Paranız varsa toprak alın. Artık üretmiyorlar. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
„Ayakları dalgınlığa takılı, bir türlü bağa yetişemiyen!“ ve „Fıstık ağaçlarının alaca gölgesinde/Ak hayallere dalan mavi gözlü çocuk.“ yaşı Türkiye ortalamasının üstüne çıksa da, ve tüm karamsarlığına karşın sürdürür yaşamını. Bu karamsarlık o denli koyulaşmıştır ki: Kendi yalnızlığını eğirmekte, kendi kuşağından kendi cenazesini kaldıran son insan gibi hissetmektedir. Hatta „Her şeyde olduğu gibi galiba ölmekte de geç kaldım.“ diyebilmektedir. 1914’te Nizip’te başlayan yaşam serüveninin her aşaması dolu dolu geçse de, Tanyol ustanın son noktada vardığı yer;“İnsan ölüm ötesindeki karanlığı ancak şiirin kurmuş olduğu köprüyü geçerek aydınlatabilir.“ Ve devamla; „İnsan bu dünyaya kendine ait olandan değil kendisinden bir şeyler bırakmalı, bu da ancak şiirle, sanatla olur.“ diye düşünmektedir. İlk şiirinin İsmail Habib Sevük’ün çıkardığı „Maarif Mecmuası“nda yayınlanışının ardından geçen 70 yıllık sanat yaşamını, kavgalarını, serüvenlerini, aşklarını ve yaşama olan bağlılığını bir çırpıda kaleme almak kolay olmasa gerek, diye düşünüyorum.Böylesine dopdolu bir yaşam ne yazık ki ülkemizde bir türlü hak ettiği ilgiyi elde edemiyor. Ustanın haklı bir serzenişle dile getirdiği gibi, piyasa şarkılarına söz yazanların gerçek şair ve şiirin yerini alması karşısında maalesef yapılacak bir şey yokmuş gibi geliyor. Hiç bir sanat kaygısı güdülmeden, yalnızca salt ticari amaçla yazılmış sözlere milyonların değer biçilmesi, ekonomide kötü paranın iyi parayı kovması gibi bir şey olsa gerek. Tanyol, diğer yazarların aksine ilk olarak akademik alana ilişkin eserler yayımlar. Bunda ise yanıldığını şöyle getirir; „Güzel şiirin yitmeyeceğine inanmıştım bir kez. Bir şiir kendi gücüyle yaşayamıyorsa kitaplarda isim kalabalığı olmak neye yarar diye düşünüyordum.“ Güzel şiirin kolay kolay destek, propaganda uyarı olmadan kendi gücüyle ayakta duramayacağını anlayamamıştır. Onun yaşamında büyük bir yer tutan Yahya Kemal örneğinden yola çıkarak, şu yargıya varır:“Yahya Kemal bütün ömrü boyunca kendi şiirlerinin reklamını eleştiri ve propagandasını yapmaya ve her kuşaktan çevresinde bir halka oluşturmaya dikkat etmişti.“ Yahya Kemal’in ömrünün son döneminde bile, Orhan Veli’nin kitabını ona,“ En genç şaire!“ diyerek sunması da gösteriyor ki, şairlerin yaşları ömürleriyle ölçülmüyor.78’inde „Son Liman“ı yayımlayan Ustayı tanıtmakta ne yazık ki, ben de çok geç davrandım.Onun her şey de geç kalması gibi, bu yazı da geç kaldı. Umarım, benim bu inanılmaz ihmalkarlığımı affeder. Bu yazının amacı da, genç kuşaklara Cahit Tanyol’u tanıtmak, edebiyatımızda hak ettiği yeri ona verebilmektir. „Son Liman“: /Yaşam Öyküsü, Sevgiliye Dizeler, Bir Yere Gelirsin ki, İnsan, Sıla ve Başına Buyruk Dizeler/ başlığı altında altı bölümde toplanmış. Şiirlerin çoğunluğunu“ Sevgiliye Dizeler „ bölümünde bulmaktayız. İlk aşkı Elife’ye duygularını /Bir doyumsuz uçuştur aşkların ilki/ olarak tanımlar. Sevdiği uzaklaşınca şair;“Suyunu içtiğin çeşme / Dokunduğun herşey / Çağrışım yağmurlarıyla ıslanarak / Konuk olurlar meclisime“ diye sızlanır. Sevdası giderek koyulaşır; türkülerle yatar, türkülerle uyanır. Onun sevdasının bahçe kapısını ancak bir türkü açar. Ve „Bir türkü dinlesem olurum ağlamaklı“ derken, Anadolu’nun bizi her dem kendine çekiveren büyülü havasını ne güzel dile getirir. Varlık’ın l962’de 587. sayısında yayımlanan „Yitik Özlem“(s.29) adlı şiiri, ilk yayınlandığında ithafsız olmasına karşın, bu kez Füsun Akarsu’ya ithaf edildiğini görmekteyiz. Ayrıca ilk yayınlandığı biçiminden oldukça değişiklikler var. İlkinde, şair noktalama işaretlerini kullan- masına karşın, bu kez kitabın tümünde çok ender olarak virgül kullanmaktadır. Bu da onun zaman içinde şiirde biçim değişikliğine gittiğini göstermektedir. „Yitik Özlem“in değişen dizeleriyse: „Dudaklarında alev alev gülüş“(eski) / „Dudaklarında alevli bir gülüş“ (yeni) „Gözlerinde kıvıl kıvıl gece“ (eski) / „Bakışlarında davet yüklü gece“ (yeni) „Yüzün gölge gölge süzülünce“(eski)/ „Yüzün perde perde ürperince“ (yeni) Son Liman’daki gezintimize devam ediyoruz. Tanyol Usta’yı tanımlamak ya da bir şekilde kategorize etme haddini kendimde bulmasam da, bunu belirtmeden edemeyeceğim. Gaziantep folklorunun ünü yurtdışına kadar uzanmış önemli folklorik öğesi „gümüşlü zurnası“ sanırım Tanyol’u da büyük ölçüde büyülemiş ki, şiirlerinde -üşenmeden saydım- tam 34 kez türkü sözcüğünü yinelemiş.Onu özellikle etkileyen türkülerse „Vezir Ahmet“, „Deli Mehmet“ ve çoban türküleridir. Fecri yakan bir aşk hikayesini anlatan Vezir Ahmet türküleri onun duygu dünyasını zenginleştirmekle kalmamış, o yağız insanların topraklarına derinden bağlanmasına neden olmuştur. Türkü imgesini böylesine yoğunlukta kullanması ilk bakışta bir zayıflık gibi görünse de, aslında zengin türkü kültürümüz göz önüne alındığında kolayca bağışlanır. Anadolu’nun o uçsuz bucaksız ve yalım yalım yalnızlığı çağrıştıran bozkırında yetişen nice ozanımız başta Aşık Veysel olmak üzere, bizi hep derinden etkilememişler midir? „Türkü“ imgesi yanında sıkça kullandığı diğer imgeler arasında „liman“ ve „deniz“i görmekteyiz. Bunların da Usta’nın yaşadığı iki önemli kent İzmir ve İstanbul’dan kaynaklandığını belirtmeliyiz. Öte yandan Tanyol’u etkileyen zamansa gecedir. „Son Liman“da insanı öylesine sarıp sarmalayan dizeler var ki, etkilenmemek olası değil. Örneğin; /Bu gece yarısı sokaklardayım Ellerimi arıyorum boş ver Avuçlarında unutmuş olacağım/ (Bu Gece Yarısı Sokaklardayım) / Ne güzel olurdu / Ne yıllar bıraktı peşimizi Bir ağaçta yaprak Ne de hatıralar/ Bir suda ses olarak doğmak/ /Bir kaçış var öylesine Bir türlü yakalayamıyorum seni Yanımda olsan bile/ /Uyusam/ Bir kuş kanatlanır maviliğe/ Ve bulutlar geçer içimden/ Arınırım/ Uyansam Kendi yalnızlığıma bürünür/ Sarınırım/ Türk edebiyatına önemli bir eleştirmen olarak ta önemli hizmetler vermiş olan Cahit Tanyol’un şiir üzerine düşündüklerine de kısaca değinmekte yarar var. Usta, şiiri tanımlarken Tolstoy’un „Sanatın, güzelliğin ifadesi olması“ gerçeğinden hareketle, Flaubert’in „Hiçbir anlam ifade etmeyen güzel bir dize, bir anlam ifade eden, fakat daha az güzel olan bir dizeden çok üstündür.“ sözüne sıkı sıkıya bağlıdır. Ona göre şiirin okulu yoktur. Bir şiire, sanat eseri değilse, ne realist olması, ne romantik olması bir değer vermez. Şiir, ya güzeldir, ya değildir. Onun tek bir okulu vardır: Güzellik. Ve yine ona göre, „sanat, sanat için midir?“ yoksa, „sanat toplum için midir?“ çekişmesi gereksizdir. Çünkü bunun, sanatın amacının anlama yönelmiş olduğunu sanmaktan doğan bir anlayıştan kaynaklandığını ileri sürer. Ayrıca, sanat, aşktan söz açtığı kadar sefaleti de kendisine konu yapabilir. İhtilalden söz açtığı kadar rüyayı, hülyayı da anlatabilir. Bu, sanat adamının eğilimi ve yaratılışına bağlı bir şeydir. Sanatçının kendi milletine en büyük borcu, özlü eserler meydana getirmektir. Şiir ona göre bağımsız bir sanattır. İnsanlığın en özlü yanını veren, tek koşulu sınırsız bir özgürlük olan şiir hiçbir şekilde baskı altında bulundurulamaz. Şiir için söylenmesi yasak hiçbir alan yoktur; elverir ki söyleyen şair olsun. Nasıl bilimin amacı, doğruyu bulmaksa, sanatın amacı da„güzellik“tir.(2) Şiir, bir yaz akşamı sahilleri öperek uzaklaşan ince ve karanlık bir kemandan gelen sesler gibi, duygumuzun fecirlerine tılsımlı bir gömlek ören ve ruhumuzun akşamlarını, nerden geldiği belli olmayan bir takım ürperme ateşleriyle yakıp kaybolan anlaşılmaz bir bilmece kutusudur.(3) Sanat ve düşün yaşamının 70. yılında sevgiyle andığımız Cahit Tanyol ustamızın daha geniş bir araştırmaya konu olmasını diliyorum. Çünkü o, bizim Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı ve Orhan Veli kuşağının en son temsilcisidir. Bu, ayrıca toplumca büyük eksikliğini hissettiğimiz bir kadirbilirlik olması bakımından da büyük önem taşımaktadır. Edebiyatımızda yüzlerce makaleye imza atmış, onlarca eser yayımlamış kavga, düşün adamı ve şair olarak Aramak, Yenilik, Değirmen ve Akademi dergilerini yönetmiş bir insanın yazılı kültürümüzde hak ettiği yeri şimdiden almış olması gerekmez mi? Son söz Cahit Tanyol’un Yahya Kemal için söylediği „namuslu dürüst adam“ deyimini izin verirse kendisi için ben de kullanmak istiyorum: Çünkü o, edebiyatımızda hakkı yendiğine inanan ve bunu açık yüreklilikle dile getiren ender namuslu ve dürüst insanlardan biridir../.. Kaynakça 1. Son Liman, Şiirler, Tanyol C., Armoni Yayınları, 1.Basım 1992, 127 sayfa 2. Türk Edebiyatında Yahya Kemal, Tanyol C., Remzi Kitabevi,1.Basım l985, s.116,117,118 3. Aramak Dergisi, Sayı: 1 „Şiir hakkında“ Tanyol C., Nisan 1939, s.5
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ömer akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |