Birbirimizi seviyoruz evet. Kalplerimiz birbirimiz için çarpıyor buna da evet; ama birbirimizi gönülden sevmiyoruz. İşte bu yüzden birbirlerini sevenler hep başkalarına gönül veriyor. Neden mi? Çünkü birbirini gönülden seven yok. Birbirine gönülden bağlı olan yok. Her şeyi kalbimize yüklüyoruz. Oysa gönlün başardığını kalp başaramaz. Kalp çetrefilli sever. Gönül saf sevgiyle sever. Gönülde düşünme, akılda tutma, hafıza, zihin, akıl, yâd olur. Kalpte ise düşünce yoktur, yanlış yaparım korkusu yoktur. Sokakta, işte, mahallede merhabalar, günaydınlar, nasılsınlar hep gönülsüz söylenir. Sevmeye sıra gelince herkes birbirini sever, kollar. Tıpkı bir insanın ağacı, denizi, taşı, toprağı sevmesi gibi. Ama kim bir ağacı, kuşu, denizi gönül koyarak sever ki? Birbirimizi seviyoruz; ağacı, böceği, çiçeği sever gibi. Peki kim bir böcek gibi sevilmek ister ki? Öyleyse gönülden sevelim. Gönülden arkadaş olalım. Gönülde şeytan yoktur. Sevgimize şeytanı katmadan sevelim. Yürekten sevgi bir yere kadar götürür. Ama sevginin cennetini yaşamaksa amacınız, gönülden sevin. Gönülden severseniz yüreğiniz de daralmaz. Göğsünüz daralmaz. Kalbiniz dursa da gönlünüz sevmeye devam eder. Çünkü kalbiniz bedeninizle kalır. Gönlünüz ise ruhunuzla beraberdir. Ölüm ayırıncaya kadar değil, ta cennetin içine kadar ya da cehennemin dibine kadar seversiniz; eğer gönülden severseniz.
Kalbin erişemeyeceği yerdedir aşk. Aşka anca gönülle ulaşabilirsiniz. O nedenle gönülden sevin. Ya da hiç sevmeyin. Boşver gitsin deyin.