"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Yani adamların yüzyıllardır hazırladıkları bir takım projeleri, misyon ve vizyonu var. Bu yüce misyon ve vizyonu gerçekleştirmeye Türkiye'nin mevcut yapısı ve sınırları engel. Türkler gereğinden fazla toprağa sahip. Olacak iş mi bu? Bu yüce misyon ve vizyon karşısında "Türkiye" nedir ki? Türkler çok daha küçük bir alanda, nüfusları ve üretkenlikleri azaltılarak (!) yaşayabilir diyorlar. Hem o zaman ABye de girer diyorlar!. Peki bu nasıl olacak? Çok basit aynen Yugoslavya örneğinde olduğu gibi. Etnik ve dinsel çatışmayla Anadolu Beylikleri (!) yeniden kurulacak. Yani, oynanan oyunun boyutları çok büyük. Asıl hedef kendi kutsal misyon ve vizyonlarını gerçekleştirmek. Türkiye'yi yok etmek sadece küçük bir ayrıntı. Medyada çıkan haberlerde, Başbakanın ABD başkanı ile 8 Aralık 2009da skandal yaratan baş başa görüşmesi için "İran'ı tasfiye etme olayı konuşulacağından Türk büyük elçisi görüşmeye alınmadı" deniyor. Olabilir. Ama asıl can alıcı nokta bu değil. Saldırgan söylemler, tavır ve pozlardan öyle anlaşılıyor ki ABD bunlara tam destek (finansal ve askeri) ve kişisel yaşam güvencesi verdi. Bu nedenle Türkiye büyük elçisi görüşmeye alınmadı ve durum akabinde elçinin istifasıyla sonuçlandı. İmdi bunların arkasında ABD ve AB var, önlerinde kim durabilir? ABD ve AB Yugoslavya'yı bölmede başarılı oldular. Bu sendromu şimdi Türkiye'de oluşturuyorlar. Bu nedenle açılım sürecinde her ne pahasına olursa olsun sonuna kadar gidecekler. Bu nedenle bu kadar gözüpek ve kararlı görünüyorlar. Onun için bütün köprüleri yakmayı göze almış durumdalar. Türkiye umurlarında değil, Türkiye onların gözünde çoktan bitmiş bir ülke... "Açılım bitti" diyen siyasetçiler, aydınlar ve köşe yazarları yanılıyor. Açılım süreci büyük bir hızla, büyük bir aymazlık ve meydan okumayla sürdürülecektir. Hatta daha beteri gelecektir. Göreceğiz. Çünkü artık dönüşü olmayan "geri dönüşümsüz" bir yola girdiklerini biliyorlar. İstiyorlar ki dinci-tarikatçı partileri de kapatılsın ve tıpkı 15 Aralık 2009da kapatılan etnik-terörist parti gibi bunlar da mağduru oynasınlar, timsah gözyaşları döksünler, barış, kardeşlik, demokrasi ve sevgiden söz etsinler! Ya da, istiyorlar ki darbe olsun ve ABD ve AB orduları bunları kurtarmaya gelsin! Ülke baştan başa yanıyor, millet işsiz, aç, halk ekmek uğruna sokaklara dökülmüş, gençlik başıboş, aile içi cinayetler, ahlaksızlık, hırsızlık artmış, grevler, direnişler, kitle eylemleri, iç savaş başlamış, kimin umurunda? Eczaneleri bile karşısına almış bir yönetim var karşımızda! Seçime kadar demokratik tepkilerimizi ortaya koyarak bunlara dayanmak ve katlanmaktan başka çare görülmüyor. Var mı başka bir yol? NOT: 18 Aralık 2009 günü Patrik Bartolomeus bile hiç çekinmeden ve umursamadan Amerikan CBS Televizyonu muhabirinin "Siz kendinizi (Türkiye'de) çarmıha gerilmiş gibi hissediyor musunuz?" sorusuna "Evet" yanıtı verebiliyor ! Burada hedef alınan yine Türkiye'dir ! Patrik bu ülkenin vatandaşı, bu toprakların insanı değil mi? İsa, çarmıha gerildiğinde ülkesi Roma İmparatorluğunun işgali altındaydı. Çarmıh, putperest Roma hukuk ve yasalarının infaz sistemiydi. Yahudilikte ve Hristiyanlıkta böyle bir ceza ve infaz şekli yoktur. O halde, nasıl kendini çarmıha gerilmiş hissedersiniz sayın Patrik? Burası düşman toprağı mı? Patrikhanenin ve Hristiyanların büyük sorun ve sıkıntıları olabilir ve vardır da. Ancak, sıkıntısı ve derdi olmayan var mı? Sayın Patrik'e diyeceğim şudur: Siyaset ve entrika ile uğraşacağına o uzun bir süredir eline almadığı İncil'i bir daha okusun ve Pavlus'un "Herkes, altında bulunduğu hükümetlere bağlı olsun. Çünkü Tanrı'dan olmayan hükümet yoktur. Var olanlar Tanrı tarafından düzenlenmiştir. Bu nedenle, yönetime karşı direnen, Tanrı'nın düzeneğine karşı gelmiş olur. Karşı gelenler yargılanır." (İncil, Rom. Mek. 13: 1-2 ) sözleriyle ne demek istediğini yeniden düşünsün ve gözlerini yukarı kaldırıp bir baksın: Asıl çarmıha gerilmiş olan Türkiye'dir !
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |