"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Şirk kelimesi, dilde "ortaklık" anlamına gelirken, İslam'da Allah'a ortak koşmak, O'na rakip tanımak ve başka varlıkları da ilah kabul etmek anlamında kullanılır. İslam'a göre, Allah’tan başka hiçbir varlık ilah değildir; O, mutlak güç ve kudret sahibidir. Kur'an'da sıkça tekrarlanan "La ilahe illallah" (Allah’tan başka ilah yoktur) ifadesi, bu gerçeği vurgulayan temel bir inanç ilkesidir. Bu ifade, yalnızca zahirî anlamıyla değil, derinlemesine bir kavrayışla kabul edilmelidir. Allah’ın tek ilah olması, insanın sadece Allah’a ibadet etmesi ve yalnızca O’ndan yardım beklemesi gerektiği anlamına gelir. Şirk ise, bu gerçeğin aksine bir anlayış olarak tanımlanabilir. Yani, Allah’tan başka "güç ve kudret sahipleri" veya "ilahlar" olduğu düşüncesi şirktir. Bu yanlış inanç, insanın gerçek mutlak gücü ve kudreti yalnızca Allah’ta görmemesi ve O'ndan bağımsız varlıklar üzerinde de bu özellikleri atfetmesiyle ortaya çıkar. Bu nedenle, Allah’ın sıfatlarını başka varlıklara yüklemek, Onun mutlak kudretini ve hakimiyetini reddetmek anlamına gelir. Şirk, yalnızca bir inanç hatası değil, aynı zamanda toplumsal yaşamda da ciddi etkiler yaratabilir. Zenginlik, güç veya prestij gibi dünyevi kavramlar, bazen bir kişinin ya da grubun kendisini bağımsız ve Allah'tan ayrı bir varlık olarak görmesine yol açabilir. Kur'an'da yer alan "Gani" (zengin) sıfatı, yalnızca Allah’a ait bir özelliktir; ancak insanlar, sahip oldukları mal ve mülkü kendi güçlerinden kaynaklanıyormuş gibi değerlendirebilirler. Bu durum, kişinin sahip olduğu her şeyin Allah’tan bir lütuf olduğunu unutarak, kendisine bağımsız bir güç ve ilahî bir statü atfetmesine neden olabilir. Kur'an, insanlara bu dünyada sahip oldukları her şeyin geçici olduğunu hatırlatır ve bunların gerçek sahibi Allah’tır. İnsanların sahip olduğu güç ve kudret, yalnızca Allah’ın bir yansımasıdır. Bu anlayışa sahip olmayan kişiler, gücün kaynağını yanlış değerlendirebilir ve başkalarına gerçeküstü güçler atfederek onları "ilahlaştırabilirler". Bu, toplumsal ilişkilerde yanlış bir hiyerarşi yaratabilir, insanlar birbirlerine bağımsız birer ilah gibi davranabilirler. Şirk, yalnızca dini bir sapma değil, bireylerin dünyaya bakış açısını da yanlış şekillendiren bir anlayıştır. Her şeyin ve herkesin varlıklarının Allah’a bağlı olduğunu unutarak, bireylerin, toplulukların veya zenginlerin Allah’tan bağımsız olarak kendi güçleriyle var olduklarına inanmaları, şirkin temelinde yatan büyük bir yanılgıdır. Bu yanılgı, bir kişinin gücüne veya sahip olduğu mal-mülke aşırı değer verme ile kendini gösterir. Örneğin, bir işveren, çalışanlarını yalnızca kendisinin besleyip büyüttüğünü düşünerek onları kendisine bağımlı bir konumda görüp, Allah’ın kudretini göz ardı edebilir. Oysa ki, bu kişinin varlıkları ve kudreti Allah’ın elindedir ve bu dünyada sahip oldukları da Allah’ın bir imtihanıdır. Bu bakış açısını kaybetmek, şirke yol açan bir düşünceye sebep olabilir. İnsanların, çevrelerinden aldıkları etkiyle Allah’a karşı sorumluluklarını yerine getirmemesi, şirkin başka bir tezahürüdür. Şirkin farklı türleri vardır ve bunlar insanın Allah’a olan itikadını bozan, O’na eş koşan inançlar biçiminde ortaya çıkabilir. Kur'an, insanlara bu konuda sürekli uyarılarda bulunur ve her türlü şirkten uzak durmalarını ister. Kur'an’da, şirkin her türlüsü, Allah’a karşı yapılan büyük bir ihanet olarak tanımlanır. İnsanlar, diğer insanları veya nesneleri Allah’a ortak koşarken, farkında olmadan, O’nun birliğini ihlal ederler. Örneğin, bir insan, dini sorumluluklarını yerine getirirken sadece Allah’ın rızasını değil, çevresinin hoşnutluğunu tercih ediyorsa, bu durum bir nevi şirktir. Çünkü kişi, Allah’ın emirlerine karşı insanların taleplerini yerine getirmeyi seçmiştir. Bu da, Allah’tan başka bir "ilah" edinmek anlamına gelir. Kur'an’da, insanın yalnızca Allah’ın rızasını gözetmesi gerektiği sürekli vurgulanır. "Biz insana, anne ve babasına karşı güzellik göstermesini tavsiye ettik. Ancak, onlar Allah’a ortak koşmaya çalışırlarsa, onlara itaat etme" (Ankebut Suresi, 8) ayeti, bu konuda önemli bir rehberdir. İnsanların, Allah’tan başka hiçbir varlığa boyun eğmemesi gerektiğini açıkça ortaya koyar. İslam inancında tevhid ve şirk kavramları, yalnızca teorik birer düşünceyi değil, aynı zamanda bireysel ve toplumsal yaşamda nasıl hareket edilmesi gerektiğine dair temel ilkeleri içerir. Tevhid, Allah’ın birliğini kabul etmek ve her şeyin O’nun kudretine bağlı olduğunu idrak etmek anlamına gelirken, şirk, bu gerçeği reddetmek ve Allah’tan başka varlıklara bağımsız bir güç atfetmek olarak tanımlanabilir. Şirk, sadece dini bir sapma değil, aynı zamanda toplumsal ilişkilerde de büyük yanlış anlamalar ve karmaşalar yaratabilir. Bu nedenle, şirkin her türlüsünden korunmak için, Kuran’ın öğretilerine derinlemesine uymak ve her şeyin Allah’tan geldiğini her an hatırlamak, inançlı bir yaşamın temeli olmalıdır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Rıdvan Kaya , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |