Bazen söğüt ağacına benzersin. Hep aşağı çeker seni kaderin. Ellerin duaya kalkamayacak kadar yorgun düşer. Suya düşer gölgen ve yaprakların. Suya düşer ayın silüeti. Suya düşer hayallerin. Hep düşmeleri görürsün de talihine seni yüceltecek bir şey düşmez. Bir söğüt ağacı gibi hep boynun bükük olur. Yanında çamlar boy boy uzanır. Yüreğinde hasret uzar, yollar uzar, gökyüzü uzar; yakınında bir vefa bir sefa bulamazsın. Kavuşamazsın lastiğin ucundaki mutluluğa. Lastik sürekli uzar; ama sen hep bodur kalırsın. Bir çöl yalnızlığı yaşarsın. Dikenler ve develer yanı başındadır. Hasret kuşları hep uzaklardadır. Bir söğüt ağacının dalları gibi duyguların birbirine dolanır. Sarılır sana acı veren duyguların. Tat veren duygular başka ağaçlarda kirazdır, elmadır, armuttur. Senin ise tek tesellin umuttur. Gün doğmadan neler doğar dersin; dallarını bandırırsın çorba gibi göle. Yediğin içtiğin çorbadır; ama fırıncının ağzı susmaz. Fırıncının istediği elli kuruştur. Senin yangının fırındaki ocaktan daha büyüktür. Fırın olsan, kimse sana elini fırıncı küreği gibi uzatmaz. Fırıncının istediği eli kuruştur. Fırıncıya derdini yansan ne olur. Onun derdi ne sensin ne yanan ekmektir. Sen bir kuru ekmeğe muhtaç olsan da fırıncının gözünde sen elli kuruşsun. Sen dertten saçlarını ağartsan da, fırıncının derdi undur. İşte kader seni böyle unutur. Sen bir balık gibi sessiz ölürsün. Kimse acılarını duymaz. Dünya bağıranların, çağıranların yurdudur. İşte dost bildiklerin seni böyle unutur. Kesenin ağzını açtıkça, yürekler sana açılır. Akrabaların, hısımların seni aşikar sevmelerle, gizli sövmelerle uyutur. Hayat bir sehpa olur. Sehpayı devirmeye çalışanlar sana yakınlıkta bulunur. Hırsızlıklar, yalanlar, dolanlar ayyuka çıkar. Sonra hırsızların, dolandırıcıların tarlasına bereket dolu yağmur olarak yağar. Sen kuru soğana, kuru ekmeğe şükredersin. Bir bakarsın pencerelerindeki pervazlarına dostlar, akrabalar üşüşür. Sen üşürsün. Bazen söğüt ağacına benzersin. Ekmeği sana haram edenler, çorbayı sana çok görenler dallarında salıncak kurarlar. Seni sarsanlar, keyif içinde sallanırlar. Söyle hangi insan salıncağa değil de; söğüde ağlamıştır. Artık güçlü ol, en azından yapraklarını dikle ve ayrılık rüzgarıyla el salla mutluluğunu senin mutsuzluğunda arayanlara.