REİS, YA DA “BİZİ SEN VATANSIZ BIRAKMA ALLAH’IM!”


Times gazetesi de “Reis” i sayfalarına taşıdı…

Times; “Erdoğan’ın yıldızı beyazperde de yükseliyor” diyerek övgü ile bahsetti…

Ehlinin malumudur; “Reis” , Erdoğan’ın biyografisini anlatan bir film.
Film henüz gösterime girmedi ama yayınlanan birinci ve ikinci fragmanları tüm dünyada gündem konusu oldu…
Times gazetesinde “Hannah Lucinda Smith” imzalı haber, filmin birinci fragmanını şu satırlarla veriyor:
“…Reis’in iki dakikalık fragmanında, Erdoğan ezan okuduğu için bir Türk askeri tarafından dövülen yaşlı bir adamı izleyen küçük bir çocuk olarak görülüyor. Çocuk askerlere meydan okuyor ve kendisini izleyenleri şaşırtarak ezanı kendi okumaya başlıyor.”
Times’in bahsettiği fragmanı, sizler de izlediniz mi, bilmiyorum ama aynen anlattığı gibidir…
Film, ‘Allah’ demenin suç sayıldığı 1950’lerde başlalıyor.
Mustafa Kemal’in ilkeleri temelindeki laik anayasası uyarınca, Türklerin çoğunun Müslüman olmasına rağmen ezanın Arapça okunmasının yasaklandığı (1950) yıllar…
Reis’in (Erdoğan’ın) tanıklık etmiş olduğu bir dönem…
Filmin asıl nefes kesen fragmanı; dönemin Başbakan Adnan Menderes’e karşı yapılan darbe ile (1961) ezanı susturmaya çalışmak…
Bir başka tabirle; dünyada bir ilk olan, Başbakan Menderes’in idam edildiği yıllar…
Dünyanın heyecanla beklediği film, 25 Mart’ta gösterime girecekmiş…
Gazetenin yazdığına göre; bu tarih çok önemli çünkü “anayasanın değiştirilmesi ve Erdoğan’ın görev süresinin uzatılması girişimlerine” denk geldiği bir tarih 25 Mart…
Haberde, “Hüdaverdi Yavuz’un yönetmenliğindeki filmin fragmanı Erdoğan’ın liderliği döneminde, Kürtlerin bastırılması gibi tartışmalı sorunlara dokunulmayacağı izlenimini doğuruyor” deniyor.
İşin bu yönünden çok, izlediğim filmin birinci ve ikinci fragmanlarında etkilendiğim yönünden bahsetmek istiyorum.
Postallılar camiyi ablukaya alıyor… İmam, minareden ezan okuyor -sessiz verildiği için bilmiyorum- ama muhtemelen ezanı Türkçe okuyor. Yaşlı bir adam, elinde tuttuğu küçük bir çocukla camiye doğru yürüyor ve kendisine çevrilen namlulara/süngülere aldırmadan ezanı Arapça okumaya başlıyor. Bir asker, verilen emir gereği ezan okuyan yaşlı adamı önce göğsünden dipçikle vuruyor, yaşlı adam susmuyor ezanı okumaya devam ediyor. Asker ikinci bir hamle ile yaşlı adamı vurarak susturuyor/öldürüyor. Bu kez minaredeki imam ezanı kaldığı yerden devam ediyor, muhtemelen onu da susturuyorlar ama ezanı kaldığı yerden devam ettiren başka biri çıkıyor ki; o yiğit kişi, ezan okuduğu için öldürülen yaşlı adamın elinden tuttuğu küçük çocuk…
İşte o günkü küçük çocuk, Reis’in ta kendisi…
O gün, kaldığı yerden okuyarak ezanı devam ettiren küçük çocuğun Reis/Erdoğan olduğunu filmde de çok açık belirtiyor. Zira sahnenin tam orasında davudi bir ses:
“...minareleri, sen, ezansız bırakma Allah’ım!”
O ses; Reis’in sesi…
Meğer Reis, taa o günden beri susturulmak istenilen ezanı kaldığı yerden başlayarak; “...minareleri, sen, ezansız bırakma Allah’ım!” demiş…
Ve aynı duayı ben de yapıyorum: “...minareleri, sen, ezansız bırakma Allah’ım!”
“Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız
Ve vatansız bırakma Allah’ım!”
“Amin, dediğinizi duyar gibi oluyor ve ekliyorum;
“Dahili ve harici bedbahtların, işbirliğiyle susturmaya çalıştıkları Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı başımızdan eksik etme Allah’ım!..”