..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yı ayılttılar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Türkiye > Simten K. Ataç




23 Şubat 2010
Nereye Kadar?  
Bundan yıllar önce, ben henüz lise sıralarındayken sistemdeki boşlukları bulmak ve kendi menfaatine kullanmak yeni yeni moda olmaya başlamıştı...

Simten K. Ataç


Ülkemin geldiği bu noktadan büyük üzüntü duymakta ve bu sahnelenen rezaleti gelecek endişesi ile izlemekteyim.


:BGBJ:
Bundan yıllar önce, ben henüz lise sıralarındayken sistemdeki boşlukları bulmak ve kendi menfaatine kullanmak yeni yeni moda olmaya başlamıştı.

Bu tip olaylarda hemen harekete geçip en düşünülmeyecek haylazlıkları akıl edip uygulayan bir grup vardı okulda. O sene artık şaka oyuncakları gizemini yitirmiş, ders ve sınav kaynatabilmek için yeni yöntemler düşünmek ve uygulamak şart olmuştu. Kopya çekmek ile ilgili bilinen tüm yöntemler deşifre olmuş ve üstelik devamsızlık sınırları kalma noktasına kadar uzanmıştı bazı arkadaşların.

Grup önümüzdeki günlerde neler yapılabilir diye kafa patlatmaya başlamıştı ki bir banka şubesine konulan bomba haberi Hızır gibi imdatlarına yetişti. Semtimizdeki bankanın seri bir şekilde boşaltıldığını seyrederken birinin aklında bir şimşek çaktı ve "Buldum!!!" dedi çığlık çığlığa. Hepimiz dönüp baktık ama sadece yüzünde muzip bir ifadeyle sırıtmakla yetindi…

Ertesi hafta hemen her sınıfın aynı gün 2 şer yazılı birkaç tane de sözlü atlatacağı günler kapıya dayanmıştı. Mevcudun çoğu gruplar halinde ders çalışıyor, sabahlayanlar, ezberleyemedim diye ağlaşanlar ve bir de hala kopyadan medet umanlarla doluydu ortalık. Bir kısım kayıt ise babasının gölgesinde geçeceği hesabına takılmış, umursamaz bir eda ile takılmaktaydı okula.

Haftanın ilk günü oflaya puflaya girdik okuldan içeri. “Bir an önce geçse şu hafta” diye dualar edip okul bahçesinde volta atarken törene davet etti müdürümüz ve töreni takip eden dakikalarda sınıflarımıza girdik çaresizce.

Öğretmen sınıfa girip sınav düzeni almamızı istedikten yaklaşık 5 dakika sonra koridorda bir gürültü olduğunu fark ettik ve birkaç dakika sonra sınıf kapımız güm güm çalınmaya başladı. Öğretmen “Ne oluyor?” dercesine kapıya bakarken kapı açıldı ve nöbetçi öğrenci koşarak öğretmenin kulağına bir şeyler fısıldadı. Öğretmenin suratı bembeyaz oldu ve derhal ayağa kalkıp yüksek ses ile “ Şimdi hemen hepiniz sıra olup koşmadan ama hızlıca okul dışına çıkıyorsunuz!” dedi.

???

Şaşkınlık içerisinde sınav kağıtlarımıza veda edip karman çorman bir sıra olarak okuldan dışarı çıktık. Bahçede polis ekiplerini görünce tedirgin olduk ve ne olduğunu tartışırken bir haber çığ gibi büyüyerek yayıldı öğrenciler arasında “Okula bomba konmuş!”

Kimi ağlamaya, kimi hızla uzaklaşmaya başlamış, kimi ise taş kesilmiş kıpırdamadan duruyordu olduğu yerde. Okulun tatil edildiği ilan edildi bir süre sonra. Polis ekipleri tüm okulu her noktasına varana kadar aradılar o gün. Yaklaşık 3 saat sonra da “Asılsız ihbar” diyerek ayrıldılar okulun çevresinden.

Okulun az ilersindeki pastanede akşama kadar eğlenip akşam olunca dağıldık evlerimize. Haftanın ilk günü 2 sınav ve bir sözlü iptal olarak geçmiş, keyfimiz feci halde yerine gelmişti.

Ertesi gün öğretmenler de tedirgin ve şaşkın geldiler derslere. Ne sözlü ne de yazılı için hazırlık yapılabilmiş olduğundan dersler sohbet ve bomba meselesini konuşarak geçti gitti.
Bir iki gün içinde her şey normal seyrine dönmüş, ilgimizi gene ders ve sınavlara yöneltmeyi başarabilmiştik nihayet. Yoğun sınav maratonunu koşmaya başlamıştık yeniden. Fakat her nasıl olduysa o hafta ve sonraki haftalarda en az 6-7 defa daha bomba ihbarı yapıldı ve bizler okulu defalarca terk etmek zorunda bırakıldık. Önceleri keyifli gelen bu sınav asma muhabbeti bir süre sonra eziyet halini almaya başlamıştı bizler için de. Çalışmak ile çalışmamak arasında kalmış, nasıl olsa olur bir ihbar daha rehavetine kapılmış, aynı gün 2 tane olacak diye korktuğumuz sınavlar ertelene ertelene günde 4’e kadar çıkmıştı artık. Aileler tedirgin ve endişeli, bu işte öğrencilerin parmağı olduğu söylentisini duyan öğretmenler ise bıkkın ve öfkeliydi.

Resmen biri bizi bir sahneye piyon ediyor ve “Ya gerçek ise” endişesiyle palavra olduğunu bile bile düzenin parçası olmaya devam ediyorduk çaresiz.

En sonunda Müdür Bey; bundan sonra herhangi bir ihbar durumunda kılını bile kıpırdatmayacağını, bu durumda okulu terk etmek isteyenlerin istedikleri gibi davranabileceğini fakat sınava girmemiş sayılacaklarını ifade etti ve komedi sona erdi.

Görüyorum ki asılsız ihbarlar ile sistemi oyalayıp otoriteyi nasıl yerle bir edeceğini fark eden o nesil şimdi büyüdü maalesef… Üstelik büyürken beyni ilerlemeye kanalize olup, kendini ilim, bilim ile geliştireceğine hukuk ve Demokrasinin açıklarını tespit edip bunları kullanmayı ilke edinerek palazlandı ve ne yazık ki şimdi usulsüzlüğü usul edinen bir duruş ile otorite haline geldi.


Çok acı.

Sonuç ise;

Halk şaşkın. Taş kesilmiş halde.

İdareciler sahnede figüran… Otorite boşaltın binayı diyor, boşaltıyorlar.

Kurallar ise yerle bir… Tek kural korku...

Otorite ise bıyık altından sırıtıp inkar ve dolan ile gemisini yürütmekte…



Müdür Bey ne zaman Yeter diyecek merak ediyorum…






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Otogar Hikayeleri
Önyargıların Gölgesinde
Gönülsüz Gidişler
Mutluluk Kaçınılmaz
Dostluk Gönüldedir
Kar Tanesi
Benim Küçük Kadınım
Kaybolan Yıllar
Yalan
19 Ocak 2007 - Hrant Dink Cinayeti

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Lanet [Şiir]
Bazı Anlarımdayım [Şiir]
Dönme Dolap [Şiir]
Hoyrat [Şiir]
Tualin Düşü [Şiir]
Şehir&dağ [Şiir]
Günebakan [Şiir]
Hayat Denklemi [Şiir]
14 Şubat Öyküsü - 4 [Öykü]
Pegasos'un Kanatlarında Yaşamak [Öykü]


Simten K. Ataç kimdir?

bence , hayatlarımızın sorumluluğunu elimize aldığımız andan itibaren , suçlayabileceğimiz kimse kalmamış demektir. Sizce?


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Simten K. Ataç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.