Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Yatsı namazından sonra soyunurduk pijamalarımıza Prefabrik bir koğuşta, bilinmezden gelen Ay’ın çıplaklığında… yan yana sıralı ikili ranzalardan birisi yatak olurdu uyuyabilene, uyumamız da gerekirdi hani, birkaç saat, iki-dört nöbetini uyuklamadan tutabilmek için; pamuklarla sarıp yastık kılıflarına saklardık hayallerimizi, uyumaya değil, derin hayallere koyardık başımızı… Güleç yüzlü bebeler dolanırdı gözlerimizde, kimi ağlar, biraz mahcupça sokulurdu yanımıza kiraz dudaklı yar, sonra saçımızı anamızın, babamızın öpülesi elleri okşar, anamızın elleri yumardı göz kapaklarımızı nöbete kadar… Burnumuzun dibine kadar sokulurlardı görünmeden, taciz etmek için rast gele bir kaç mermi atarlardı gaipten, anında biterdik karşılarında elimizde mavzerlerle, kaçar giderlerdi; peşlerine düşerdik, yiğit olunmazdı vatan borcu ödenmeden… Yorucu yürüyüşün alın teri akardı; ayaklarımızın dibinden uzamış gölgelerimizi paklardı. Hepimiz birer Mehmetçiktik. Göğsümüzü kalkan etmiş neferdik, yiğittik. Kim düşünür ki canı, ölümü düşünecek zaman mı? Vatan düşünüldüğünde, ana, baba, sevgili düşünmezdik. Çıktığımız her sefer, tarihi sil baştan yazmış destanımızdı… Bereketliydi Anadolu toprakları ya, her yerinde, çirkin ruhlu mayınlar ekilirdi patates yerine… Huzuruna kandığımız yolların infilakıyla eksilirdik kol, bacak; her eksiklik bir baba, bir evlat, bir aşk; onlar rahat uyusunlar diye vücudumuz her infilakta siperdi, kalkandı… Birbirimizin dramında ağlaşırdık, attığımız adımların farkındaydık, bastığımız yerlerden bihaber olduğumuz kadar… Hepimiz akıtmaya hazırdık kanımızı, ne var ki, Mevla’m almazdı canımızı… Gönüldeki kırıkları ıstırap yapmayacaktık, ucundakiler için, dilimizi tutacaktık, vakur, saygılı, başımız dik kalacaktık… Yaşayacaktık elbet, yaşarken unutulacaktık, ne yaşadığımızı umursayacaktı kimse, ne unutulduğumuzu umursayacaktık, Anlattık aslında derdimizi binlerce defa; bir dokunan bin ah duydu, sığmadık kitaplara… Bir parmak balı şifa zannettik, serapmış meğer; Gazilik çiledir, boş söze aldanırsak eğer… Açla tokun hali bir olmazmış; tok anlamazmış halden… Saygıdeğer Gaziler, gününüzü kutluyorum can-ı gönülden...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kemal Yavuz Paracıkoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |