Bir takım şeyler görürsünüz ve "Niye?" diye sorarsınız. Ben ise bir takım şeyler düşlerim ve "Niye olmasın?" diye sorarım. -George Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Din, insanlık tarihinde toplumların şekillenmesinde ve yönlendirilmesinde merkezi bir rol oynamıştır. Ancak tarih boyunca dinî değerler, hem insanları bilinçlendiren bir rehber olmuş hem de manipülasyon aracı olarak kullanılmıştır. Kur’an, bu durumun farkında olan ve insanları bu tehlikeye karşı uyaran bir kitaptır. Allah şöyle buyurur: "Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın vaadi haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın.” (Fâtır Suresi, 5) Tarih boyunca, zalim yöneticiler ve menfaat odaklı kişiler, dini bir baskı ve manipülasyon aracı olarak kullanmışlardır. Emevîler döneminden itibaren İslam toplumunda buna benzer bir anlayış ortaya çıkmıştır. Halkı baskı altında tutmak için kader ve itaat kavramları çarpıtılmış, zulme boyun eğmenin Allah’a teslimiyet olduğu öğretilmiştir. Bu anlayış Kur’an’ın özünden tamamen uzak bir yaklaşımdır. Kur’an’da ise, insanları zulme karşı direnmeye teşvik eden bir mesaj vardır: "Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur ve sizin Allah’tan başka yardımcılarınız olmaz. Sonra yardım göremezsiniz.” (Hûd Suresi, 113) Gelenekçi anlayışlarla dine yaklaşan toplumlar, sistemin çarkları içinde uysal birer piyon haline gelir. Kur’an, insanlara bu uyanışı kazandırmayı hedeflerken, ne yazık ki birçok kişi Kur’an’ı terk etmiş ve geleneksel din anlayışlarına yönelmiştir. Bu durum Kur’an’da şu şekilde dile getirilir: "Ve elçi dedi ki: 'Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar.'” (Furkân Suresi, 30) Karl Marx’ın “Din toplumun afyonudur” ifadesi, çoğu zaman tartışmalara yol açmıştır. Bu söz, dinin yanlış kullanıldığında bireyleri ve toplumları uyuşturan bir araca dönüşebileceğini ifade eder. Ancak Marx’ın bilmediği şey, Kur’an’daki İslam’ın bu uyuşmayı reddettiğidir. Kur’an’daki İslam, insanları pasifize etmek yerine, şuur açıcı ve adalet arayışına yönlendirici bir mesaja sahiptir: "Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhine de olsa, Allah için hakkı ayakta tutan şahitler olun." (Nisâ Suresi, 135) Bugün, materyalist sistemlerin hâkimiyetinde olan dünyada, insanlar ekonomik ve toplumsal eşitsizlikler altında ezilmektedir. Kapitalist düzen, faizi ve sermayenin tek elde toplanmasını normalleştirirken, Kur’an bunun tam zıttını savunur: "Faiz yiyenler, ancak şeytan çarpmış kimseler gibi kalkarlar. Bu, onların 'Alışveriş de faiz gibidir.' demelerinden ötürüdür. Oysa Allah alışverişi helal, faizi ise haram kılmıştır.” (Bakara Suresi, 275) Kur’an, toplumsal adaletin sağlanması için infak, zekât ve sadaka gibi ibadetleri öne çıkarır. Ancak bu ibadetlerin ruhu unutulup, yalnızca şekilsel bir ibadet anlayışına dönüştürüldüğünde, toplumda adaletin yerini zulüm alır. Böyle bir durumda, dinin özü yerine mabet dini hâkim olur. Bu da Kur’an’ın mesajının anlaşılmadığını gösterir. Kur’an’daki İslam, insanlara yalnızca bireysel ibadetleri değil, aynı zamanda toplumsal sorumlulukları da hatırlatır. Müslümanlar, toplumdaki adaletsizliklere ve zulümlere karşı mücadele etmekle yükümlüdür. Kur’an şöyle der: "Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Âl-i İmrân Suresi, 104) Bu ayet, Müslümanların pasif bir hayat sürmemesi gerektiğini, aksine toplumu dönüştürme sorumluluğu taşıdığını açıkça ortaya koyar. Bu da Karl Marx’ın ifade ettiği "afyon" tanımının, gelenekçi ve yozlaşmış din anlayışlarını kapsadığını, ancak Kur’an’daki İslam’ın bu tanımın dışında kaldığını gösterir. Din, toplumların yönünü belirlemede güçlü bir araçtır. Ancak bu gücün hangi amaçla kullanıldığı önemlidir. Kur’an, insanlara adalet, özgürlük ve şuur kazandırmayı hedeflerken, tarih boyunca gelenekçi din anlayışları bu mesajı gölgeleyerek toplumları uyutmuştur. Bugün, Kur’an’a geri dönmek ve onun mesajını anlamak, bireysel ve toplumsal dirilişin anahtarıdır. Allah şöyle buyurur: "Gerçek şu ki Allah, bir topluluk kendi durumunu değiştirmedikçe, onlar için olanı değiştirmez." (Ra’d Suresi, 11) Toplumların yeniden dirilişi ve adaleti sağlaması, ancak Kur’an’ın rehberliğinde mümkün olabilir. Kur’an, uyuyan insanlığı uyandıracak en büyük rehberdir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Muhammed Rıdvan Kaya , 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |