Şiir, seçmek ve gizlemek sanatıdır. -Chateaubriand |
|
||||||||||
|
Bedenimi ruhuma giydiren Rabbimize şükürler olsun. Hep memnun oldum ruh ve beden ilişkimden… Yalnız ellisinde ruh onsekiz yaşında gibi davranıp, beden ay ıh deyince biraz sorunlar yaşanıyor arada kalan ise hep ben oluyorum… Hangisini dinleyeyim bilmiyorum. Ruhumada mavi boncuk veriyorum, bedenimede.. Bazen eşitliği sağlayamıyor kendime yalancı çıkıyorum. Ruhuma tamam diyorum, bedenime zor geliyor üşengeçlikte eşikte içeri girdim gireyim diyor burnunu bir uzatıp, bir geri çekiyor… Dudak büküyor sen bilirsin diyorum. Sen bilirsin deyince kavga çıkmazmış derler nerdeee külliyen yalan söz. Bak şimdi sevgili günlüğüm✍🏻 ruhum diyorki kalk erkenden ormana gidelim koşalım, coşalım şarkılar söyleyelim şiirler yazalım ormana. Yedi cüceleri çağıralım, sen prenses ol… Yok diyorum yok; yok o elmayı yemem onca zamanda cam tabutta uyuyup prensim gelip alnımdan öpüp uyandırsın diye bekleyemem,ya yapışırsa Allah muhafaza dudaklarıma! İşim gücüm var benim aylak mıyım ki de get diyorum, şımarık işte şımarık bilirsin sende… Yakışıyor ama her türlü şımarıklığı bana yapıyor sonuçta çocuk ruhumu seveyim, ruhuma aşık mıyım neyim ? Saati kuruyorum akşamdan gidecek gibi; alarm çalınca bedenim yaz günü pikeyi başıma geçiriyor, ruhum kalk diye dürtüyor! Bedenim gözlerimi aralıyor ayyy karanlık yat yatak sıcacık söylememe gerek yok sanırım kazanan bedenim olsada; ruhum huzur vermiyor uykuda… Son kozunu oynuyor dedim ya çocuk açıyor perde… Ormana götürüyor yaş ve kuru ağaçlar arasında kollarımı bir o yana bir bu yana açıyor. Bir elim yaş ağaca, diğeri kuruya kucak açıyor. Hayat ile ölümü ne de güzel anlatıyor. Hüzünlü bir sevinç kaplıyorken bedenim, masal başlıyor. Sarmaşıklar geliyor masala, çiçekler el çırpmaya kokularını tenime bırakmaya.. Arılar bir yandan, ayılar diğer yandan bal ve korku arası e gözlerim kapalı masalın kanunu bu! Toprakta bir hareketlilik içimde ürpertiler ses veriyor kökler, dağlar taş yuvarlıyor zirveden ayağımın dibine gelene kadar kum tanesi kadarcık kalıyor koca koca göz kamaştıran zirve taşlar.. Sonra sağ tarafa doğru uzatıyorum yüzümü kulağımın öncülüğünde bir nehir sesi gibi şelâlede olabilir gözlerim kapalı nerden bilebilirim, hangisi olduğunu zihnimin izniyle yüreğim bilir.. Sağa ve sola dönerken koca yatakta uyutmuyor ruhum beni masalla gerçek arasında. Gitsemiydim neydim demekten ise zaten kendimi alamıyorum ama ama ama ya ayı çıkarsa karşıma? Onunda bir yolu var dedi yüreğim gözlerini kapat zerrelerinle dinle! Dinle kainatın anlatımını! Ayı’nında anlatacağı şeyler olmalı, insandan daha zararlı olmadı diğer canlılar diye masala dipnotta düşülmüş. Sevgili günlüğüm yoksa ve acaba ben düş’müyüm? Geceleri sevmemi hele hele çoğunluk uykudayken biri bunu bana izah edebilir mi? İnsan kalemi eline alıpta yazınca sevgili günlüğüm✍🏻 yani bende böyle oldu bu durum.. Gözlerim fal taşı gibi açılacağına sakinliğini koruyor ve ellerimi kavuşturuyorum birbirine, pencereden gökyüzünü seyrederken. Ne çok ve ne uzun zamandır dünyadayım demekten kendimi alamıyorum. Onca anı ki yıllardır yazıyorum sanki hiç bir şey yazmamışımda kalemi elime yeni alıyormuşum gibi daha yazacak onca şey varken tüm bunları yaşayanda benim, elinde kalemi tutup yazacak çok şeyi olanda benim ve hani diyorum ister istemez yazdığım yazılar dünyanın çokta kısa bir yer olmadığını gösteriyor! Hani iki günlüktü dünya? Sanırım kalem tutmayan birileri söylemiş olmalı bu cümleyi. Bence dünya çok çok uzun hayat yolu. Şükürler olsun Allahım verdiklerine, açtığın yollara, düş’lere, sayısız nimetlerine…Vermediklerine dahada çok şükürler olsun... Seni anmak Allahım gecenin yaprak kımıldamayan saatlerinde Sana dahada yakın kılıyor zerrelerimi. Gökteki yıldızlar neyi anlatıyor? Ay bir yanda Güneş beri yanda bize neyi fısıldıyor? Bir güneş’e, bir yerde ki karıncaya bakınca insan bir şeyler anlamalı, sanki anlıyorda… Zerrelerim dile geliyor. Benim ve herkesin gördüğü bedenimin dışında derin bir dünya lütfetmişsin ve Sen yalnızca Sen biliyorsun derinliğini Rabbim. Kendimi hayat yolunun başında görebiliyorum, yarım asrı geride bıraksamda içler acısı bir durum! Neden kendine geç kalır ki hep insan? Geç mi kalmış oluyorum bu durumda ben? Derinlerden mi çıkamadım? Zamanamı ayak uyduramadım desem yok uydurdum gibi ama hep bir şeyler eksik ve yüreğimde koca bir boşluk içinde derinlere çekiliyorum.. Bu gece ne sessiz bir gece Allahım yalnızca Seni anmak istiyor tüm benliğim. Gözlerimden şimdi şu anda inen yaşlar Seni ne kadar çok özlediğimi anlatıyor bana.. Sana olan özlemi hangi şiir, hangi kıta, hangi yazı, hangi hangi hangi anlatabilir? Meğer ne çok oyalanmışım yalan dünyayla, gece bu yüzüme yüzüme oluyor ayna, gerçek göz pınarlarımda dururken; niçin dokunmadım onlara, olmamış renklerimi gözlerimi çeldi dünyanın ve şimdi Sana nasılda koşmak istiyorum Allahım Bu nasıl bir derinlik? İndikçe inesim geliyor, dokundukça duygularıma yazasım çağlayasım geliyor tüm bu satırları yazmama izin verende Sen. Sana kavuşmayı istetende Sen Bu demek oluyor ki benden yüz çevirmedin Allahım dünyanın lüzumsuz renklerini ellerimle görmek istememe rağmen benden Hülya kulundan yüz çevirmemişsin. Allahım bu gece bizim olsun. Sana hasret dolu duygularım sözcüklerle buluşsun kapına yükselsin, kapına yüz sürsün Ruhumun bedenime sığmayışına ne çok kereler şahit oldum. İşte o anlarda gözlerimden inen yaşları denizdeki inciler, mercanlar, elmaslar, zümrütler görseler kıskanır bilirdim. Ya bu gece inen yaşların geceyi aydınlatan parıltısını hangi yana koyayım. Duygulu gözyaşlarımın parıltısı aralarken gök kubbenin perdesini kapına yüz sürdürdü yaşadığım, yaşattığın duygulara hamdolsun, ölümü içine sindirmiş kulunun sesini bilen Sensin Rabbimiz. Seni bulmak, Seni bilmenin insana verdiği eşsiz duygular değilmidir ki ruhuma iç huzuru yaşatan, zerrelerimi özgür bırakan ? Seni bulan ayrıcalıklı kullarından eylediğin için denizlerin köpükleri adedince şükrümü dergâhı izzetinde kabul buyur Allahım. Günler geçtikçe Sana bir nefes daha yaklaşıyoruz her ne kadar gündüzün ardında gece yokmuşçasına sarhoş olsakta, dünyanın ölümününde varlığını biliyoruz ve biliyoruz ki huzuruna geleceğiz açılacak bir bir kapılar iki elimizde iki defter ağızlarımız kilitli defter dile gelecek ama ne olur korkutma bizi Allahım. Ancak Senin lütfunla olan şeyler yaşadığım tüm bu duyguları. Seni hakkıyla anan kullarından oldum mu bilemiyorum. Tut ellerimizden bırakma ne gecenin karanlığına ne gündüzün aydınlığına bırakma bizleri Allahım. Efendim? Efendim sevgili günlüğüm ✍🏻? Masalın devamımı? Düşlerin yok mu senin? Rüyaların? Hülyaların?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hülya Kırklaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |