..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Ben bir öğretmen değil, bir uyandırıcıyım. -Robert Frost
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > Mehmet Sinan Gür




2 Ocak 2007
Baraj Sorusu: Beni Seviyor Musun?  
Mehmet Sinan Gür
Damarlar kopuyor, kan, ucu açık damarlardan rahme akıyor. Ne kadar kötü bir durum... Bu kadarla kalsa, hatalı üretim yalnız kadınları ilgilendiren sınırlı bir sorun olurdu.


:DGDJ:
Kadınlar… Anlaşılmaz yaratıklar… Kadınlar için “üretilirken teknik bir hata yapılmış ve arızalı olmuş” diye düşünüyorum. Sözümü haklı çıkaracak nedenler var. Biraz açayım.

Kadının bütün yaşamı acılar içinde geçer. İlk kez cinsel ilişkiye girdiği zaman acı çeker. Bekâret zarı yırtılır. Kanlar akar, acı verir, bu yüzden bazen ruhsal çöküntüler yaşanır, kan akmazsa bizim gibi toplumlarda cinayetler işlenir. Diyelim, bu durum yaşamında yalnız bir kez olur.

Çocuk doğururken acı çeker. Acı çekmeden doğurmanın bir yolu bulunamamıştır. Bazı yöntemlerle biraz hafifler diye duymuştum. Üstelik çocuk doğsun diye yapılan iğneler acıyı daha da artırır. Haydi, bu acı da tüm yaşamında yalnızca 2-3 kez olur diyelim. (Bazı kadınlar 20-25 kez doğurabiliyor) Ya kadının her ay düşürmesi gerektiği bir hücre sırasında çektiği acılar? Her ayın 4-5 günü kanamalar içinde geçer, içinden kanlar akar, güçten düşer. Nedir? Olgunlaşan hücre düşüyor. Bunun daha kolay bir yolu bulunamaz mıydı? Bu hücre her ay düşmek zorunda mıydı? Bildiğiniz gibi yumurta hücreleri her kadında doğumundan itibaren 300bin kadar mevcuttur. Bu sayı artmaz. Kadın ergen olduktan sonra her ay bir tanesi olgunlaşır. Eğer erkek tarafından döllenirse vücutta kalır, yeni bir canlı olur. Döllenmezse dışarı atılır. Halbuki yalnızca döllendiği zaman bir hücre ortaya çıksaydı veya bu iş kontrol edilebilseydi hiç böyle her ay karşılaşılan bir sorun olmazdı. Ama erkek spermi de çok nazik olduğu için kadının vücuduna girdiği anda hemen yumurta hücresini bulması gerekiyor. Yoksa kadının savunma sistemi sperm hücresini yok ediyor. Yani tavşana kaç, tazıya tut konusu.

Niye vücut spermi yok ettiği gibi yumurta hücresini de yok etmiyor? Çünkü vücut “sperm hücresi yabancı, yumurta hücresi benden, onu yok etmemeliyim” diye düşünüyor. Peki, her ay atılsın onu kabul edelim. Yani bu iş ille de kanlı mı olmalı? Yok, hücre olgunlaşıp rahme düşünce ve bir süre rahim çeperinde tutunmak zorunda kalıyor, hani belki bir sperm hücresi gelir de döller diye. E bu arada beslenmek zorunda tabi hemen birkaç kan damarı çoğalıp, gelişip, çevresini sarıp hücreyi beslemeye başlıyor. Yumurta döllenmeyip gitme vakti gelince hepsi birden yerinden çıkıyor. Damarlar kopuyor, kan, ucu açık damarlardan rahme akıyor. Ne kadar kötü bir durum. Yani bunun da kolay bir yolu bulunamaz mıydı? Parmak oluşumu gibi bir çözüm bulunabilirdi.

Parmak oluşumu nedir derseniz söyleyeyim. İnsan anne karnındayken, eli önce bir bütün olarak oluşur. Parmakları olmayan bir eldiven düşünün, öyle. Sonra parmaklar arasındaki hücreler toplanmaya ve ölmeye başlarlar. Böylece parmaklar ortaya çıkar. İşte yumurta hücresi de döllenmeyince bu şekilde içerde hiçbir tahribata yol açmadan düşebilirdi. Burada da üretimin hatalı olduğunu açıkça görüyoruz.

Bu kadarla kalsa, hatalı üretim yalnız kadınları ilgilendiren sınırlı bir sorun olurdu.

Bu kanlı yaşam kadını tümüyle etkisi altına alıyor. Kısaca ve kibarca adet dönemi dediğimiz kan dökme dönemi sırasında, öncesinde ve sonrasında kadın içinde yaşadığı travma ile ilişkili olarak normalden sinirli oluyor. Bunun için erkeklerin anlayış göstermesi gerekir tabi, bu doğru ama deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki anlayışlı olmak yeterli olmuyor. Bu dönemde ne söylerseniz söyleyin ters bir cevap alabilirsiniz. Hiçbir şey söylememek de çözüm değildir. Herkes sabırlı da olmaz. Belki bu sebepten bir çok yuva yıkılmıştır. Hatta sabırlı olmak bile çözüm değil. Çünkü hormonlar işin içinde. Yumurta hücresi atılacak diye bir sürü hormon salgılanıyor. Bu durum kadını sinirli yapıyor, başı ağrıyor, kasıkları ağrıyor. Kadının hatalı üretildiğinin bir göstergesi daha. Atılsın, peki tamam da bu yumurta hücresinin atılması işini mutluluk hormonu üstlenemez miydi? O zaman her 25 günde bir yüzünde güller açardı. O kötü dönem hem kadın hem erkek için güle oynaya geçerdi.

Cinsel istek duyduğunda kasıkları ağrır ve kadın bunu her gün duyar. Bazı kadınlar mı demeliyim, yoksa hepsi mi bilmiyorum, (aslında bu lafı ayıp olmasın diye söyledim) cinsel isteği doyurulmazsa bir baş ağrısı saplanır. Hele bu yolda biraz ilerleyip yarım kalırsa sonuç tam bir felakettir. Artık o günden hayır gelmez. Konuşabileceğiniz veya konuşmayacağınız her konu bir kavga konusudur. Burada baraj sorusuna geliyoruz.

Birinci baraj sorusu: “Beni öpmek hoşuna gidiyor mu?”

Bu soru tam öpüşürken sorulursa etkisi daha da yüksek olur. Haydi bu geçti diyelim.

İkinci baraj sorusu geliyor: “Beni seviyor musun?”

Bu soru da aranızın çok iyi olduğunu geceyi birbirinize sarılıp geçirdiğiniz günün sabahında, aranızda hiçbir sorun olmadığını düşündüğünüz bir anda sorulunca etkisi çok güçlü oluyor. Kuru bir “evet” demek yeterli değil. Zaten bu soru birlikte geçirdiğiniz kısa süre içinde onlarca kez sorulmuş. Her seferinde hep aynı heyecan ve istekle yanıtlamalısınız. Yoksa ilişkiniz bugün olmazsa yarın biter.

İşte kadının teknik arızalı olarak üretilmesinin böyle bir sonucu vardır. O yüzden “Kadının karnından sıpasını, sırtından sopasını eksik etmemek gerek.” Diye bir atasözü üretmişiz. Bunu gerçekleştirebilirseniz ne hatalı üretimin ne baraj sorusunun bir önemi kalır. (Sakın yanlış anlamayın, şaka yaptım ha!)

Bu kadarla da bitmiyor. 40-50 yaşlarında bu hücrelerin vücutta bitmesiyle menopoz dönemi başlıyor. Bazı hormonların eksikliği kemik erimesine neden oluyor. Deminki durum gibi ne alaka değil mi? Hücre bitiyor, kemikler erimeye başlıyor. Sonra gelsin eklem ağrıları, sırt ağrıları... Bu hata değil de nedir?

Diyeceksiniz ki erkeklerin hiç mi hatalı üretim yanı yok. Bilmem. Belki vardır belki yoktur ama burada konumuz baraj sorusu ve kadınlardı. O da belki başka bir sefere.

2. Ocak.2007




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İlişkiler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Müzik Film - Hair
Film Müzik– Batı Yakasının Hikayesi
Müzik– Cats
Otobüsler, Minibüsler vs.
Müzik– Chess

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Canlı Balık
Lenin'in Mozelesini Ziyaret
Sahalin'de Altı Ay
Ölüm Anında Görülen Tünel ve Işık
Cadde'de Eğlence
Önyargı
Çanakkale Gezisi - 2
İki Günlük Çanakkale Gezisi - 1
Müzik - Tevekkül
01 06 Diyarbakır"dan Sevgilerle

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nazım Hikmet'ten Çanakkale Şiiri [Şiir]
Ateş ve Ölüm (Bütün Şiirler 16. 07. 2009) [Şiir]
Seni Seviyorum Bunalımı [Şiir]
İncir Ağacı [Şiir]
Bir Dosta E - Mektup [Şiir]
10 Ağustos 1915 Anafarta Ovası [Şiir]
Sevgisizlik [Şiir]
Mor Çiçekler [Şiir]
Eskiden [Şiir]
Bir Ruh Çağırma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi. . . Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız. . . . Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir. ) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir. Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir. "Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.