblebici, ressam Korkut Uluğ, ressam Nurhilal Harsa, İstanbul’dan heykel sanatçısı Akın Yıldırım, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nden ressam Hakan Esmer, ressam Semih Kaplan, seramik sanatçısı Kemal Uludağ, heykel sanatçısı Selçuk Yılmaz ve özgün baskı sanatçısı Saime Hakan Dönmezer eserleriyle katıldı. 1890 yılında kurulan ve 1909 yılından itibaren her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen “Uluslar arası Geleneksel Plastik Sanatlar” sergisi, plastik sanatlar alanında dünyanın en prestijli sergilerinden biri olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla, bu sergiye katılmak bütün dünyadan gelen sanatçılar için çok önemli. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen sanatçıların bireysel ve delegasyon olarak katılımlarıyla gerçekleşen sergide, seramik, resim, heykel ve özgün baskı dallarında 800’den fazla eser sergileniyor. Dört gün boyunca 7000’den fazla ziyaretçinin gezdiği sergiye bu yıl, Japonya, Brezilya, Çin, Kore, Kanada, Sırbistan ve Türkiye olmak üzere 7 ülke delegasyon olarak katıldı. Türk Sanatçı Grubu, binlerce yıllık birikimin oluşturduğu Çağdaş Türk Sanatını, kültürünü ve sanatçı kimliğini en iyi biçimde yansıttıkları resim, seramik, heykel ve özgün baskı alanındaki eserlerle, Türkiye’yi en iyi biçimde tanıtmaya ve uluslararası platformda Türk Sanatının hak ettiği “saygın yeri” alması için çalıştılar. Uluslar arası basının, Kanada Televizyonunun, Fransa’da belgesel çalışmaları yapan grupların, sanat eleştirmenlerinin, sanat galerisi sahiplerinin büyük ilgi göstermesi, TV.’ların Türk Delegasyonunun bulunduğa bölüme iki defa gelip ayrıntılı çekim yapmaları, sanatçılarla söyleşilerde bulunmaları çok sevindiriciydi. Kanada Quebek TV’nin hazırladığı belgeseli, özellikle Mustafa Kemal Atatürk ile açacağını söyleyerek, özel bir Mustafa Kemal Atatürk söyleşisi alması ve Mustafa Kemal Atatürk hakkında bilgi edinmek için çaba sarf etmesi serginin amacına ulaştığının bir göstergesi oldu. Buna ek olarak, özel bir sanat galerisinden Türk Delegasyonu’na Paris’te “karma bir sergi açma” teklifinin gelmesi sevindirici olduğu kadar, “ısrarla” eserler hakkında sanatçılardan ayrıntılı bilgi almaya çalışan “sanat eleştirmenlerinin” bu çabalarının hiç de boş olmadığının bir kanıtı. Peki, sanatçılar aynı heyecanlı desteği Türkiye cephesinde bulabildiler mi? Haber bazında bir iki yerel TV’nun ve bir iki yerel ve ulusal gazetenin desteği dışında bunu söyleyebilmek maalesef çok zor. Böylesine uluslar arası çapta bir başarı için gözünü karartarak yola çıkan sanatçılara maddi destek bulmak ise hemen hemen imkansız oldu. İster adına ekonomik bunalım deyin ister aynı dönemde Fransa Parlamentosu’nda kabul edilme aşamasına gelen “sözde” ermeni yasasının bıraktığı olumsuz etkiler deyin sonuçta bir iki firma dışında sanatçıların takdir edilmesi gereken bu “olağanüstü” çabasına büyük bir kesim duyarsız kalmayı tercih etti. İşte bu noktada, Paris Louvre Müzesi, “Caroussel du Louvre - salle Le Notre” salonunda açılan sergiye katılan Türk sanatçılara destek veren firmaları anmakta büyük yarar görüyoruz. En azından hala sanat ve sanatçıya destek olan bu firmaların gelecek yıllarda, sanatın ve sanatçıların desteklenmesi anlamında bir emsal teşkil etmesi adına isimlerinin anılması gerekiyor. Özellikle, hem ekonomik hem de siyasi bir dar boğazdan geçildiği bu zor zamanlarda, kişisel çıkarlarını düşünmeden “elini taşın altına koyan” bu şirketlere içtenlikle teşekkür etmek lazım. Eserlerin Fransa’ya ulaştırılması ve sergi kataloklarının basılması aşamasında sanatçılara destek olan Asya Halı, Talens, Sanat Dünyası, Grafotek ve Omega Global Logistics gibi şirketlerin bu samimi ve içten katkılarının gelecek yıllarda diğer kurum ve kuruluşlara örnek olmasını diliyoruz. Çünkü, sanat gibi uzun vadeli yatırımların getirisinin kısa dönemli ve günü kurtarmaya yönelik yatırımlardan daha köklü ve ileriye dönük bir anlam taşıdığının kavranması gerekiyor. Sanat günü kurtarmak için değil, geleceği kurmak için vardır. Yoksa şu an kültürümüzü ve sanatımızı kurduğumuz bu topraklarda, 8000 yıllık bir birikim olmasaydı sanatçılarımız Paris Louvre Caroussel’de bu olağanüstü başarıyı nasıl yakalayabilirlerdi? İşe biraz da bu cepheden bakmak lazım galiba.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |