Bulanmadan ve donmadan akmak ne hoştur. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
“Canım , ne oldu sana ?” diye seslendim , cevap anlaşılmazdı.”Neredesin?” diye sordum sadece hıçkırıkları arttı.”Bana gel hemen , veya neredesin söyle ben geleyim.” , “Sakin ol , lütfen konuş benimle.” , “Neden ağlıyorsun , ne oldu?”,”lütfen kendine gelip , ne olduysa paylaş benimle”..... ben ardı ardına sıralıyordum , o ise aynı hararetle bunalımında dönüp duruyor sanki sorularıma , sözlerime kulaklarını kapatıyordu. Çaresiz ve bir o kadar da perişan vaziyetteydim. Birden bire ona eşlik ettiğim fark ettim , ağlıyordum ve durmadan “lütfen” diye sayıklıyordum telefonun ucunda.”Ağlama , sen ağlama “ diye bir ses duydum , seçebildim daha doğrusu o gürültünün içerisinden. Bu seferde ben duramıyordum , ani bir istek ve frenlenemez bir güdüyle bağıra bağıra ağlıyordum. Kapandı telefon , ne zaman kapandığını anlayamamıştım ancak , kesik kesik meşgul tonu kulağıma ulaştığında fark etmiştim diğer tarafın ahizeyi çoktan beridir elinden bırakmış olduğunu. Banyoya yürüdüm , önümü göremeden , el yordamıyla kapılara tutuna tutuna. Ellerimi birleştirip avucuma soğuk su doldurup yüzümü yıkadım , saçlarımı ıslattım. Korkunç bir sersemlik vardı benliğimde , bir türlü anlam veremediğim. Uzaklardan çalan telefonu duyuyordum ama başka birinin bakması gerekiyordu ona , ben ağlamakla meşguldüm o sırada. Kapı çalmaya başlamıştı , bu kadar sıkıntının arasında birisi kapıyı yumrukluyordu. Kim bu , neden beni rahat bırakmıyor diye düşünüp dururken , onun sesini duydum tekrar. Kapının önünden geliyordu ve yalvarırcasına “Aç” diye bağırıyordu. Kapının yerini hatırlayamıyordum bir türlü , düşe kalka sesin geldiği yöne doğru yürümeye çalıştım. Yumruk sesleri beynimde yankılanıyordu adeta. Kapıya ulaştığımda son bir kuvvet ile öne atılıp kolunu tuttum kapının. Ayakta durmaya çalışarak , açtım kapıyı . Gelmişti işte , oradaydı. İçimden yükselen ani bir öfke ile sarıldım boynuna , “Neden ? neden böyle yapıyorsun?” diye bağırmaya ve onu hırpalamaya başlamıştım. Gözlerinin şişmiş ve yüzünün kıpkırmızı olduğunu görüyordum , ağlamaktan. “Dur , ne olur. Sakin ol , anlayacaksın biraz sonra. Lütfen , bırak içeri gireyim” gibi laflar ediyordu. Yığılıp kaldım olduğum yere. Vücudumu kıpırdatamıyor ama akıl sesimle konuşup duruyordum. Beni zorda olsa salona doğru götürmeyi başarmıştı. Beni bir koltuğa oturtup , bir şeyler arar gibi ortalıkta gezinmeye başladı. Aradığının salonda olmadığına emin olduktan sonra arka odalara yöneldi. Bir taraftan da , “Her şey yolunda artık. Bitti , bak ben ağlamıyorum” diye benimle konuşuyordu. Birkaç dakika sonra elinde bir şeylerle geri geldi salona , telefonu eline alıp , bir numara çevirdi. -Doktor bey , eve girdim. Evet , Evet , hayır , buldum. Pasiflora içmiş, bir şişenin hepsi bitmiş , hayır , evet. Tamam , anladım. Bekliyorum , Tamam , görüşmek üzere. Anlamsız anlamsız konuşuyordu telefonda doktor diye hitap ettiği birisiyle. Bense hala kıpırdayamadan oturuyordum , beni bıraktığı koltukta. Konuşabilsem , bu komik oyunun anlamını sormak , bana yaşattığı bu acının ifadesini almak istiyordum , ama yapamıyordum. Yanıma geldi , gözlerimden akan yaşları sildi eliyle. Sarıldı boynuma ,”Tamam , canım. Her şey geçti. Bak yanındayım.” Diye mırıldanıyordu.”Çok korkuttun bizi” dediğini fark ettim ama nedeni gene askıda kalmıştı. Gülüyordu artık , o da iyi bir şeyler olduğunun müjdesi gibi gelmişti bana. Ne kadar öyle oturduk hatırlayamıyorum ama kapının tekrar çalındığını duymuştum. Kalktı yanımdan , kapıyı açmaya gitti. Geldiğinde , yanında önlük giymiş , aşçıya benzeyen iki tane adamla bir kadın vardı. Kadın elinde ki çantadan bir tansiyon aleti çıkarıp , hissedemediğim koluma taktı. Aralarında konuşuyorlardı , dudakları kıpırdıyordu çünkü. Ses yoktu , hem de hiç ses yoktu. Bunlardan sonra zaman kesildi birden bire. Bir baktım , bir yatakta yatıyorum ve yalnızım. Üşümeye başlamıştım , bütün tüylerim dimdik olmuştu. Sesim , evet sesim geri gelmişti. Seslendim olanca sesimle , haykırdım daha doğrusu. Kapı açıldı , o girdi içeriye koşar adımlarla. “İyi misin canım? Daha birkaç dakika önce çıktım dışarı , yoksa hep yanındaydım. Nasılsın ?” dedi , normal olmasına gayret eder gibi çıkan sesiyle. Boğazımı temizledim , “İyiyim.” Dedim.”Ne oluyor?” “Yok bir şey. Sen şimdi biraz gücünü toplamaya çalış , sonrası kendiliğinden gelir nasılsa” dedi sadece. O odadan yirmi gün hiç çıkmadım. Kocaman yirmi gün. Duvarlarda ki karoların sayısını ezberledim , odama girenlerin sayısını aklımda tuttum. Hiçbir soruyu sormama izin vermeyen bir doktor , günde dört kere geliyordu yanıma. Yatağın yanında duran kağıtları okuyor , gülümsüyordu bana. Odanın dışına çıkmaya başladığımda , fark ettiğim ilk şey , büyük duvarlarla çevrili , delilerle dolu olan bir binanın esiri olduğum oldu. Adına tedavi dedikleri şey , birkaç ay daha sürdü. Yavaş yavaş , soru sormaya başlamıştım. Aldığım cevaplar , iyice ürkmeme neden olmaya başlamışlardı. Söylediklerine göre , ilaç almışım. Ölmek istemişim. Hayattan vazgeçmişim. Halisünasyonlarla dolu birkaç gün geçirdikten sonra kendime gelmeye başlamışım.”Neden ?” diye soruyordum , cevap yoktu. Hastaneden çıkarıldığım gün , o gelmişti beni almaya. Her zamanki gibi neşe doluydu , o gün ki halinden eser almamıştı üzerinde.”Ne oldu sana ?” diye sordum. -Dersteydim , telefonumu ofiste bırakmıştım. Geri döndüğümde senden gelen bir mesaj buldum: Bir daha ki sefere , gene beraber oluruz inşallah. Hoşça kal. Yazıyordu mesajda. O panikle evinin numarasını nasıl çevirdim hatırlamıyorum , kendime hakim olamıyor , deli gibi ağlıyordum. Neden sonra açtın telefonu , nefes aldığını duymak kadar güzel bir şey olamazdı. Söylediklerimi duymadın bile , yalvardım sana , geliyorum aç kapıyı , öyle bekle diye ama anlamadın. Okulun doktoruyla konuştum , git hemen , madem hala ayakta , ilaç içmiş olabilir. Ne içtiğini öğrenir öğrenmez beni ara dedi. Fırladım geldim , kapıyı açtıktan sonra bayıldın zaten. Hemen ambulans ile hastaneye getirdik seni , miden yıkandı , serum verildi. Günlerce sustun. Duyduklarım kulaklarımda çınlamaya başlamıştı , nasıl yani diye düşünüyordum. Ben mi ölmek istemiştim. Peki ama neden öldürmeye kalkmıştım kendimi?Öncesi sır gibiydi. -Neden yaptım bunu , hatırlayamıyorum. Zaten , ilaç içtiğimi falanda hatırlamıyorum , dedim. -Çok düşündüm bende bulmak için , epey araştırdım ama net bir şey yok ortada. Doktor ruhsal olarak bir hastalık yaşadığını söyledi. Bundan böyle düzenli olarak alman gereken ilaçların var. Onları aldığın sürece , böyle şeyler olmayacak artık. -Bana söylemedi bunların hiç birini. -Evet , böyle düşündük. Benim söylememin daha iyi olacağı konusunda fikir birliğine vardık çünkü. -Anladım. Ama eğer hastaysam , ne olduğunu bilmek zorundayım. Söyle artık , neyim var ? -Manik depresif teşhisi koydular sana. Hayatının bir bölümünde aşırı artan bir yaşama arzusu ile doluyken, bir anda her şeyden vazgeçen bir depresif halini alıyormuşsun. Verdikleri ilaçlar ile bunu kontrol altında tutacaklarmış. Dedikten sonra sustu. Bütün bunların beynimde yer etmesi ve anlam bulması için zamana ihtiyacım olduğunu hissediyordum. Bu hastalık her ne ise , ölüme götürmüştü beni. Nedenini bilmeden , sebebi olmadan ölmek isteği duymama neden olan bir hastalık. Duyduğum ilk andan itibaren geçen kocaman bir onbir yılı geride bıraktığım bu hastalık , bir daha esir edememişti beni. İlaçlarım , doktorum ve onun sayesinde tekrar eskisi gibi yaşamaya ve keyif almaya başlamıştım. Bu hastalıkta; sadece düzenli olarak aldığım ilaçlarda kalmıştı. Birde ölüm ilanlarını okumadan geçemediğim gazete sayfaları vardı hayatımda artık. Acaba benim de bir ölüm ilanım olur muydu , olursa da nasıl olurdu diye düşünüp durduğum bunca sene yani.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Simten K. Ataç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |