En güzel özgürlük düşü, hapishanede görülür. -Schiller |
|
||||||||||
|
Karanlık sarsıntı ile darmadağın olmuş , cam kırıkları ile dolu odaya çökmüştü. Elindeki silaha uzun uzun baktı. İyi bir nişancı olsa dahi bu mesafeden hedefini vuramayacağını n farkında olması , pencerenin kenarına oturarak iç çekmesine neden oldu. “Sniper ım olsa dahi, imkansız bir açı” diyerek, eli ile iki kaşının arasını ovalamaya başladı. Halen başına gelenlere inanamıyor ,bunun bir kabus ya da aptal bir şaka olduğunu düşünüyordu. “Hiçbir şaka bu kadar pahalı olmaz” diyerek silahını doldurup ayağa kalktı. Ahmet yaradılış gereği başına gelecek her şeyi üzülmeden , ağlayıp , sızlanmadan kabul edecek ve içinde bulunduğu koşullara rahatlıkla adapte olacak kadar deneyimli bir askerdi. Ordudan kovulduktan sonra ,zengin işadamları ve devlet tarafından tercih edilen bir suikastci olmasının nedeni de buydu. Odanın kapısını açarak başını yavaşça koridordan çıkardı. Uzun boylu ,geniş omuzlu bir yapısı olduğu için dikkat çekmeden koridora bakması çok zordu. Hafifçe diz kapaklarını bükerek yere doğru eğildi. Başını odanın içine yeniden soktuğunda “Çılgın bir şey yahu” diyerek sessizce güldü. Üstündeki yırtılmış Ramsey takımına bakıp “İşe bak” diyerek ayağa kalkıp koridora çıktı. İş kendisine verildiğinde ne kadar sevindiğini hatırladı. Hem parası iyi, hem de kolay bir işti. Kurbanını sevgilisiyle odaya girene kadar beklemiş , kamera odasına inerek kayıtları ve görevliyi ortadan kaldırıp kameraları devre dışı bırakmıştı. Elini kolunu sallayarak odaya çıkmış adamı da,sevgilisini de susturuculu tabancası ile öldürmüştü. “Acaba işverenim kim” diye düşündü. Ne önemi vardı ki . “Ya kadının kocası ya da adamın karısıdır.” Diye iç geçirdi. Görevini tamamlayınca yine aynı oteldeki odasına döndü .Banyosunu yaptı. Otelden çıkacaktı ki birbiri ardına yükselen patlamalar ve sarsıntılar ile yere düştü. Camdan baktığında gökyüzünden inmekte olan , savaş gemilerini gördüğünde şaşkınlıktan korkamadı bile. Bir çok insan gibi kendisi de uzay gemilerinin ufo ya benzediğini düşünürdü. Bir hamam böceği sırtını andıran uzay gemilerini hatırladığında “Böyle gemimi olur. Bu adamlarda estetik duygusu yok anlaşılan” diyerek söylendi. Şimdiye kadar her hangi bir savaş uçağı yada askeri bir müdahale göremeyen Ahmet , istilacıların gezegene indiği anda tüm savunma sistemini çökerttiğini anladı. Çirkin siyah gemilerden inen yaratıklar, köşe bucak saklanmaya çalışan insanları öldürüp ilerlerken otele de girmiş ,herkesi katletmişlerdi. Yanan sokağın aydınlattığı uzun, karanlık koridorda “Acaba otelde başka hayatta kalan var mı?” diyerek silahını kaldırıp, yavaşça yürümeye devam etti. İnsanlara ait duyduğu son sez oda penceresi nin önünden gelen küçük bir kız çocuğunun çığlıklarıydı. “O mesafeden tabanca ile atış yapamam ki” diyerek vicdanı nı rahatlatmaya çalıştı. “O da ne” Duyduğu sesin az önce odasında duyduğu kız sessi ile aynı olduğunu anladığı anda hızla cesetlerle dolu merdivenden inmeye başladı. Alt kata geldiğinde sesin geldiği 202 nolu odaya doğru yöneldi. Sokakta gördüğü yaratıkların en az üç metreye yakın uzunluğu ve oldukça sert derileri vardı. Ayrıca ahtapot ta benzeyen kolları da oldukça güçlü görünüyordu. Elindeki susturuculu tabancaya bir kez daha baktı. “Bu silahla onu yalnızca daha da kızdırırım” diyerek iç geçirdi. Küçük kız için artık yolun sonu olduğunu bilen Ahmet ,aynı sonu paylaşmamak için yavaşça koridorda duran tekerlekli servis masasının arkasına geçti. 202 nolu odadan çıkan ahtapota benzeyen kolları gördüğünde, hemen masanın arkasına saklandı. Odadan çıkan iri ve üç metre civarındaki yaratık küçük bir kız sesi çıkararak bağırmaya başladı. Ahmet yaratığın çıkardığı sesin otel penceresinin önünde duyduğu sesle aynı ses olduğunu anladığında “Demek sağ kalanları da böyle yakalıyorlar” diyerek iç geçirdi. Her şey bir tuzaktı. Hızla koşarak otel kapısından çıktı. Ceset dolu sokakta bir zamanlar Tunalı caddesi ni görmeyi umduğu yerde koca bir çukur duruyordu. Ahmet o zaman tüm kötülüğü, saçmalığı ve güzelliği ile insanlığın sonunun geldiğini anladı. Hafifçe dudaklarını kıvırdı. “Her şey bu kadar basit işte” diyerek silahını yere attı. Kaçmak faydasızdı MEHMET BURAK YÜKSEL
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mehmet burak yüksel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |