..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşam hoştur, ölüm rahat ve huzurludur. Zor olan geçiştir. -Asimov
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > 21. YÜZYIL > Anıl Gökpek




3 Şubat 2004
Kötü Gazeteci Olmanın 9 Yolu  
Başarının Yolu Şimdi Önünüzde

Anıl Gökpek


Artık nüfus cüzdanına sahip bir parça etten başka bir şey değilsiniz.


:BEDF:

Adını ‘Türk Manşet Gazeteciliği Tarihi'ne altın harflerle kazıyacak bir kaç kişiden biri olmak, onlar gibi kötü ve halkı aldatıcı programlar yapmak gerçekten de çok basit. Tek yapmanız gereken aşağıdaki maddeleri adım adım uygulamak ve buna inanmak. Başarılı (!) olduğunuzu göreceksiniz.

1- Haberci olmadan önce kesinlikle bir isim olmalısınız. Unutmayın ki haberi sattıran başarılı gazeteciler değil isimlerdir. Bunun için ilk olarak kişiliğinizi ileride bulamayacağınız, göz önünde olmayan bir yere saklayınız. Artık nüfus cüzdanına sahip bir parça etten başka bir şey değilsiniz.
Her durumdan faydalanıp isminizi bağıracaksınız. Bağıracaksınız ki öğrensinler. 'Bu bir S. A. haberidir!' Haberin en anlamsız noktalarına takılıp kitleleri peşinizden sürükleyeceksiniz, ta ki bu tuhaflığınız insanların beynine kazınana dek. Ve işte birinci aşamayı geçtiniz. Artık gazetecilikte bir isim sahibisiniz.

2- Kişiliğinizi rafa kaldırdınız; bundan böyle yanlışlıkla da olsa önemli bir haber hazırladığınızda konuyu patronunuzun çıkarlarını gözeterek ele alacaksınız. Gerektiğinde ‘Cumhuriyet Savaşçısı’, gerektiğinde 'Topraklarımızdan üç adet kayayı çalmaya teşebbüs ettiler!' hassasiyetini gösteren bir vatansever, gerektiğinde (konu hakkında bilginiz olmasa da) uyuşturucu karşıtı, gerektiğinde 'Falan kişi ülkenin en adi medya patronudur!' biçimli gönüllü hakim, ve gerektiğinde de patronunuzun televizyon kanalının son moda programlarının reklamcısı olacak, yeri geldiğinde düşünmeden tüm köşenizi bu konuya ayıracaksınız. Başarınıza giden yolun ikinci adımı budur.

3- Şimdi de kendinize 'Patronunuzun sevmediği kişi, fikir, olay ve ürünlerden oluşan geniş bir liste yapın. Bu listeyi olabildiğince geniş tutun ve her zaman gözünüzün önünde duran bir yere, örneğin masanızın üstüne koyun. Listenizi aynı kadroyu paylaştığınız üstatlarınıza gösterin ve onların da fikirlerini alın. Deneyimli dostlarınızın fikirlerini almak size çok şey öğretecektir.

4- Sakalınızı her zaman patronunuzla aynı zamanda kesip, yine onunla aynı zamanda bırakın. Ve sakalınıza patronunuzun sakalıyla aynı biçimi vermeyi asla unutmayın! Sakal konusu kesinlikle boşlanmaya gelmez. Ülkemizde sakal her şeyin göstergesi olabilir, dünün modası bugün yargılanmanıza bile sebebiyet verebilir. Ayrıca iktidarlar değiştikçe patronların sakalları da değişiklik gösterebilir. Sakal modasını takip edin, ve hatta konunun uzmanı bir berberden ders alın.

5- Yıllık programınızı çıkarın. Yıllık programını çıkarmış bir gazeteci izine çıkmadan günlerce önce aslında tatiline başlamıştır bile. Elinizde her zaman hazır yazı bulundurun. Bunların gündemle hiçbir ilgisi olmasa da olur. Gazeteye bir kez kapağı attınız mı bir daha kimse sizi eleştiremez, işinizden edemez. Önceden hazırlayacağınız konuların halkın hassasiyetine uygun olmalarına dikkat edin. Örneğin kadın hakları konusu her zaman üzerinde atıp tutabileceğiniz bir platformdur; yakın zamanda bu hassas konuyla ilgili herhangi bir şey olmasa da olur. 'Geçen gün bir arkadaşımdan duydum,' diye başlayabilirsiniz örneğin, insanların bu arkadaşı umursayıp umursamamalarını ya da onu merak etmelerini asla önemsemeyin, o sizin bir karakterinizdir ve size sizin göremediğiniz bazı 'gerçek'leri iletmektedir. Manşet-gazeteciliğinde yalan her zaman doğrunun kendisinden daha kullanışlı ve daha gerçektir. Bu arkadaşınızın filanca beldede ya da filanca semtte kadınlara nasıl zulüm yapıldığını gördüğünü, bunu hemen size ilettiğini, bu konunun sizi fazlasıyla tedirgin ettiğini, sarsıldığınızı yazın. Sayfalarca yazın, (bunun tekniğini alttaki maddede öğreneceksiniz) uzatın, yer kaplamaya gayret edin ki tatiliniz daha da uzasın ya da olmadık bir zamanda geri dönmek zorunda kalmayın. Ne ki baktınız ve işin ciddi gözükmediğini, uyduruk olduğunu hissettiniz; o zaman tek çıkar yolunuz var: Bir yazı dizisi hazırlamak. Okurun doğasında vardır; bir yazı dizisi, saçmalıklarla dolu bile olsa ciddi bir gazetecilik hizmeti, bir başarıdır.

6- Sıra geldi yazdığınız bomboş makaleleri dolu gibi göstermenin sırrını öğrenmeye. Sayın üstatlarınızın tekniğini uygulayıp, tıpkı kişiliğinizi bir kenara kaldırdığınız gibi, üç paralık Türkçe bilginizi de bir kenara atacaksınız önce. Üç nokta sona ermeyen cümlelerin sonuna konurmuş; size ne canım bundan, unutun gitsin. Böleceksiniz cümlelerinizi, böleceksiniz ki yazınız olduğundan daha dolu gözüksün.

Bir paragrafa başlayıp...
sonra alt satıra geçecek...
tümcelerinizi anlamsız yerlerde...
orta yerinden ayırıvereceksiniz...
böylelikle hem yeriniz dolu gözükmüş olacak, hem de...
ele aldığınız konuya, yanlış yerlerde olsa bile, anlamlı vurgular yapmış olacaksınız...

Böylelikle en fazla beş satırlık bir yazı ile bütün bir köşeyi doldurabileceksiniz. Yaptığınız tasarrufu bir düşünün; normal bir gazetecinin bir yılını alacak tüm işleri siz birkaç ayda çıkarmış, çoktan tatili hak etmiş olacaksınız.

7- Sıra geldi kendinize bir rakip belirlemeye. Bu kişiye (ya da kuruluşa) beslediğiniz güzel hisleriniz ya da onlara karşı bir tür yakınlığınız olabilir. Unutun.

Siz siz değilsiniz artık.

Zaten bu rekabet gündelik hayatınızda değil sadece kariyerinizde geçerli olacak. Meslek yaşamınız boyunca onun karşısında anılacak isminiz; en azından ayda birkaç kez onun hatalarından bahsedeceksiniz. Bu isim ne kadar kuvvet sahibi bir isim olursa kariyeriniz de o kadar garanti altına alınmış olacaktır. O yüzden seçiminizi dikkatle ve titizlikle yapın. Karşınızdakinin kötü olduğunu söylemeniz aslında sizin iyi olduğunuzu söylemenizdir. Çizgi roman taktiğini kullanacaksınız. Daltonlar olmadan Red Kit, Joker olmadan Batman asla varolamazlardı; siz de işinde en az sizin olmayı planladığınız kadar başarılı olmuş bir kişiyle birlikte 'iyi ile kötü'yü oynayacaksınız. Ne ki iki taraf da kaybetmeyecek. O yüzden tedirgin olmaya gerek yok.

8- Şimdi de adınızla beraber yol alacak, akılda kalıcı bir marka yaratacaksınız. Bu marka özgün bir marka olmayabilir; hatta daha önceden yaratılıp halihazırda insanların zihnine kazınmış bir markayı ödünç almanız sizin zaman kazanmanızı, insanların dikkatlerine daha rahat sızmanızı sağlayacağı için tercih sebebi olmalıdır. Bu marka çok bilinen bir ürüne, (fanta, sony, ve benzerine) popüler bir şarkıya veya şiire ('yakalarsam...', 'İstanbul'u dinliyorum...', ve benzerine) veya sevilen bir televizyon programına, ('Görevimiz Tehlike', 'A Takımı', 'Çocuklar Duymasın', 'Popstar', ve benzerine) ait bir isim veya bunların bir parçası olabilir.
Bu markayı ait olduğu yerden soyutlaştırıp size ait bir yaratıcılık eserine dönüştürecek, (ve bunu, örneğin program adı olarak seçerek) onun sizinle beraber yol almasını sağlayacaksınız; her anıldığında sizi anımsatmasını sağlamış olacaksınız.

9- Böylelikle son maddemize de gelmiş bulunuyoruz. Bunu da gerektiği gibi uyguladığınızda artık bir sembol haline gelmiş olacaksınız.

Şimdiye kadar saydığımız maddelerde neyin eksik olduğunu tahmin etmişsinizdir haliyle: Görüntü.
Bir ürünün görüntüsü onu hedef kitleye ulaştıran en önemli etkendir. Öncelikle işe bir hedef kitle belirlemekle başlayacaksınız. Diyelim ki sokağı seçtiniz; halkın, düşmüşlerin, kaybedenlerin, ezilmişlerin ve dışlanmışların yanında olmalısınız o halde. Bunun için de öncelikle, (tabiri caiz ise eğer) delikanlı bir görüntü elde edeceksiniz. Ne ki bu görüntü ile kariyerinizi devam ettirdiğiniz mekanlardaki görüntünüzün arasında kalabilirsiniz. Bunu çözmek için öncelikle rahat bir şeyler giyeceksiniz. Rahat kıyafetler sizi yeri geldiğinde hem sokaktan biri hem de ezenlerin karşısında, tıpkı hedef kitleniz gibi, ezilen bir kişi olarak gösterecek, yeri geldiğinde sportif, yeri geldiğinde umursamaz, ve hatta komik gösterecektir. Bu kıyafet ile birlikte tuhaf durmayacak bir de sembole ihtiyacınız olabilir. Bunun için de basit bir şapka uygun bulunabilir.

En son olarak da evladiyelik bir fotoğrafa ihtiyacınız olacak. Bu fotoğraf da, tıpkı kostümünüz gibi, akıllara kazınabilecek, algılanması kolay bir görüntünün bulunması gerektiğinden, fotoğrafınız olabildiğince sıra dışı, hatta mümkünse komik olmalı. Bu suratınızda çok garip duran, anlamsız bir gülümsemeyi, ya da bir göz kırpmayı gösteren bir fotoğraf olabileceği gibi, projenizi destekleyen öğeler, ya da tuhaf bir hareket içeren herhangi bir görüntü bile olabilir. Hiçbir anlam ifade etmeyen bir el hareketi kullanabilirsiniz örneğin. Seçim sizin. Yalnız bu fotoğrafın köşenizi uzun yıllar süsleyeceğini unutmamalı, bu yüzden ileride pişmanlık duyacağınız bir seçim yapmamalısınız. (Fotoğrafın uzun yıllar köşenizi süslemesi, siz yaşlanmaktayken onun hep aynı kalması size, korktuğunuz gibi zarar değil yarar sağlayacaktır. Uzun yıllar aynı sıkıcı fotoğraf ile zihinlerde canlandıktan sonra yaşlanmış yeni görüntünüzle, örneğin boynunuzda bir fular ile, ortaya çıktığınızda, insanlar bir tane dişe dokunur çalışmanızı anımsamasalar da size yılların üstadı olarak bakacaklardır. Öyle ya herkes aynı yaşı sürdürürken siz bu mesleğe yıllarını vermiş bir eski kurtsunuzdur artık. Gördüğünüz gibi doğru seçimleri yaptığınız da her şey sizin lehinize çevrilebilir.)

***

Evet, dersimiz burada sona eriyor. Unutmayın tüm yapmanız gereken bu maddeleri adım adım uygulamaya sokmak, kendinize güvenmek ve ne olursa olsun, asla ama asla, yaptığınızdan utanmamaktır.

Utanan insan başkalarını düşünen insandır.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Trainspotting Çevirisi Üzerine
Bul Karayı Al Parayı
Tersane'de Yangın

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nasıl Zengin Oldum [Öykü]
Metin Şentürk'e Açık Mektup [Öykü]
Et Suyuna Bulgur Pilavı - II [Öykü]
Belli Olmaz [Öykü]
Et Suyuna Bulgur Pilavı [Öykü]
Müptela [Öykü]
Her Şey Güllük Gülistanlık [Öykü]
Kapı - 2 - [Öykü]
Kapı - 1 - [Öykü]
Şehrin İstenmeyen Tüyleri [Öykü]


Anıl Gökpek kimdir?

Kayıp kuşak gerçek mi? Yoksa sadece bir efsaneden mi ibaret?

Etkilendiği Yazarlar:
Oğuz Atay, James Joyce, Sabahattin Ali


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Anıl Gökpek, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.