Zamanı gelen bir düşüncenin gücüne hiçbir ordu karşı koyamaz. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Kitabın kapağına bakınca şiirlerin türkü formunda olacağını düşünmüştüm. Nedenini kestiremediğim bir duyguyla kendimi bir an Urfa’da, Balıklı Göl kenarında kahve içerken görür gibi oldum. Susuz ve mezesiz bir otuz beşlik rakı içmenin rehavetine kapılmış gibi oldum. Başım da, gülüşüm de, görüşüm de duman… Kitap kapağı, bakır bir muhafazanın içinde, porselen bir fincanda köpüklü bir kahvenin nostaljik bir kilim üzerinde, kahve tonu ağırlıklı bir tona sahip… Altmış dört sayfa ve kırk dokuz şiirden oluşan kitabı okuyucuya sunuyor. Bir kahve kitabı kahve tanında olacağından kuşkum yok. Kitaba şöyle bir göz gezdirdim. Geleneğin modernize olmuş haliyle hemhal bu kitabı değerlendirelim. Hani İslam’ın ilk emri “Oku” ya, ben de okumaya başlıyorum. Kitabın ilk şiiri “Kahve Hatırı”… Şair, unutulmaya yüz tutmuş ya da yöresel kullanımlarda kalmış birçok kavram ve kelimeyi yeniden dilimize kazandırmak çabasında olduğunu bu şiirinde görebiliyoruz. Bunlardan biri “mırra” kavramı… “mırra” şekersiz ve birkaç kez demlenen kahve demek… Şair acıyı hem yürekte, hem damakta yaşatıyor. Muhabbeti bir dost ile kahve eşliğinde paylaşmaktan daha güzel ne olabilir ki… Geleneksel şiiri modernize ettiğini düşünmekle yanlış yapmadığımı şair bu şiirinde doğrudan ortaya koyuyor. Şiiri okuyunca, “Beş Hececiler”i yâd etmemek vefasızlık olurdu. Hepsini rahmetle anıyorum. Şiirlerde çok orijinal ve çok etkileyici imgelere var. Benim en çok etkisinde kaldığım dizeleri söyleyeyim: “Kahve üstünde köpük bir peri gülüşüdür” “Sadesinde bin gizem hercai şekerlisi” “Leylanın gözünde sürmedir cezve isi” Bu çarpıcı ifadelerin telmihlerle süslenmesi de cabası… “Kahvelim” adlı şiirin ilk dizesi bütün şiirin beklenen esrarını kırıyor. Çünkü ilk dize bir önceki şiirde kullanılıyor. “Kahve rengi düşlerin köpüğünde bin gizem” Keşke “…bin gizem”i kullanmasaymış şair burada. Daha önceki şiirde “Sadesinde bin gizem” olarak kullanıyor. Şiirin diğer kısımları kusursuz… Bu şiirde “ketum” gibi sıra dışı kavramlar telmih sanatıyla birlikte kullanılıyor. “Belkıs’ın albenisi hatırınla yarışır” Masallarda uzaklığı ifade eden Çin, Hint, Yemen gibi ülkeler kullanılıyor. Yemen, aynı zamanda bu şiirdeki gibi, Anadolu türkülerinde kahvenin anayurdu olarak da yerini alıyor. “Kahve Kokulu Hayal” Bu şiirdeki kelimelr ve kullanılan üslupbana Faruk Nafiz’i anımsattı. Kendisini rahmetle anıyorum. Bence kusursuz bir şiir… Hani bir pınardan su akar ya, işte öyle akıyor şiir. Şiirin gizemini bozmamak için alıntı yapmıyorum. Yalnızca “Muhannet” kavramı şedde ile yazıldığından “nun” çift okunuyor. Sanırım burada klavye hatası olmuş… “Kahve Rengi Sorular” adlı şiir, beklenmeyen sorulardan oluşmakta… Zaten şiirde de üç soru ve birçok düşüncenin yorumu var. Şu dizelerdeki güzelliğe bakın: “Bir gün bir devran gelir çekip gider gül misal Kahverengi sorular kahve içinde erir Köpük köpük nazlanır dudağa değen masal Hasretin kör dikeni gönlümüzde boy verir” “Kahve Ellerinde Gül”… Bir kahveden bahsediliyorsa, elbette kahve, fincan, tabak, tat gibi kavramlar kullanılacak, bir kavram ve bir terim mümkün olduğunca az kullanılmalı. Asım Bezirci, Orhan Veli ile Ahmet Haşim karşılaştırması yaptığında, Orhan Veli’nin bütün şiirlerinde 1500 farklı kelime kullandığını, yaklaşık 1600 farklı kelime kullandığını, ancak Haşim’in Orhan Veliye göre çok daha az şiir yazdığını söylüyor. bu ölçütü bütün şairlerin şiir yazarken dikkate almaları gerektiğini düşünüyorum. “Kahve Ellerinde Gül” adlı şiir sanat ve akıcılık yönünden tam bir şiir. “Bir Kahve İçimliği” şiirini okurken de Kemalettin Kamu üslubunu bende çağrıştırdı. Önceki şiirler için söylediklerim bu şiir için de geçerli… Tekrar kelimelerden olabildiğince kaçınmak… “Kahve Tonunda Hayal”… İbrahim Kilik modern imgeleri klasik hece şiirinde eritiyor. Şekerin bir bardak çaya karışması gibi… Eskilerin “Aruz kusuru” dedikleri basit kusurları İbrahim Kilik şiirinde hece şiiri kusuru olarak ara ara karşımıza çıkıyor. “Kahve Tonunda Hayal” şiirindeki şu dizelerin cezbediciliğine bir bakın. “Bir masal çağı başlar gönülde sırça saray Buruktur kelimeler veda nağmelerinde Tam hüzün saatidir aşıp gidiyorken ay Kahvenin adı geçer dostluk nağmelerinde” “Kahve Kokusu” adlı şiiri okurken aklıma Sedat Umran geldi. Kendisini rahmetle anıyorum. Türk şiirinde bir ilki gerçekleştirdi; kavramlar üzerine şiir yazmak. İbrahim Kilik’i de doğrudan etkilediği belli… Kahve ve fonksiyonları, etkileri, kullanılan malzemeleri konu edinerek şiirlerini oluşturmuş İbrahim Kilik. Kavramlar üzerine şiir yazmak elbette bir farklılık orijinal bir çabanın okuyucuya gösterilmesi… Ancak her şiir bir kavramı konu ediniyorsa, tekrarlardan arınıp, özgün ifadeler bulunabilir. Tek kavram bir kitabı oluşturuyorsa, sürekli tekrar kelimeler kaçınılmaz duruma dönüşüyor. Birkaç şiir sonra hep aynı şeyi okuyormuşsunuz düşüncesine kapılıp sıkılıyorsunuz. Bence bu tür kitaplar yerine, bu kitapta yer alan her üç dört şiiri farklı kitaplara serpiştirmek daha iyi olur. Şimdiye kadar okuduğum şiirlerin tamamında kahvenin verdiği duyguyla bir aşk arayışı ve aşk telmihleri kullanılmış. Şiirdeki ahenk anlam ve ifade de bir farklılık yok. On dörtlü hece ölçüsüyle Faruk Nafiz üslubu hâkim. Yani arayış ve yeni söylemlerin denenmesi şiire bir özgünlük katacaktır. Kitabın tamamında gerek ahenk, gerek konu, gerekse sanatsal ifadelerde hep aynı unsurlar üzerinde yoğunlaşılmakta. Ses, ahenk ve kelimelerin birbirleriyle uyumu, hiddet, kırgınlık, muhabbet, sohbet kavramlarını ifade eden sözcüklerin yerinde kullanıldığı ve ölçülerde bir kusur olmadığı için şiirler tek tek ele alındığında çok güzel, toplu değerlendirmelerde sürekli tekrarlarla okuyanı yoracak kadar kitabın kalitesini düşürmekte… Genel olarak okunabilir ve okunması da kültür taşıyıcılığı dikkate alındığında okuyana çok şey kazandıracak bir eser. Yazarın yolu ve gönü açık olsun… 15 Mart 20 Gölcük
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |