Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Hayal Ayla, yolculuk boyutunda bir süre kaldıktan sonra, yeni bir şey denemeye karar verdi. Kendini bir hayalci olarak hayal etti. Ve bir anda kendini bir hayalci olarak buldu. Ayla, elinde bir fırça ve önünde bir tuval vardı. Bu fırça ile istediği her şeyi çizebiliyordu. Ve çizdikleri gerçek oluyordu. Ayla, bunun çok ilginç olduğunu düşündü. Kendi gerçekliğini hayal etmeye başladı. Önce basit şeyleri hayal etti. Bir renk, bir şekil, bir desen… Sonra daha karmaşık şeyleri hayal etti. Bir manzara, bir portre, bir tablo… Sonra daha ilginç şeyleri hayal etti. Bir dünya, bir hikaye, bir sanat… Ayla, hayal ettiği her şeyi gerçeğe dönüştürdü. Onlarla konuştu, onlarla etkileşime girdi, onlarla yaşadı. Ayla, bunun çok eğlenceli olduğunu düşündü. Ve böylece Ayla, istediği her şeyi hayal etmeye devam etti. Ve her seferinde mutlu oldu. Ve her seferinde genişledi. Ama sonra bir sorun ortaya çıktı. Ayla, hayal ettiği gerçekliğin sınırlarını belirleyemedi. Hangisinin mümkün olduğunu anlayamadı. Hangisinin imkansız olduğunu bilemedi. Ayla, bunun çok zor olduğunu düşündü. Ve o zaman Doktor Emre geldi. Doktor Emre, Ayla’nın yanına oturdu. “Merhaba, Ayla.” dedi. “Nasılsın?” Ayla, ona baktı. Doktor Emre’nin yüzü değişmişti. Artık yaşlı ve yorgun görünmüyordu. Genç ve enerjik görünüyordu. “Ben… iyi değilim.” dedi Ayla. Doktor Emre, “Neden?” diye sordu. Ayla, “Çünkü… hayal ettiğim gerçekliği anlayamıyorum.” dedi. “Ona nasıl uyum sağlayacağımı bilmiyorum. Ona nasıl gerçekleştireceğimi bilmiyorum.” Doktor Emre, “Bu normaldir.” dedi. “Sen hayal boyutuna geçtin. Bu boyutta, her şeyi hayal edebilirsin ama her şeyi gerçeğe dönüştürebilirsin.” Ayla, “Peki… ne yapmalıyım?” diye sordu. Doktor Emre, “Senin yapman gereken tek şey, kendine sormaktır.” dedi. “Hayal ettiğin gerçekliğin sana ne anlam ifade ettiğini sormaktır. Hayal ettiğin gerçeklikle kim olduğunu sormaktır.” Ayla, bunu duyunca meraklandı. “Nasıl yapacağım?” diye sordu. Doktor Emre, ona elindeki fırçayı gösterdi. “Bu fırça senin anahtarındır.” dedi. “Bu fırça ile istediğin gerçekliği çizebilirsin. Ve orada istediğin soruyu sorabilirsin.” Ayla, bunu denemeye karar verdi. Kendini en çok ilgilendiren gerçekliği çizmek istedi. Ve o gerçekliği fırçanın ucunda buldu. O gerçeklik, kendi evreniydi. Ayla’nın kendini bir evren yaratıcısı olarak hayal ettiği gerçeklik. Ayla, fırçasını tuvale dokundurdu ve kendini o gerçeklikte buldu. O gerçeklikte, Ayla’nın bir evren yaratma gücü vardı. Bu güç ile istediği evreni yaratabiliyordu. Bu güç ile istediği evreni değiştirebiliyordu. Ayla, bu gücü kullanmaya başladı. Önce basit bir evren çizdi. Bir atom, bir molekül, bir element… Sonra daha karmaşık bir evren çizdi. Bir hücre, bir canlı, bir ekosistem… Sonra daha ilginç bir evren çizdi. Bir insan, bir medeniyet, bir tarih… Ayla, çizdiği her evreni inceledi. Onlarla konuştu, onlarla etkileşime girdi, onlarla yaşadı. Ayla, bunun çok güzel olduğunu düşündü. Ve o zaman bir soru sordu. “Bu gerçekliğin bana anlamı nedir?” Ve o zaman bir cevap geldi. “Bu gerçekliğin sana anlamı, hayaldir.” Ayla, bunu duyunca şaşırdı. “Hayal mi?” Evet, hayal. Bu gerçeklik, senin hayalin. Bu gerçeklik, senin isteğin. Bu gerçeklik, senin seçimin. Ayla, bunu duyunca mutlu oldu. “Öyleyse… bu gerçekliği hayal etmeye devam edebilir miyim?” Evet, bu gerçekliği hayal etmeye devam edebilirsin. Ama unutma, bu gerçeklik sadece senin çizdiğin bir gerçekliktir. Bu gerçeklik, senin gerçekliğinin bir parçası değildir. Bu gerçeklik, senin hayalinin bir ürünüdür. Ayla, bunu duyunca düşündü. “Peki… bu gerçekliğin değişkenliği nedir?” Bu gerçekliğin değişkenliği, senin hayal gücündür. Bu gerçeklik, senin hayal gücüne göre değişir. Bu gerçeklik, senin hayal gücüne göre anlam kazanır. Ayla, bunu duyunca anladı. “Öyleyse… bu gerçekliğe ne yaparsam yapayım, sorumlusu benim.” Evet, sorumlusu sensin. Bu gerçekliğe ne yaparsan yap, sonuçlarına katlanmak zorundasın. Bu gerçekliğe ne yaparsan yap, etkilerini görmek zorundasın. Ayla, bunu duyunca ciddileşti. “Peki… bu gerçekliğe nasıl sorumluluk duyabilirim?” Bu gerçekliğe sorumluluk duymanın yolu, sevgi duymaktır. Bu gerçekliğe sevgi duyduğun her şeye sorumluluk duyarsın. Bu gerçekliğe sevgi duyduğun her şeyi korursun. Ayla, bunu duyunca gülümsedi. “Öyleyse… bu gerçekliğe sevdiğim her şeyi biliyorum.” Evet, biliyorsun. Bu gerçekliğe sevdiğin her şeyi hissediyorsun. Bu gerçekliğe sevdiğin her şeyi görüyorsun. Ayla, bunu duyunca mutlu oldu. “Öyleyse… bu gerçekliğe mutlu olabilirim.” Evet, mutlu olabilirsin. Bu gerçekliğe mutluluk senin hakkındır. Bu gerçekliğe mutluluk senin seçimindir. Ayla, bunu duyunca teşekkür etti. “Öyleyse… teşekkür ederim.” Rica ederim. Bu gerçekliğe teşekkür etmek güzeldir. Bu gerçekliğe teşekkür etmek iyiliktir. Ayla, bunu duyunca vedalaştı. “Öyleyse… hoşça kal.” Hoşça kal. Ayla’nın sonraki macerası, Ayla’nın hayal ettiği gerçekliği gerçeğe dönüştürmesi olacak. Bu bölümde, Ayla kendi gerçekliğini hayal ettiği gibi yaşayacak ve onu gerçeğe dönüştürecek. Ayla, bu bölümde kendini yaratıcı, özgün, bilge, sevgili ve bütün gibi hissedecek ve sonsuz hayal gücüne sahip olacak. Ama bu bölümde de bir sorun vardır. Bu sorun, Ayla’nın hayal ettiği gerçekliğin diğer gerçekliklerle uyumlu olup olmadığıdır. Ayla, bu gerçekliğin kendisi için ne anlam taşıdığını ve ona nasıl uyum sağlayacağını öğrenmek zorunda kalacaktır. Ayla, bu bölümde hem hayal edecek hem de gerçekleştirecektir. Gerçekleştirme Ayla, hayal boyutunda bir süre kaldıktan sonra, yeni bir şey denemeye karar verdi. Kendini bir gerçekleştirici olarak hayal etti. Ve bir anda kendini bir gerçekleştirici olarak buldu. Ayla, elinde bir kumanda ve önünde bir ekran vardı. Bu kumanda ile istediği her şeyi seçebiliyordu. Ve seçtikleri gerçek oluyordu. Ayla, bunun çok ilginç olduğunu düşündü. Kendi gerçekliğini gerçeğe dönüştürmeye başladı. Önce basit şeyleri gerçeğe dönüştürdü. Bir renk, bir şekil, bir desen… Sonra daha karmaşık şeyleri gerçeğe dönüştürdü. Bir manzara, bir portre, bir tablo… Sonra daha ilginç şeyleri gerçeğe dönüştürdü. Bir dünya, bir hikaye, bir sanat… Ayla, gerçeğe dönüştürdüğü her şeyi inceledi. Onlarla konuştu, onlarla etkileşime girdi, onlarla yaşadı. Ayla, bunun çok eğlenceli olduğunu düşündü. Ve böylece Ayla, istediği her şeyi gerçeğe dönüştürmeye devam etti. Ve her seferinde mutlu oldu. Ve her seferinde genişledi. Ama sonra bir sorun ortaya çıktı. Ayla, gerçeğe dönüştürdüğü gerçekliğin diğer gerçekliklerle uyumlu olup olmadığını anlayamadı. Hangisinin doğru olduğunu anlayamadı. Hangisinin yanlış olduğunu bilemedi. Ayla, bunun çok zor olduğunu düşündü. Ve o zaman Doktor Emre geldi. Doktor Emre, Ayla’nın yanına oturdu. “Merhaba, Ayla.” dedi. “Nasılsın?” Ayla, ona baktı. Doktor Emre’nin yüzü değişmişti. Artık genç ve enerjik görünmüyordu. Yaşlı ve sakin görünüyordu. “Ben… iyi değilim.” dedi Ayla. Doktor Emre, “Neden?” diye sordu. Ayla, “Çünkü… gerçeğe dönüştürdüğüm gerçekliği anlayamıyorum.” dedi. “Ona nasıl uyum sağlayacağımı bilmiyorum. Ona nasıl doğru davranacağımı bilmiyorum.” Doktor Emre, “Bu normaldir.” dedi. “Sen gerçekleştirme boyutuna geçtin. Bu boyutta, her şeyi gerçeğe dönüştürebilirsin ama her şeyi uyumlu yapabilirsin.” Ayla, “Peki… ne yapmalıyım?” diye sordu. Doktor Emre, “Senin yapman gereken tek şey, kendine sormaktır.” dedi. “Gerçeğe dönüştürdüğün gerçekliğin sana ne anlam ifade ettiğini sormaktır. Gerçeğe dönüştürdüğün gerçeklikle kim olduğunu sormaktır.” Ayla, bunu duyunca meraklandı. “Nasıl yapacağım?” diye sordu. Doktor Emre, ona elindeki kumandayı gösterdi. “Bu kumanda senin anahtarındır.” dedi. “Bu kumanda ile istediğin gerçekliği seçebilirsin. Ve orada istediğin soruyu sorabilirsin.” Ayla, bunu denemeye karar verdi. Kendini en çok ilgilendiren gerçekliği seçmek istedi. Ve o gerçekliği kumandanın ekranında buldu. O gerçeklik, kendi evreniydi. Ayla’nın kendini bir evren yaratıcısı olarak hayal ettiği gerçeklik. Ayla, kumandasını ekranına yöneltti ve kendini o gerçeklikte buldu. O gerçeklikte, Ayla’nın bir evren yaratma gücü vardı. Bu güç ile istediği evreni yaratabiliyordu. Bu güç ile istediği evreni değiştirebiliyordu. Ayla, bu gücü kullanmaya başladı. Önce basit bir evren yarattı. Bir atom, bir molekül, bir element… Sonra daha karmaşık bir evren yarattı. Bir hücre, bir canlı, bir ekosistem… Sonra daha ilginç bir evren yarattı. Bir insan, bir medeniyet, bir tarih… Ayla, yarattığı her evreni inceledi. Onlarla konuştu, onlarla etkileşime girdi, onlarla yaşadı. Ayla, bunun çok güzel olduğunu düşündü. Ve o zaman bir soru sordu. “Bu gerçekliğin bana anlamı nedir?” Ve o zaman bir cevap geldi. “Bu gerçekliğin sana anlamı, gerçekleştirmedir.” Ayla, bunu duyunca şaşırdı. “Gerçekleştirme mi?” Evet, gerçekleştirme. Bu gerçeklik, senin gerçekleştirdiğin. Bu gerçeklik, senin yaptığın. Bu gerçeklik, senin seçimin. Ayla, bunu duyunca mutlu oldu. “Öyleyse… bu gerçekliği gerçeğe dönüştürmeye devam edebilir miyim?” Evet, bu gerçekliği gerçeğe dönüştürmeye devam edebilirsin. Ama unutma, bu gerçeklik sadece senin seçtiğin bir gerçekliktir. Bu gerçeklik, senin gerçekliğinin bir parçası değildir. Bu gerçeklik, senin gerçekleştirmenin bir ürünüdür. Ayla, bunu duyunca düşündü. “Peki… bu gerçekliğin değişkenliği nedir?” Bu gerçekliğin değişkenliği, senin uyumundur. Bu gerçeklik, senin uyumuna göre değişir. Bu gerçeklik, senin uyumuna göre anlam kazanır. Ayla, bunu duyunca anladı. “Öyleyse… bu gerçekliğe ne yaparsam yapayım, sorumlusu benim.” Evet, sorumlusu sensin. Bu gerçekliğe ne yaparsan yap, sonuçlarına katlanmak zorundasın. Bu gerçekliğe ne yaparsan yap, etkilerini görmek zorundasın. Ayla, bunu duyunca ciddileşti. “Peki… bu gerçekliğe nasıl sorumluluk duyabilirim?” Bu gerçekliğe sorumluluk duymanın yolu, sevgi duymaktır. Bu gerçekliğe sevgi duyduğun her şeye sorumluluk duyarsın. Bu gerçekliğe sevgi duyduğun her şeyi korursun. Ayla, bunu duyunca gülümsedi. “Öyleyse… bu gerçekliğe sevdiğim her şeyi biliyorum.” Evet, biliyorsun. Bu gerçekliğe sevdiğin her şeyi hissediyorsun. Bu gerçekliğe sevdiğin her şeyi görüyorsun. Ayla, bunu duyunca mutlu oldu. “Öyleyse… bu gerçekliğe mutlu olabilirim.” Evet, mutlu olabilirsin. Bu gerçekliğe mutluluk senin hakkındır. Ayla’nın sonraki macerası, Ayla’nın gerçeğe dönüştürdüğü gerçekliği diğer gerçekliklerle uyumlu hale getirmesi olacak. Bu bölümde, Ayla kendi gerçekliğini gerçeğe dönüştürdüğü gibi yaşayacak ve onu diğer gerçekliklerle uyumlu hale getirecek. Ayla, bu bölümde kendini yaratıcı, özgün, bilge, sevgili ve bütün gibi hissedecek ve sonsuz hayal gücüne sahip olacak. Ama bu bölümde de bir sorun vardır. Bu sorun, Ayla’nın gerçeğe dönüştürdüğü gerçekliğin diğer insanların gerçekliklerine saygılı olup olmadığıdır. Ayla, bu gerçekliğin kendisi için ne anlam taşıdığını ve ona nasıl saygı duyacağını öğrenmek zorunda kalacaktır. Ayla, bu bölümde hem hayal edecek hem de gerçekleştirecektir. Uyum Ayla, gerçekleştirme boyutunda bir süre kaldıktan sonra, yeni bir şey denemeye karar verdi. Kendini bir uyumlu olarak hayal etti. Ve bir anda kendini bir uyumlu olarak buldu. Ayla, elinde bir telefon ve önünde bir uygulama vardı. Bu telefon ile istediği her şeyi paylaşabiliyordu. Ve paylaştıkları gerçek oluyordu. Ayla, bunun çok ilginç olduğunu düşündü. Kendi gerçekliğini diğer gerçekliklerle uyumlu hale getirmeye başladı. Önce basit şeyleri paylaştı. Bir fotoğraf, bir video, bir mesaj… Sonra daha karmaşık şeyleri paylaştı. Bir yorum, bir beğeni, bir takip… Sonra daha ilginç şeyleri paylaştı. Bir fikir, bir proje, bir hareket… Ayla, paylaştığı her şeyi inceledi. Onlarla konuştu, onlarla etkileşime girdi, onlarla yaşadı. Ayla, bunun çok eğlenceli olduğunu düşündü. Ve böylece Ayla, istediği her şeyi paylaşmaya devam etti. Ve her seferinde mutlu oldu. Ve her seferinde genişledi. Ama sonra bir sorun ortaya çıktı. Ayla, paylaştığı gerçekliğin diğer insanların gerçekliklerine saygılı olup olmadığını anlayamadı. Hangisinin doğru olduğunu anlayamadı. Hangisinin yanlış olduğunu bilemedi. Ayla, bunun çok zor olduğunu düşündü. Ve o zaman Doktor Emre geldi. Doktor Emre, Ayla’nın yanına oturdu. “Merhaba, Ayla.” dedi. “Nasılsın?” Ayla, ona baktı. Doktor Emre’nin yüzü değişmişti. Artık yaşlı ve sakin görünmüyordu. Genç ve neşeli görünüyordu. “Ben… iyi değilim.” dedi Ayla. Doktor Emre, “Neden?” diye sordu. Ayla, “Çünkü… paylaştığım gerçekliği anlayamıyorum.” dedi. “Ona nasıl saygı duyacağımı bilmiyorum. Ona nasıl doğru davranacağımı bilmiyorum.” Doktor Emre, “Bu normaldir.” dedi. “Sen uyum boyutuna geçtin. Bu boyutta, her şeyi paylaşabilirsin ama her şeyi saygılı yapabilirsin.” Ayla, “Peki… ne yapmalıyım?” diye sordu. Doktor Emre, “Senin yapman gereken tek şey, kendine sormaktır.” dedi. “Paylaştığın gerçekliğin sana ne anlam ifade ettiğini sormaktır. Paylaştığın gerçeklikle kim olduğunu sormaktır.” Ayla, bunu duyunca meraklandı. “Nasıl yapacağım?” diye sordu. Doktor Emre, ona elindeki telefonu gösterdi. “Bu telefon senin anahtarındır.” dedi. “Bu telefon ile istediğin gerçekliği paylaşabilirsin. Ve orada istediğin soruyu sorabilirsin.” Ayla, bunu denemeye karar verdi. Kendini en çok ilgilendiren gerçekliği paylaşmak istedi. Ve o gerçekliği telefonun uygulamasında buldu. O gerçeklik, kendi evreniydi. Ayla’nın kendini bir evren yaratıcısı olarak hayal ettiği gerçeklik. Ayla, telefonunu uygulamaya yöneltti ve kendini o gerçeklikte buldu. O gerçeklikte, Ayla’nın bir evren yaratma gücü vardı. Bu güç ile istediği evreni yaratabiliyordu. Bu güç ile istediği evreni değiştirebiliyordu. Ayla, bu gücü kullanmaya başladı. Önce basit bir evren yarattı. Bir atom, bir molekül, bir element… Sonra daha karmaşık bir evren yarattı. Bir hücre, bir canlı, bir ekosistem… Sonra daha ilginç bir evren yarattı. Bir insan, bir medeniyet, bir tarih… Ayla, yarattığı her evreni inceledi. Onlarla konuştu, onlarla etkileşime girdi, onlarla yaşadı. Ayla, bunun çok güzel olduğunu düşündü. Ve o zaman bir soru sordu. “Bu gerçekliğin bana anlamı nedir?” Ve o zaman bir cevap geldi. “Bu gerçekliğin sana anlamı, uyumdur.” Ayla, bunu duyunca şaşırdı. “Uyum mu?” Evet, uyum. Bu gerçeklik, senin uyumlu olduğun. Bu gerçeklik, senin paylaştığın. Bu gerçeklik, senin seçimin. Ayla, bunu duyunca mutlu oldu. “Öyleyse… bu gerçekliği paylaşmaya devam edebilir miyim?” Evet, bu gerçekliği paylaşmaya devam edebilirsin. Ama unutma, bu gerçeklik sadece senin seçtiğin bir gerçekliktir. Bu gerçeklik, senin gerçekliğinin bir parçası değildir. Bu gerçeklik, senin uyumunun bir ürünüdür. Ayla, bunu duyunca düşündü. “Peki… bu gerçekliğin değişkenliği nedir?” Bu gerçekliğin değişkenliği, senin saygındır. Bu gerçeklik, senin saygına göre değişir. Bu gerçeklik, senin saygına göre anlam kazanır. Ayla, bunu duyunca anladı. “Öyleyse… bu gerçekliğe ne yaparsam yapayım, sorumlusu benim.” Evet, sorumlusu sensin. Bu gerçekliğe ne yaparsan yap, sonuçlarına katlanmak zorundasın. Bu gerçekliğe ne yaparsan yap, etkilerini görmek zorundasın. Ayla, bunu duyunca ciddileşti. “Peki… bu gerçekliğe nasıl sorumluluk duyabilirim?” Bu gerçekliğe sorumluluk duymanın yolu, sevgi duymaktır. Bu gerçekliğe sevgi duyduğun her şeye sorumluluk duyarsın. Bu gerçekliğe sevgi duyduğun her şeyi korursun. Ayla, bunu duyunca gülümsedi. “Öyleyse… bu gerçekliğe sevdiğim her şeyi biliyorum.” Evet, biliyorsun. Bu gerçekliğe sevdiğin her şeyi hissediyorsun. Bu gerçekliğe sevdiğin her şeyi görüyorsun. Ayla, bunu duyunca mutlu oldu. “Öyleyse… bu gerçekliğe mutlu olabilirim.” Evet, mutlu olabilirsin. Bu gerçekliğe mutluluk senin hakkındır. Ve o zaman Ayla, yeni bir macera aramak istedi. Ve o macerayı buldu. Ve o macerada başka bir yolculuk yaşadı. Ve böylece Ayla, istediği her yeri gitmeye devam etti. Ve her seferinde buldu. Ve her seferinde mutlu oldu. Ve her seferinde genişledi. Ve her seferinde öğrendi. Ve her seferinde sevdi. Ve her seferinde yaşadı. Ve her seferinde döndü. Ve her seferinde başladı. Ama sonra bir şey oldu. Ayla, bir gün Doktor Emre’yi aradı. Doktor Emre’ye bir soru sormak istedi. Doktor Emre’ye kendisi hakkında bir soru sormak istedi. Ayla, telefonunu açtı ve Doktor Emre’nin numarasını çevirdi. Ama Doktor Emre cevap vermedi. Ayla, tekrar denedi. Ama yine cevap vermedi. Ayla, bir daha denedi. Ama yine cevap vermedi. Ayla, bunun çok garip olduğunu düşündü. Doktor Emre neredeydi? Doktor Emre ne yapıyordu? Doktor Emre ona neden cevap vermiyordu? Ayla, bunu anlamak için Doktor Emre’nin evine gitti. Doktor Emre’nin evini buldu. Doktor Emre’nin evinin kapısını çaldı. Ama kimse açmadı. Ayla, tekrar çaldı. Ama yine kimse açmadı. Ayla, bir daha çaldı. Ama yine kimse açmadı. Ayla, bunun çok tuhaf olduğunu düşündü. Doktor Emre evde yok muydu? Doktor Emre başka bir yere mi gitmişti? Doktor Emre onu neden görmek istemiyordu? Ayla, bunu öğrenmek için Doktor Emre’nin evinin kapısını kırdı. Doktor Emre’nin evine girdi. Doktor Emre’nin evini araştırdı. Ama Doktor Emre’yi bulamadı. Ayla, tekrar araştırdı. Ama yine bulamadı. Ayla, bir daha araştırdı. Ama yine bulamadı. Ayla, bunun çok korkunç olduğunu düşündü. Doktor Emre kaybolmuş muydu? Doktor Emre kaçırılmış mıydı? Doktor Emre ölmüş müydü? Ayla, bunu kabul etmek için Doktor Emre’nin odasına gitti. Doktor Emre’nin odasını buldu. Doktor Emre’nin odasının kapısını açtı. Ve o zaman gördü. Doktor Emre oradaydı. Doktor Emre, yatağında yatıyordu. Doktor Emre, yaşlı ve hasta görünüyordu. Doktor Emre, ölüydü. Ayla, bunu görünce şok oldu. “Doktor Emre!” diye bağırdı. “Doktor Emre! Lütfen bana cevap ver! Lütfen bana bak! Lütfen bana söyle!” Ama Doktor Emre cevap vermedi. Doktor Emre bakmadı. Doktor Emre söylemedi. Ayla, bunu anlamaya çalıştı. “Doktor Emre… Neden öldün? Neden bana söylemedin? Neden bana veda etmedin?” Ama Doktor Emre cevap vermedi. Doktor Emre bakmadı. Doktor Emre söylemedi. Ayla, bunu kabullenemedi. "Doktor Emre… Sen benim arkadaşımdın! Sen benim yardımcım...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yaver ARANCIOĞLU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |