Her şey ancak sevgiyle satın alınabilmelidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Çevresindeki herşey bembeyazdı. Beyaz, beyazın içinde kaybolmuştu sanki.Masa üzerinde bir su bardağı onun yanında zorlu sorgulamaların yorucu temposunda ortaya çıkan ağız kurulukları ve yutkunma molalarına yetecek düzeyde bir buçuk litrelik bir pet su şişesi mevcuttu. Sorgulayan gerçeğin peşindeyken, sorgulanan için bol miktarda sigara ve su tüketmesi kaçınılmazdı.Gerçeğin saklandığı ya da sorgulayan tarafından gerçeğe yaklaşıldığı anlarda sorgulanan için bir paket sigara ve su bir imdat kolu gibiydi. Tıpkı o gün gibi başı yere eğik bir pozisyonda sessizce bekliyordu. Aslında ne sorulan ne de cevaplanan onun umurunda değildi. Söyleyeceği her cümle, karşı tarafa deli saçması gibi gelen küçük ve cılız uyarılardan ibaret olacaktı. Odanın kapısı aniden açıldığında ne istifini ne de suskunluğunu bozacaktı. "Raporlarınız sağlam geldi, Zehra hanım..." "Akli melekeleriniz yerindeymiş." İçinden gülmek geldi.Bu içsel ruh hali yüzüne yansıyarak cevapladı. "Deli değilmişim yani..." "İnanın deli olduğunuza dair hiç bir bulgu yok ama;Gerçeği söylemek gerekirse, böyle bir yönde rapor çıkmasını çok isterdim. Oturduğu yerden komiser'in etrafında tur atmasına bir süre umursamamıştı.Komiser tam arkasındayken ona doğru dönerek,cevap verdi. "Size ölülerle konuştuğumu ya da kayıp ruhlarla temas kurduğumu söylesem belki işinizi daha da kolaylaştırırdım." Sorgulamanın bu kadar rahat tavırlar içerisinde olması Komiser Cengiz için hiçte beklenmedik bir şey değildi. Suçun koyu cinsinden sicile sahip bir çok kişi ensesinde sürekli adaletin nefesini hissettiğinden ya hiç çaba göstermeden, pişkinliğe vurur. Ya da karşındakini daha da tahrik ederek, bir an önce kodesi boylamanın hesabını yapardı. Aralarından biri çıktı, geldi bellleği'nden. Kalın kaşlı kapkara bir adamdı. Adı nüfus kayıtlarında Sebahattin Bilen olan sırık kadar uzun boyu iri vücudu ile suç makinesi olan bir adamdı. Bu adam'ın nüfusta ki yaşı doğduğu günün aksine 3 yıl ilerinden takip ediyordu. Suçla ilk tanıştığı yaş 12 idi. Darp,araba soygunu,ev soygunu,Kap-Kaç işlediği suç türlerinden bir kaçıydı. Esenyurt civarları'nda yanındaki çetesi ile suç ağacının altında gölgeleniyordu. Bu adam'ın gerçek ismini kimse bilmezdi. Onu buralarda "Gevşo" diye çağırırlardı. Son üç yıldan bu yana, suç skalasına torbacılık ve toz kalemini de eklemişti. "Gevşo" ya Gevşo denilmesinin sebebi ise; bambaşkaydı.Suç işleme konusundaki rahat tavrı,sakinliği,suçu bir meslek gibi görmesi gevşek yapısı nedeniyle ona bu lakap armağan edilmişti. Onunla ilk karşılaştığında sorgu öncesi Komiser, epey bir beklemek zorunda kalmıştı. Gevşo son üç yıldır torbacılık yaparken tozu hem satıyor, hem de içiyor. Kanının son damlasına kadar bu illetin kurbanı oluyordu. Sorgu öncesi krize giren Gevşo'nun kendine gelmesi epey bir zaman almıştı. Komiser'in karşısına geçtiğinde ise; Göz kapaklarındaki çöküklük 29 yaşındaki bu adamı sanki kırk yaşındaymış gibi gösteriyordu.Gözleri kan çanağına dönmüş,şakakları çökmüş.Dişlerinin yarısı döküldü dökülecek perişan bir haldeydi. Uzunca bir süre bu kara adam'ın çevresinde sessizce dolaştı komiser. Hiç bir şey söylemedi. 29 yaşındaki genç bir adamın bedenen ve zihnen çöküşünü karşıdan seyretmekle yetindi. Gevşo öylesine rahat öylesine pişkin bir ifade eda ile oturuyordu ki, izin verilse asırlarca orada oturmayı hiç çekinmeden tercih ederdi. "Adın Sebahattin. Yaş'ın 29,gerçi 40 yaşından gün almış gibisin. Şu ana kadar yirmi iki hırsızlık suçundan, 6 gasp, 4 kap-kaç olmak üzere 32 adli vakan var.Son 3 yıldan bu yana da torbacılık yapıyorsun.Mesleki anlamda hiç fena bir kariyer değil Gevşo efendi. Sen ne dersin?... Bu Cv ile suç işlemek bir meslek olarak kabul edilse, eminim ki bu işe çoktan kabul edilmiştin. Gevşo Komiser'in sıraladığı kendi suç kariyeri ile ilgili listeyi sessizce dinledikten sonra tek bir tepki vermedi.Arada bir burnunu yırtarcasına çekerek pişkin rahatlığına devam etti. "Hayırdır,burnunu çekiyorsun. Hasta mı oldun? yoksa Gevşo efendi." dedi Komiser Cengiz. Bu pişkin ve rahat tavır Gevşo'nun genzinde ve ağzındaki olanca sıvıyı önündeki geniş hacimli kül tablasına olanca hızı ile boşaltmasıyla son bulmuştu. Zevzek ve rahat bir ifade ile cevap verdi Gevşo. "Arada bir Karı'da satmıştım amirim" dedi. Gülerek devam etti. " Bizim oralara çoğunlukla zengin züppeler uğrar. Onlarında canları her zaman toz çekmez." "Yok mu taze bıldırcın diye " sorarlar amirim. "Eh bizde para kazanacağız hele bizim pezo metinin uzmanlık alanı bu Komiser'im herifte kataloğ çıkaracak karı portföyü var ama buralarda sürünüyor işte. Komiser gülümsedi. "Ah bak ben bunu söylemeyi unutmuştum.Kariyerinde bu konuda var. Hımmm pezo Metin tamam hatırladım.Esenyurt'ta ki iki tecavüz vakası'ndan sabıkalı pezevenk değil mi? "Tastamam o Komiserim." Muhabbet konusu suç olunca, Gevşo'nun her nedense dili çözülüyordu.Bu durum Gevşo için sanki askerlik anılarının anlatıldığı bir çeşit eğlenceli bir geyik gibiydi. "Toz çektikten sonra bir kadınla seviştiniz mi? amirim." "Hele becerme anında zevkten dört köşe oluyorsunuz." "Kes sesini " dedi Komiser... Yumruklarını sıkarak yanına yaklaştı. "Senin gibi adamların bu durumu içler acısı." İçinden ağzını burnunu kırmak geliyordu Komiser'in o an ağzında yarım yamalak kalan tüm dişlerini eline vermek geçse de Bir eşyayı tutan yalama bir vida gibi.Ya da boş bir çuval gibi bir şeye benzetti karşındaki bu adama benzeyen adamı. "Sokaklar içini boşaltmış senin" Duygu sömürüsüne bağladı Gevşo. "Biz çok yalnız kaldık Komiserim." "Hem de çok yalnız. Kimse sahip çıkmadı bize." "Ne hayat,ne anne, ne baba hiç birşey." Kendini frenlemekle iyi mi yaptı kötü mü yaptı bilemiyordu Komiser. Bir adım geriye gelerek çevresinde tur atmaya başladı. "Vay vay vay..bu hikayeyi kimbilir kaç defa anlatmışındır sen?" "Etkili oluyor mu bari ?" "Bilmem" dedi Gevşo. Onun için aslında hiç farketmezdi.Yeni bir suç işlemek.Siciline bunu ekletmek hiç bir şeyin önemi yoktu. Kendisinin de bir önemi yoktu. Yaşıyordu işte.Sokaktaki taştan kaldırımlardan, Bir bitkiden pek bir farkı yoktu.Sadece yaşıyordu. Yaşamak için suç işlemeyi seçmişti. Suç işlemek içinde yaşamayı.Kimi kimsesi yoktu.Kaybedeceği bir şey yoktu. Sadece hayatı bekleyen ruhsuz bir nesne gibiydi. Taş bir kaldırım gibiydi. Üzerine çıkılan.Her gün çiğnenen. Bazen içindeki cehennem ateşi ile kavrulan.Bazense buz gibi soğuk taş bir kaldırım gibi. Sadece küçük bir çevrenin ayak takımıydı. Ne eksik ne fazla. Biri giderse diğeri tamamlar tarzda. Kimi insanların hayatlarına iğrenilesi ve de tükürülesi bir ibret vesikası. Gevşo'nun hiç bir şey umurumda değildi.Çünkü hayat Gevşo'yu umursamıyordu. Polisler için küçük bir meşguliyet kulağından çekilip getirilen bir köpekten farkı yoktu. Ayak takımıydı.Daha üsteki iri kıyım kirli adamların zevk veren uçuran zehirini peyder pey satan bir ayak takımı. Hayatta "Peyder pey " içilen bir zehir gibiydi onun için. Madem ki zehir gibiydi hayat. Oda "Peyder,pey alıyordu nefesini." "Sana niçin Gevşo diyorlar?" dedi Komiser. Gülümsedi. "Bilmem amirim rahatlığımdan ötürüdür herhalde" "Önümüz Sonbahar Komiserim ben cezamın karşılığını biliyorum. Hani diyorum ki beni bir an önce kodes ile buluştursanız, ben orada kara kış'ı geçirsem daha iyi olmazmı."
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © erdal divriklioğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |