Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur. -Mevlana |
|
||||||||||
|
PARA,PARA,PARA Ne tuhaf şeydir şu para. Kendisinden bu kadar nefret ettirir ken , bu denli ona muhtaç olmamız ne garip bir ironidir. Her halde “Para her şeyi alamaz” yada “Her şey para demek değildir.” deyip , her yolun ona çıkışını izlemek bizi hep şaşırtmıştır. Aşk ın da , dostluğun da , baba oğul ilişkisinin bile yer yer çöküşünü yer yer daha da güçlenişi ni o tayin eder . Oysaki demin saydığım her kavramı, biz paranın üstünde tutarız. Ama Aşk ın da, dostluğun da, hatta aile ilişkilerinin bile, para yüzünden bittiğine milyonlarca kez tanık olmuşuzdur. Peki nedir bu para ? ve Gollum gibi ona neden kıymetlimiz muamelesi yapıyoruz. Onsuz hayat acaba daha mı iyi olurdu ? Eskiden insanlar, değiş tokuş yöntemi ile alış veriş yaparlardı. Bu yöntemin başlıca prensibi, ihtiyaç duyduğun maddeyi alabilmek için, daha az ihtiyaç duyduğun maddeyi elinden çıkarma prensibine dayanıyordu. Lakin bu tekniğin başlıca sorunu, değiş tokuş yapacak kişilerin , birbirleri ne verecekleri malın, cinsine duydukları ihtiyaç oranının belirlenmesinde ve verilecek malın miktarının belirlenmesinde zorluk yaşanması idi. Örneğin sizin süte ihtiyacınız var. A kişisine 1 kg buğday verip 1kg süt almak istiyorsunuz. Lakin A kişisinin buğdaya o kadar ihtiyacı yok ama sizin süte çok ihtiyacınız var. Bu yüzden belki de yarım kg süt almak için 3 kg buğday vermeniz gerekebilir. Yada o devirlerde yaygın olan davranış biçimini uygulayıp, adamı yağmalamanız gerekebilir. Sonuçta A kişisi size acımadan süt e duyduğunuz ihtiyaçtan faydalanarak tüm buğdayınızı elinizden almak istedi. Görüyorsunuz değilmi; para var olmadan öncede hayat hiç adil değildi. Adeletsizlik para da değil, insanın ruhunda gizlidir. Para bu değiş tokuş sistemini bitirdiği gibi, her ürünün belirli bir değeri olmasını sağladı. Yani eğer süt 1 TL ise A kişisi size bu sütü 10TL ye artık satamaz. Belki bana kızacaksınız ama ben para yı çok seviyorum. Bir kere saygınlığın sembolüdür. “Hayır değildir. Saygınlık insanın ruhundadır. İçindedir” demeyin sakın .Çünkü kendinizi kandırmış olursunuz .Kominist toplumlarda dahil her toplumda zenginler vardır. Ve onlar saygındır. Bir kafe de erkek arkadışınız la yada kız arkadaşınız la oturuyorsunuz. Bir dilenci elini sizin omzunuza koydu ve “bir şey sorabilirmiyim” dedi. İrkilirsiniz öyle değil mi. Şimdi şöyle düşünün . Çok şık bir bey yada bir bayan arkasında korumaları, üstünde Versacce takımı varken yanınıza geldi ve size bir şey sorabilirmiyim dedi. Direk “tabiki buyrun” dersiniz. İkincisi para entelektüel yaşama açılan kapıdır. İnsanları küçümsediğimi düşüneceksiniz ama enine boyuna bir düşünün. Hiç hayatınız boyunca amale pazarında entelektüel bir arkadaşa rastladınız mı. Adam o kötü hayat şartlarında geçinmeye çalışırken, nasıl kendini kültürle donatsın. Kitaba vereceği paraya acır. Geçim ihtiyacını tam olarak gideremeyen kimse kendini gerçekleştiremez. Maslow un ihtiyaç kuramını bilenler bilir. Üçüncüsü ise medeniyet ve uygarlık para ile kurulur. Örneğin bir Newyork a bakın birde Bartın a hangi şehir daha heybetli bir düşünün. İşte para Aşk da dahil hayattaki her şeyin temelini oluşturur. Türk milleti olarak bizim en kötü huyumuz para yı kötü bir maden olarak algılamak olmuş. Örneğin Türk filmlerinde bile fakir genç pırıl pırıl zengin bebelerini döver ve sonra zengin adamın kız kardeşini kapı verir. Zenginler hep kötüdür .Fakirler hep onurludur. Bu şekilde düşünürsek bu ülkede herkes zenginlerden nefret eder. Ama herkes de zengin olmak ister. Bu ikiyüzlülüktür. Bir Amerikan filmine bakarsak durum bizdekinin tam tersidir. Genç adam fakirdir . Ama sonra, fırsatları öyle bir değerlendirir ki, filmin sonunda hem esas kızı kapar, hem de zengin olur. Şimdi bu örneğini verdiğim iki ülkeye bir bakın. Aradaki ekonomik güç farkı uçurumdan bile daha derindir. İster çekim yasası ister kuantum fiziği deyin ben bilmem. Ama insan sevdiği şeyi kendine çeker. Uzun lafın kısası para candır canandır. Aksini idda eden herkes de bana katılan herkes de ona ihtiyaç duyar ve zenginlik içinde yaşamak ister. Bu budur. MEHMET BURAK YÜKSEL
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mehmet burak yüksel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |