Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptınız mı yaşam öyle güzel ki. - Dostoyevski |
|
||||||||||
|
622 Yılı Mekke Ellerini göğsüne dolayarak sıcak güneşin altında kuzularının beslenmesini izliyordu. “Kuzu lar bile zar zor otlanırken bu topraklarda bir medeniyet kurulurmu” diyerek iç geçirdi. Başını kaldırıp tam tepesindeki güneşe bakarak beyaz, kumaştan yapılmış , vücudunun her yanını örtmekte olan elbisesine baktı. Üstündeki kıyafet ile güneşin yakıcılığından korunsa bile hissettiği susuzluk ve hararetin nefes alıp verişlerini zorlaştırdığını hissediyordu. Gülerek “belki bir gün ,birisi serinleten bir elbise diker” diyerek iç geçirdi. Poposunu yakan kumun üstünde otururken otlanan koyunların sıcaktan rahtsız olup olmadığını düşünerek kumun üstünde bağdaş kurdu. Ellerini başının iki yanına koyarak hayal kurmak istedi. Babasını düşünerek gülümsemeye başladı. Bir gün eve gelip tüm putları kırarak “Artık müslüman olacağız” diyerek coşkuyla bağırmıştı. Zaten dört yaşında tapındığı heykeli yanlışlıkla yere düşürüp kırdığı günden beri her hangi bir heykele bir daha tapınmamış tı. Şimdi hatırlayamadığı kelimeleri söyleyerek Müslüman olduğu nu düşündüğün de “Bu dine girmek oldukça kolaymış” diyerek iç çekti Babasının “Artık sonsuzluktan gelen her zaman olmuş ve olacak Allah ha inanacağız” diye coşkuyla haykırdı akşam yemeğini hatırlayarak düşünmeye başladı. “Acaba gerçekten bir şey sonsuzluktan gelebilirmi” İlk once başı ve sonu olmayan bir gücün varlığı kendisine anlamsız gelsede daha sonra “Asıl hiçliğe inanmak anlamsız olur” diyerek iç geçirdi. Gözlerini yumarak hiçliği hayal etmeye çalıştıysada başaramadı. Hiç bir şey düşünmeyerek hiçliği görmeye çalıştıysada bu defa kendi zihnindeki karanlığı gördü. Dudaklarını büzerek “Karanlıkta bir şeydir” diye iç geçirdi. Bir türlü hiçliği göremiyordu. “Belki de hiçliği görmediğim için nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum” diye düşünürken daha sonra “Eğer hiçlik varsa onu göremezsinki” diye kendine cevap verdi. Bir zamanlar hiç bir şey in olmadığına inanmasının saçma olduğunu düşündü. Hiçliği hayal edemiyor onu göremiyor du o halde hiçlik yoktu. Çevresinde ki çöle ve yüzüne vuran güneşe bakarak “Hepsi birer madde” diyerek iç geçirdi. Maddelerin başı ve sonu olurdu. Ayrıca bir madde hiçlik içinde bir tepkime olmadan kendi kendine var olamazdı. Her madde başka bir maddenin etkisi ile oluşurdu. “Peki tüm hayatı başlatan ilk madde den once ne vardı” diye düşündü. Hiçlik mi. Eğer hiçlik varsa madde kendi kendine var olamazdı. “Yok yok mutlaka maddeyi yaratan ve sonsuzluktan gelen bir güç olmalı” diyerek ayağa kalktı. Müslümanlığın gelecekte nasıl bir yol izleyeceğini bilmesede babasının aptal putları bırakmasına sevindi. Sürüsünü toplayarak eve giderken hiç bir şeyin hiç bir zaman olmadığına her zaman bir şeyin olduğuna inanmaya başladı. MEHMET BURAK YÜKSEL
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mehmet burak yüksel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |