İnsanın en iyi tarafı ürperebilmesidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Aydınların çoğu gericilerin ayakları altında ezilmişlerse de Rönesans ve Reformun doğuşu ve günümüzün bilime, hoşgörü ve özgürlüğe dayanan çağdaş uygarlığı, onların yakmış oldukları meşaleler sayesinde gerçekleşmiştir. Olgun ve uygar insanın görevi, kimin dinli, kimin dinsiz, ya da tanrılı veya tanrısız olduğunu araştırmak değildir. Çünkü, her insanın kendine özgü bir iç dünyası vardır ve hiç kimse ve hiçbir kurumun bu içsel dünyaya karışma yetkisi ve hakkı yoktur. Bir insanın gerçek değeri, bir dine veya Tanrıya inanmış gibi görünmesinde ve hatta inanmış olmasında değil, ancak, insanlara ve insanlığa karşı duyduğu sevgide, onlar için duyduğu yükümlülüklerin niteliğinde saklıdır. Bu niteliklerin başında, insanları inançlarının ve renklerinin başkalığına ve kendimiz gibi düşünüp düşünmemelerine göre sınıflandırmamak gelir. Kendi kişisel çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen siyasetçiler evrensel değerlerden yoksun toplumları, bağnazlığın karanlığına sürüklemekle kalmaz, zihinlerin ışığını karanlık söylemlerle söndürmeyi de bir görev bilirler. Bunun içindir ki “Allah” veya “İnşallah” gibi sözcükleri ağızlarından düşürmeyenlerin çoğaldığı bir toplumda, erdemlilerin sindiği ve onların şerrinden korunmak için, onların Tanrısına değil, gerçek Tanrıya sığınma zorunda kaldıkları görülür. Her yeri camikondularla doldurarak, gösteriş, baskı ve zorlamayla din güçlenmez. Ne Çamlıca’ya dev cami projesi, ne operaya, ne sinemaya, ne orduevine cami yapmakla gelecek kuşakların dindar olması sağlanamaz. Hoşgörüsü olmayan, baskıcı ve tornadan çıkmış tek tip dindar gençlik yaratmayı planlayanların çabaları boşunadır. Çünkü toplum ne dindar, ne de dinsiz gençlik istiyor. Toplum özgürlük istiyor, aş ve iş istiyor. İsteyen dindar olur, isteyen dinsiz. Önemli olan seçme özgürlüğü ve özgürlüktür Kürtajı bahane ederek kadını iğrenç bir varlıkmış gibi göstermeye çalışmak etik dışı bir tutumdur. Kürtaj bir insanın özel hayatıdır ve tıp alanına özgüdür, ahlaki boyutu da kişiye özgüdür ve bu konuda karar vermek devletin işi değildir. Dinsel veya siyasal yaptırımlar ile insanların özgürlükleri, düşüncelerini açıklama ve karar verme hakları kısıtlanamaz. Şunu hiçbir zaman unutmayalım: Aslında, gerçek anlamda tanrıtanımaz veya inançsız olanlar, insanları koyun sürüsü gibi gütmek, madden ve manen sömürmek için kendi kişisel kuruntularını, hırslarını, küçük hesaplarını, nefretlerini, hezeyanlarını hatta sapıklıklarını hiç çekinmeden ve korkmadan Tanrı’ya yükleyenler, sürü sepet hurafeyi sanki dinsel buyruklarmış gibi insanlara kabul ettirenlerdir. Tarihin başlangıcından beri bu tür insanlar ortaya çıkmış ve çıkmaktadırlar. (Bu yazı için Bertrand Russell ve Cemil Sena’nın görüşlerinden yararlanılmıştır)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |