İnsanlığı tanımak insanları teker teker tanımaktan kolaydır. -La Rochefoucauld |
|
||||||||||
|
Tarih bir zındandır. Bu zından hem bireysel, hem de toplumsal olmak üzere ikiye ayrılır. Kimi zaman birey kendi zındanını aşar. Ancak içinde yaşadığı toplum zındanını aşamadığından, toplum ruhu ona baskın gelir. Böylece okunması gereken günün sayfasını olduğu gibi okumayabilir. Tarih zındanını parçalamış kimi aydınların, Suriye konusunda düştüğü yanılgılardan biri de yukarıdaki paragrafın ikinci tümcesidir. Elbete bu tür aydınların kendi iç dünyasındaki özne sorunsallığından kaynaklanan, başka zındanları da aşamadığından, olayları net değerlendirememek gibi menfi yönlerinin bulunduğudur! Esasında dünya iki kutuplu süper güçler dengesini yitirdiğinde, dünya üzerinde yeniden filizlenen ilahi kaynaklı bir akımın yarattığı etkinin, kendini evrensel boyutlarda göstereceğini batı dünyası beklemiyor değildi. Dahası süper güçlerin danışıklı dövüşü olan soğuk savaşı, filizlenen bu ilahi akıma karşı olduğunu söylemek, kaçınılmazdır. Suriyede ki iç karışılığı takip edenler, oyunun kimler tarafından, nasıl ve ne için tezgahkandığını elbette az, çok fark etmişler. İslamdünyasında Emperyalizme karşı duran yönetimlere, müslümanlar tarafından destek verilmesi gerekirken, üzülerek belirtelim ki kavmiyetçilik ve Batıya olan hayranlık en fazla islamcıları etkilemiş olmalı. Bunun aslı nedenlerinden biri filzilenen ilahi akımın özüne yabancı kalması olduğu gibi eldeki tahisel bilgi ünitelerindeki katkının payı da yadırganmamalı. Denilebilir ki neden Mısır, Tunus, Libya devrimleri(!) içinde aynı tanıyı yokmaktan çekniyorsunuz? Bu soruya karşılık diyebiliriz ki Suriyede İktidara karşı savaşan güclerin büyük çoğunluğu Suriye dışından gelen Maceraperest gençlerin varlığıdır. Bunun için, ''Araplara tahakküm eden, ortaçağ gelenekselini aşamamış, ilkel kabile iktidarları'' ve bunlardan Katar ve Suudi hanedan gibileri ise ABD adına Suriyede iç savaşın yükselmesini istekli kılıyor. Bundan ötürü Suriye aleyhine, sayıları onbinlerle telafuz edilen isyancıları organize edebiliyorlar. Sözkonusu isyancıların ruhsal yapılarını anlamak zor olmasa gerek. Ülkesi içindeki uç ve Kriminal suçlara bulaşmış gençleri ki bunların büyük çoğunluğu, Selefi/ Vahhabi ekol mensuplarıdır. Cihad adı altında motife edilerek dışa aktarmak, geçmişte Afgan cihadı adı altında yapılanın benzeri ile iktidarlarına tehlike oluşturabilecek iç potansiyeli dışa aktarmak, kirli bağırsaklarını temizlemek. Suriye konusunda Türkiyenin tavrını anlamak hem kolay, hemde zor! Kolay olmasının nedeni, Türkiye tam bir batı siyasetine teslim olmuş ilkesel duruşudur. Zor. Zira bölgenin asli sorunu olan temel insani hak ve özgürlükler sorununda en az kimi komşuları kadar kirli bir geçmişi ve hali hazırdaki yıllık karnesi var. Öyle ki KCK Operosyonları adı altına Özgürlük ve anadil eğitimi gibi en temel insani haklarını sistemin meşru araçları ile elde etmek isteyen Kürt aydın ve politikacılarınından sayıları onbine yaklaşan tutukluların bulunduğu bir ülkenin, Suriye ye demokrasi dersi vermeye kalkışması, batıya olan bağımlılığından dolayı anlamaya çalışsakta, İslamcıların kendi inançsal çarpıklığını görmesine yeterli bir neden değilmiydi? Bunun içindir ki Suudi handanı zındanlarında, sayıları onbinlerle ifade edilen müslümanlar, en ağır işkenceler altında can verirken, islamcıların suskunluğunun nedenini anlamak zor değil! Yazmadan geçemeyeceğim. ''İslamcıların kendileri de şahittir ki adına şeriat denilen ve fakat ilkel kabile yöntemi ile yönetilen, İslamdünyası'nın, Mekke-Medine gibi en kutsal beldelerine musallat olmuş malum hanedanına ufacık'ta olsa bir serzeniş, yine bu İslamcı cenahın, 'Hac ve Umre Turizmi'nden elde edilen Rantına mı tekabul eder?'' Ne dersiniz? Eğer böyle olmasaydı. ''NATO'nun Libyada ne işi var?'' Diyenlerin, Suudi Tanklarının, Bahreyn ve ya Yemen de ne işi var? Demeleri de gerekmez miydi? Yemen ve Bahreynde ki İktidarların yaptığı zulüm ve bu konuda ki İslamcıların Devekuşu misalini de bu yazıya dahil etmeyeceğiz! Saadam tarafından, müslümanlara yapılan işkencelerin görüntü kayıtlarını, bugün Suriyede yapılıyormuş gibi yayınlayan ve yine Siyonistlerce Katledilen Mazlum Filistinli müslümanları, Suriye tarafından yapılıyormuş gibi iddia edipte medyaya sevis eden kimi islamcıların, İsrial ve Avrupanın bazı vicdanlı vatandaşları kadarda mı akılları temiz kalmamış? Pekala, bugünkü Paramiliter İslamcılar'ın abileri, neden Saddam'ın Enfal katilamına karşı o zaman sessiz kalmışlar dı? Bugün Suriye ye savaş ilan edecek kadar gözleri yaşlı ve kalpleri yumuşamış Hümanist İslamcılar, o gün hangi haldeydi acaba? Fransanın kendi çıkarlarının tehlikeye düşmesiyle, Türkiye ye karşı masa altında tuttuğu soykırım kartına karşılık, Türk İslamcıların en başındaki zevat, aynı kartla karşılık verirken, Türkiyeli İslamcılar, bir zalimi bir zalime tercih ettiğini nasıl izah edecekler? Ebette Cezayirde katilam oldu ve bu bir soykırımdı. Bu soykırmı sadece Fransaya mal etmekte ayrı bir eksikliktir. Batının bütün ülkelerinin elleri kanlıdır... Soykırımlardan biri de Nisan1915'te, Osmanlı hanedanı siyasilerince, Ermeni vatandaşlarına yapılmıştı. Bugün hala Kuzey Kürdistanda sistematik bir soykırım uygulanmaktadır. Bunun son öreneği de Roboski katliamdır! Sormadan geçemeyeceğiz. Fransa'nın, Cezayirdeki katliyamı, neden daha önce Fransanın kirli yüzüne çarpılmamıştı da, Ermeni katliyamı yasası Fransa meclisi gündemine gelince, gündemleştirildi? Tencere dibin kara!.. Doğrudur. Zulme meyletmeyiz ve kimden gelirse gelsin, kabullenmeyiz. Ancak bir zülmü, bir başkasının zulmüyle ötülmesi İslami midir? Halkların kardeşliğinden dem vuranların ve halkların haklı taleplerini, ABD ve İsrail'in şom emellerine alet edenlerin, nasıl bir ;slami anlayış taşıdıklarını anlamak, doğru, çok ama çok güç. Suriye ye karşı yürütülen sözde özgür (Vehhabi/Selefi) islamcı direnişcilerin arkasındaki derin güçler ve kirli eller olmasaydı, ''Paramiliter İslamcılar'' bir Maytap tabancası dahi bulamayacaklarını damı düşünemiyoruz! Doğrusu Batı dünyası artık ''Lejyoner''lere neden gerek duymadığını şimdi daha rahat anlayabiliyoruz. Hatta Güney Akdeniz sahili boyunca hareketlenen ''Arap baharı'' fay hattında, neden batılı bir askerin burnunun bile kanamadığı, daha rahat anlaşılıyor. Oysa Suriye demgorafik yapısına uygun, bölgenin en Demokratik devletidir! Kadı ki Türkiye gibi hakının %99'u müslümanda değil. Batının istediği de Laik ve Demokrat bir yönetimi bölgeye uygulamak değilmi? Durum böyleyken, neden Ürdün Domino taşlarının arasından çıkartıldı? İngiliz Kraliyet ailesi ve onunla yakın dirsek temasında bulunan İslamcılar, bu sorunun cevabını vermeli! Suriye üzerinden islami hassasiyetleri gündeme getirenlerin kendi memleketlerindeki Batı uşaklarına sus pus olmuş bir vaziyette iken, dahası onların zalimlik ve Ceberrutluklarına fetva arayışları ve zulmü Legalleştirme çabaları tam bir Amr bin As hilesi değil de nedir? Hatırlayalım ki Suriye istihbaratı; Mısır, Tunus, Türkiye sair ülkelerden farklı bir yapıya sahiptir. El Muhaberat'ın, böyle olmasını zorunlu kılan, tarihi derinliğindeki özelliktir. Bu özellik, konunun uzmanlarınca bilinmiyor değil. Suriye dışındaki bölgenin, diğer ülkelerde ki zaafiyatların temelinde bu özel konum bulunmakta dır. Başka bir ifade ile El-Muhaberat'ın; Selefi/Emevist ekol'den uzak, Kendi Elemanlarınca yapılanmasının neticesinde, Suriye iktidarını, Batıya karşı omurgalı duruşla tutabilmektedir. Biz burada Suriye yönetiminin, sosyo-ekonomik hukuku'nun islamiliğini inceleyecek değiliz. Bu konuda diğer ülkelerin sicilleride, Suriye'den daha temiz olmadığı da biliniyor. Bu değerlendirmenin farklı olmasının sebeplerinden biri de Batı; vesayet sisteminin ve onun bölgedeki kollarını temsil eden Suudi saltanatı, LübnanHariri ailesi, Katar ve Ürdün'ün sair diğer ülkelerin, Suriye'nin; İran-Hamas-Hizbullah ittifakından çıkıp, batı vesayetine girmesidir. İstenilen bu vesayet başarılırsa, İsrail; kendisine yönelik tehlikeyi bir müddet daha uzaklaştımış olacaktır. Zira hal-i hazırda Pakistandan, Akdenizin Batı sahiline kadar keskin bir hat İlahi menşe'li ''Velayet ekolü akımı'' ile yeniden diriliyor. İsrail'in varlığını tehdit etmekte olan diriliş. Tabii ki Batıyı da! Bugün Suriyede meydana gelen olayların dip akımında aranması gereken etkenlerden biri de bu akımın kat ettiği merhaledir. Nedense, İslami cenah hiçmi hiç gündeme almadığı bu konu, ayrıca bir çalışma konusudur! İsrail: Hiçbir zaman saldırı ile büyüme Stratejisinden vaz geçmedi(Belki şu an bir süre savunma posizyonunda kalmak zorunda bırakıldı). Böyle yapmazsa, inançlarına aykırı davranmış olacaktır. Öte yandan, Güney Kürdistan petrollerini, Hayfa limanına akıtma hayellerini gerçekleştirmek için Suriyeyi edilgen kılmasından geçer. Elbette GAP ve diğer etkenleri de unutmamak gerekir... Batın'ın, ''Arap baharı'' dediği bu değişimin içinde Türkiye'nin yer almayacağını düşünmek saflık olur. Ancak vicdanları inciten asıl mesele. Yıllarını İslama hizmet etmeye adadığını iftihar bilenlerin, Büyük oyunda bu kadar ham ve bir o kadar da saf(!) duruma düşmeleri. NATO; Afganistan da, ABD'nin Irakta ve İsrail'in de Filistinde işledikleri cinayetlerden dolayı içler acısı duruma göstermelik bir iki protestodan başka ses çıkartmayıp, Türkiyeyi bu Şer ve Şeytani güçlere karşı savaşa davet etmeyen ''Türk Paramiliter islamcıları'', Pakistanda, yıllardır Selefilerce hemen hergün katledilen müslümanlara karşı nasıl bir bahane bulacakları, kuşkusuz tartışmalıdır. ABD Emperyalizmine karşı kurtuluşu islamda arayanların düştüğü aymazlık. Yazının üst paragrafındaki toplumsal zından aymazlığı ve kişioğlunun iç dünyasındaki özne sorunsallığından başka ne ile izah edilebilir, biliyormuyuz? Elbette biliyoruuz! Genlere işlemiş Kadim bir Babil virüsü! Üzülerek söylemelim ki ''Yalamalı bir itikatla, başka itikatların yalama olma olasılığını değerlendiren, bir asr'a yakın Kur-an Mealli İslamcılığın, geldiği son aşama '' ancak bu kadar olur.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |