..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Mehmet Sinan Gür




7 Nisan 2002
İnsan Denen Beş Bilinmeyenli  
Mehmet Sinan Gür
Türlü çeşitli insan var; herbirinin de farklı deneyimleri.


:BCDC:
Merhaba,

Neden beş bilinmeyenli? Bilmem, aklıma öyle geldi. Denklemlerin bilinmeyen sayısı üçü aştıktan sonrasını çözmek zordur. Onu biliyorum. Sayı arttıkça olanaksızlaşır. Beş, olanaksız değil ama herhalde üzerinde çalışanı çıldırtır.

Dostoyevski ne diyor? “Bazen insanların neye güldüğünü anlamak zordur.” Bu kadarla kalsa iyiydi. Bazen insanların neye kızdığını da anlamak zordur.

Aileler eskiden ataerkildi değil mi? Herkes öyle bilir. Ama şimdi zamanlar değişti. Kadın hakları arttı. Kadın ve erkek modern ailede eşit haklara sahip oldular. Artık böyle ailelere ana-baba erkil deniyor... diyeceğimi sanıyorsunuz değil mi? Hayır! Aileler artık çocukerkil, hatta bebekerkil! Modern bir ailede çocuğun canı sıkıldı mı, bir de üstüne ağladı mı, bakın bakalım koca adamlar çocuğun keyfini getirmek için ne akla gelmedik şaklabanlıklar yapıyorlar. Bunlar daha çok dede, nine olurlar; ama anne baba olması da görülmemiş şey değildir. Yemeği beğenmez, yemekler uçak olur, oyuncakları beğenmez; ya atar, ya da onunla çorba karıştırma oyunu oynar. Genellikle de en son doğan yani en küçük çocuklardır bunlar.

Çocukları daha çok ablası, abisi çekemez. Kıskançlığı, küçük kardeşinin zeytin ezmesi ile masanın üzerine yazılar yazmasını, büyüklerinin ona kızmamasını gördükçe, birken iki olur.

Eyvah, bir durum tespitine gidiyorum. Aman ha, siz benim dediğime bakmayın; benim çocuğum yok; ben pedagojiden falan anlamam. Gerçi dört yeğen büyüttüm ama olsun. Gerçi ben de en küçük çocuktum ama bizim zamanımızda aileler böyle değildi. Bizim aile tam babaerkildi. Bu benim söylediğim bebekerkil aileler şöyle böyle yirmi otuz yıldır var. Şimdi bakıyorum, omzumda gezdirdiğim yeğenlerimin hepsi evlenmiş, çocukları olmuş. Onların yaşındakiler de büyümüşlerdir herhalde; yerinde sayacak değiller ya. Hanimiş de benim yeğenlerim büyümüşler de İzedebiyata yazılar yazıyorlarmış; kaprisler yapıyorlarmış.

Şimdi kiminizin kızdığını, kiminizin güldüğünü hisseder gibiyim. Tepeden bakma konusunu kurtaramadıysam da bu yazının en azından karamsar olmaması için olağanüstü çaba harcadığımı fark etmiş olmalısınız. Zaman geçecek bu yazı kalacak. İnsanlar neden böyle söylediğimi anlamayacaklar. Onun için iki cümle kuruvereyim. Herkes değil ama bazı kişiler tarafından çok eleştirildim. Karamsar olduğum ve başkalarına tepeden baktığım için. Onlar öyle düşünüyorlardı. Başkaları da öyle düşünmüyordu.

Yalnız konumuz sürüyor daha; bitmedi. Günümüzde her aile bebekerkil değildir. Birçok insan bebek ve çocukken yediği dayakların acısını, büyüdükten sonra başkalarından çıkarmak ister. Ona nasıl davranıldıysa o da öyle davranır. Ezebildiğini ezer, ezemediğine de ezilir. Çünkü onun dünyası ezmek ve ezilmek üzerine kurulmuştur. Oldu mu bir tip insan daha? Bir de benim gibi ne yapacağını bilmeyen iki arada bir derede kalanlar var. Onlar da durum tespiti yapmaya heveslenirler.

Şimdi, gözden kaçırdığınız, evet, sizin gözden kaçırdığınız bir noktaya gelelim. Siz bu yazıya gülüyorsunuz. ama başkası kızıyor. Hayır, siz kızıyorsunuz, başkası gülüyor. Hayır, siz ne kızıyor, ne gülüyorsunuz, onları başkaları yapıyor; siz ne demeğe çalıştığıma bakıyorsunuz, veya düşünüyorsunuz. Siz hak veriyorsunuz başkaları vermiyor. Neyse uzatmayayım, diğerleri sizin yaptığınızın tam tersini yapıyor.

E, iyi de, bu aynı bir metin? Bütün insanların okudukları aynı sırayla aynı harfler, aynı kelimeler, aynı cümleler. Peki nasıl oluyor da böyle farklılık oluyor? Geldik, işin püf noktasına. Bu metni okurken herkes kendi birikimini, ruh durumunu, geçmiş deneyimlerini, kendine ait neyi varsa her şeyi ortaya koyuyor. O yüzden yorumlar farklı oluyor.

Ne bende kabahat var, ne de sizde. Bütün sorun, bu etkiyi bilerek olaylara biraz daha esnek bakabilmekte. Böylece, benim ‘Merhaba’nın kerameti de ortaya çıkıyor işte.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Baharda Uçak Yolculuğu
Ankara’dan Sevgilerle

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Canlı Balık
Baraj Sorusu: Beni Seviyor Musun?
Lenin'in Mozelesini Ziyaret
Sahalin'de Altı Ay
Ölüm Anında Görülen Tünel ve Işık
Cadde'de Eğlence
Müzik Film - Hair
Önyargı
Çanakkale Gezisi - 2
İki Günlük Çanakkale Gezisi - 1

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nazım Hikmet'ten Çanakkale Şiiri [Şiir]
Ateş ve Ölüm (Bütün Şiirler 16. 07. 2009) [Şiir]
Seni Seviyorum Bunalımı [Şiir]
İncir Ağacı [Şiir]
Bir Dosta E - Mektup [Şiir]
10 Ağustos 1915 Anafarta Ovası [Şiir]
Sevgisizlik [Şiir]
Mor Çiçekler [Şiir]
Eskiden [Şiir]
Bir Ruh Çağırma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi. . . Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız. . . . Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir. ) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir. Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir. "Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.