Yaşamım boyunca, ondan birşey öğrenemeyeceğim kadar cahil bir adamla karşılaşmadım. -Galilei |
|
||||||||||
|
Sovyetler Birliği’nin ne kadar büyük bir devlet olduğunu hiç düşündünüz mü? Ne İskender başardı bu büyüklüğü ne de kadim Roma! Elinize bir atlas alıp bakın; tabii atlasın biraz eski olması gerekiyor. Tek kelime ile müthiş! Durumu açıklamak için böyle bir devlet sırf bu büyüklüğü nedeniyle “yıkılır” kolaycılığına da kaçabiliriz. Ama mantıklı değil. Sosyalist sistemin aşırı bürokratizmi ve planlı ekonomi yaklaşımı da ciddi birer neden olarak değerlendirilebilir. Ama yeterli değil. SSCB düşmanlarının oluşturduğu dış ve iç dengelerin aynı anda en üst seviyede etkin olmaları yıkımı sağlayan etken olarak kabul etmek en makul görüş gibi geliyor. Ancak bu durum dünyadaki pek çok devlet için de geçerli değil mi? Mesela bugün… SSCB buna neden karşı koyamadı? Devletleri ayakta tutan “yurttaş-birey” kavramının içini dolduran değerlerin; adalet ve özgürlüğün içi boşaltıldığı için yıkıldı SSCB. Veya hiçbir zaman içi doldurulmadığı için. Bir insanın doğduğu toprak ile arasında bağı kuran pek çok unsur vardır. Ama bunlar asla en temel değerlerin tatmin edilmesi anlamına gelmez. “Ekmek ve barış” sloganıyla kurulan bir devletin “açıklık ve yeniden yapılanma” gibi muğlak iki kavram ile yıkılması azıcık mantık sahibi hiç kimseyi ikna edemez. Ancak belki de sorgulanması gereken daha muğlak kavramlar “ekmek ve barış”tı. Beni en çok rahatsız eden tanım yapmaksızın kelime fetişizmi yapılmasıdır. Ekmek, vatan, sevgi, barış, dayanışma, emek, vb sözcükler hepimizde o kadar çok imgenin birden uyanmasına ve adeta bizi hipnotize etmesine neden oluyor ki “aklımızla” iş yapamaz hale geliyoruz. Ta ki “acı gerçek” yüzümüze ya da biz ona çarpana dek! İnsanlar gerçeği sevmez. Bana bile birisi gelip benim hakkımda bir gerçeği söylese öyle çok kolay teşekkür edemem, kim eder ki? Ancak “hayatta kalmak” için gerçeklere ihtiyacımız var. SSCB bence olağanüstü bir çaba göstererek muazzam bir büyüklükteki coğrafyada inanılmaz çok sayıda insana “bir hayali” dayatmıştır. Sürenin yetmiş yıl olduğunu düşününce etkilenmemek imkansız: bu üç kuşak demektir. SSCB’nin yıkılışının bence en temel nedeni “adaletsiz ve boğucu iklimiydi”. Benzer bir durumu bugün ABD yaşıyor. Güya tam tersi kutbu temsil eden ülke. ABD’nin içine sürüklendiği tablo herhalde Benjamin Franklin’i, Lincoln’ü mezarlarında ters çevirmiştir. ABD artık adaletsizliğin “kanıksandığı” ve özgürlüğün çok çeşitli bahanelerle kısıtlandığı bir ülke. Ben SSCB’nin yıkılışının ne dünyada ne de Türkiye’de ciddi anlamda değerlendirilmediğini düşünüyorum. Aradan bunca yıl geçmesine rağmen bu konudaki birikimsizlik ürkütücü. Bu yönetim ve entelektüel kesimlerin içine düştüğü açmazı ortaya koyuyor. “Oh ne iyi oldu da şu komünistlerden kurtulduk.” diye düşünenler o komünistlerin düştüğü hataya düşüyorlar. Gerçek amansız bir dedektif gibidir, saklandığınız delikte gelip sizi bulur. Gerçek acımasızdır. Yakalar. Yıkar. Yakar. Ezer. Geçer! ABD çok önemli bir ülke. Çoğumuz için “kötülükle” eş tutulsa da ABD insanın bir başarısıdır aynı zamanda. Eğer başarılı olsaydı SSCB de öyle olacaktı. Ama oranın temel kurgusu “doğru” olmadığı için başarılı olamadı. Oysa ABD öyle değil. ABD insanların yüzyıllardır damıtıp geliştirdikleri çok değerli iki kavramın; adalet ve özgürlük değerlerinin temel değer olarak kabul edildiği bir devlet olarak kuruldu. ABD bu yüzyılın başından itibaren kendi temel değerlerine karşı hareket etmektedir. Son elli yıldır süre giden yozlaşma günümüzde doruk noktaya yaklaşmıştır. ABD’de bu değerler kayboldukça dünyada adlarının bile unutulacağını düşünüyorum ve gelecekteki karanlık tüylerimi ürpertiyor. Ben SSCB’nin neden yıkıldığını enine boyuna tartışmayan ama dünya tarihinin en kültürlü olduğu iddia edilen aydınlarının ve yöneticilerinin olduğu bir zaman diliminde yaşadığıma inanamıyorum. Sahi SSCB neden yıkıldı? (Not: Alev Alatlı’nın son kitabını ayrı değerlendiriyorum.)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hidayet Ersin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |