Kendinden daha uyanık insanları işe aldığın zaman, senin onlardan daha uyanık olduğunu kanıtlamış oluyorsun. -R. H. Grant |
|
||||||||||
|
“Hey on beşli on beşli Sokak yolları taşlı On beşliler içinde Sevdiğim gözü yaşlı” Türküsü var ya; İşte o türküdeki kahraman benim.. Duyguları kirlenmemiş,, Sevda çiçeğini dalından yeni koparmış, Hayallerini toprak kokularına sarmış; elleri nasırlı ama yüreğinin temizliği yüzüne vurmuş, anasının gonca gülü, babasının taze umudu, gezdiği ve işlediği toprağın “namus bekçisi”.. Tek markası “helal” olan, “Haram”ı düşman belleyen toprakların civan merdi… Ölünce “şehit” doğurunca “gazi” olan anaların emzirdiği, Terleri” ak”, gönülleri “mert” olan babaların büyüttüğü Yüreğinde “iman” ,dilinde “besmele”,alnında “secde izi”nden başka sermayesi olmayan ; bendim o kahraman.. Sadakat kokulu topraklarda hayallerimi kovalarken, Umutlarımı yeşertirken bir gür seda duyuldu; -Memet kalk,Vatan nöbetine..! Vatan dendi mi sular değil “zaman” dururdu bizim için.. Önümüze ve arkamıza bakmazdık;Ufuktan gelecek “mukaddes muştu”da olurdu Yüreğimiz ve gözlerimiz.. Adımız “Mehmet” idi ama “Mehmetçik” oluverirdi hemen.. “Küçük Muhammed..” Muhammed diyemezlerdi büyüklerimiz; Ola ki “kem bir söz” duyarsak Peygamberimiz’in ruhaniyeti incinmesin diye.. Ve sonra; Emanet ederdik hayallerimizi ve umutlarımızı Sevdiklerimize.. Babalarımız ve analarımız mahzun ama mağrurdu.. Anamın ellerinde kına.. İbrahim’in elindeki İsmail gibi beni Rabbime yolcu ediyordu.. Vurduk sırtımıza “dualar ve aminleri” Ulaştık menzile.. Yüreklerindeki cesareti omuzlarında madalya olarak taşıyan Komutanlarımızla kader çizgimiz aynı mevzilerde kesişmişti.. Karşımızda “tek dişi kalmış” canavarın modern mermileri ve topları Yanı başımızda patlarken, Mağarada “yol arkadaşı”na; “Korkma! Allah bizimle beraberdir..” diyen “mukaddes muştu”yu Tekrar ediyorduk.. Kucağımızda taşıdığımız bedenler Yarım kalmış sevinçlerin ve umutların, Uzaklarda gizliden akıtılan gözyaşlarının, Elleri semada dualı dudakların hasretiydi.. Toprağa gömdüğümüz bedenler nurla yıkanmış Kirlenmemiş duyguları ötelere taşıyan Yol ve Menzil ‘in Hakiki Sahibi’ne kavuşanlardı.. Bedr’in Aslanları,Malazgirt ve Fetih’in kahramanlarıyla Aynı sancağın altında buluşanlardı.. Kimi zaman bulduğumuz ama çokça hasret kaldığımız Kuru yufka ve yağsız bulgur çorbası Yorgun bedenlerimizin yanında katığımızdı.. Koğuşlarda hasretini mektuplara, Siperlerde türkülere döken yanık yürekleri dinlerdik.. Göklerin “ölüm” indirdiği, Yerlerin “ölü” püskürttüğü o hengamda Şehadet kovalayan mücahidlerdik.. Ve bir kahpe şarapnel göğsüme yapıştı.. Sımsıcak kanım toprağa suluyordu, Benim canımdan “Can” katıyordu.. Gözlerim küçülürken içimde sevinç, İçimde “şükür” büyüyordu.. Ve bende Dilimde “zikir” sonsuzluk kervanına katılıyordum.. Şair’in Peygamberimiz’e sunduğu o şehit kanıyla dolu “Mukaddes Kase”de benden de bir “damla” vardı artık.. Ve o damla benim “şehadet mührüm”dü.. Ve ben de “Ölümsüz Diriler”in yanındaydım.. Eğer sorarlarsa; Onların avm’lerde çınlayan neşeli kahkahaları değil, İffetli tebessümleri; Parfüm kokulu yüzleri ve bedenleri değil, Buğday kokulu tenleri; Huzur evlerine terk edilen anaları ve babaları değil, Toprak ve hamurla yoğrulmuş elleri öpülen Cennet muştusu anaları ve babaları; Rant ve para uğruna değerlerini terk edenler değil, Sahip oldukları “Az”ı “helal” ile çoğaltan iradeleri; Kadınlarının iffet ve harimlerine düşman değil, O değerler için canlarını verecek azimleri; Tarihi düşmanlarımızın hile ve tuzaklarıyla Kardeşine silah sıkarak bölücülük yapanlar değil, Vatan toprağını kanlarıyla sulayarak ağıtlarını Türkçe,Kürtçe,arapça,lazca yakan ortak hisleri; Hırsızlık,gasp,yolsuzluk,fuhuş,içki,kumarda kaybolmuş Bir nesil değil, Mayası “helal süt” ,rızkı “helal lokma”,işi “alın teri” Markalı erdemleri; Vardı dersiniz… Ve eğer sorarlarsa; Üzerinizde gezindğiniz o toprağın altında Bugün kaybettiğiniz.. İman,ahlak,cesaret,iffet,azim,mücadele,sabır gibi değerlerin timsali “Tarihi abideler” yatıyor dersiniz.. Eğer hatıramıza sahip çıkmak isterseniz Tüllenen mağribi akşamları değil, Anadolu’nun üzerine doğan Meşriki fecirleri sarın yaralarımıza..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © lütfi akarçay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |