..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir önyargıyı yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur. -Einstein
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Kesinlikle Karşıyım! > Vildan Sevil




11 Nisan 2012
12 Eylül Vahşeti ve Davası Üzerine (Iı)  
12 Eylül’den sonra sistemin getirdiği bütün olumsuzluklarla mücadele edeceğini, ileri demokrasiyi kuracağını vadeden ve Türkiye için çok uzun sayılacak bir süre boyunca işbaşında olan bir iktidarımız var.

Vildan Sevil


Bugüne değin atılan adımlar, ileri değil de geriye geriye götürürken... Bu adımları atanlar, 12 Eylül’ün, ardından 28 Şubat’ın döşediği yollardan koşar adım geçip bugünlere ulaşmışsa... 12 Eylül Davası, bütün alt birimler göz ardı edilerek iki elebaşıyla sınırlandırılırken... Bu davada adaletin tecelli edeceğine dair en ufak bir umut nasıl yeşerebilir?


:BAFD:
Bundan önceki yazımda, çok genel bir bakışla 12 Eylül 1980 Darbesi’yle ilgili görüşlerimi paylaşmış, o davayla ilgili duygu ve düşüncelerimi bu yazıya aktarmıştım.

Darbeden bu yana, köprülerin altından çok sular aktı. Türkiye, dünya kapitalizmiyle iyice bütünleşti. Yeraltı, yerüstü servetleri daha çok yağmalandı.

Üretim yerine, özelleştirmelerle bol bol satışlar yapıldı.

Sıcak paralar girdi, çıktı.

AB’ye gireceğiz, demokratikleşeceğiz dendi, girilmedi, girilmeyecek.

İnsan hakları, demokrasi lafı dillerden düşmedi, eskiyi mumla aratacak bir yola çıkıldı.

Demokrasilerde olması gereken, çoğulculuğun karar ve yönetime yansıması anlayışı, çoğunluğun tek kişi kararlarıyla yönetilmesi biçimine dönüşmekte.

Otuz yılda, iktidar kaç kez el değiştirdi. Hiçbiri, darbenin kurduğu ezici sistemin üzerine gitmedi. Aksine ondan çıkarları için yararlandı. Sonuçta, demokrasinin taşıyıcı gücü orta katmanlar sönümlendi. Yoksullar artarken yeni zenginler türedi. Yaşamın her alanında, bu yazıya sığmayacak değişimler yaşadık. Dünyada da çok şey değişti.

12 Eylül’den sonra sistemin getirdiği bütün olumsuzluklarla mücadele edeceğini, ileri demokrasiyi kuracağını vadeden ve Türkiye için çok uzun sayılacak bir süre boyunca işbaşında olan bir iktidarımız var.

Bu süreçte, ileri demokrasiye, İkinci Cumhuriyete giden yollar döşenirken neler gördük, görüyoruz?

Zaman aşımına uğrayan davalar:

-İşkence görerek yaşamını kaybedenlerin ve işkence yaptıkları saptanan polislerin davaları

-İsrail’den alınan, nerede, nasıl kullanıldığı bilinmeyen (Faili meçhullerde kullanılmış olamaz herhalde) kayıp silahlar için 10 polise açılan dava

-Sivas’ta insanları cayır cayır yakanların davaları... Hem de başbakanımız tarafından “Vatana millete hayırlı olsun, onların da gözü yaşlı bekleyenleri vardı” diye kutsanarak...

-Banka batırıp devleti 1.7 milyar dolar zarara uğratarak parayı götüren bankacı davası

-Dolandırılarak(!) örtülü ödenekten dolandırıcıya ödendiği öne sürülen, 5,5 milyar lira davası

-Eski bir belediye başkanının kocasına açılan milyarlarca liralık naylon fatura yolsuzluğu davası ve başka paravan şirketlerden alınan sahte fatura davaları

-Hayali ihracat davaları

-Marmara depreminde yıkılan binalar için müteahhitlere açılmış yüzlerce dava

-Şimdi, liderinin çocuklarını birbirine düşüren, bir siyasi partinin gizli kasasında toplanan trilyonların davası
İleri demokrasi döneminde bunlar hemen akla gelen zaman aşımı davaları.
............

Bugün süren davaların durumu ve demokrasi açısından genel görünüm:

-15 yaşında kaç kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç davasında zaman aşımının eli kulağında.

- Deniz Feneri davasında, Almanya’da suçlu bulunan sanıklar, burada derhal tahliye edildiler. Mahkeme heyetleri değiştirildi, giden heyet üyelerinin soruşturmalarla başı dertte.

- Yargıda yapılan değişiklerle, eskisinden daha demokratik ve adil bir yargı sistemi oluşturulmadığı, aksine siyasi iktidara daha da bağımlı bir sisteme geçme.

-Derin devlete ve darbecilere karşı açılan davalar ve bunların aklımızda ve vicdanımızdaki izdüşümleri:

.Darbe yaptığı için yargılanan sanıkların, ilk duruşmada tahliyesi istenirken darbe yapmamış ama yapacağı varsayılan insanların, yargı süreci uzatılarak,uzun tutukluluk süresiyle cezalandırılmaları.

.Bu süreçte, aynı suçtan yargılanmaları beklenen başka kişilerin neden dışarda tutulduğunun anlaşılamaması.

.Faili meçhullerdeki rolü, yalnızca basını izleyen kişilerce bile apaçık bilinen kimi kişilerin, neden dışarda olduğunun da anlaşılamaması.

.Mod Medyan şifre skandalı, ABD basınından bize yansıyan ve referandumdaki %10’luk “evet” artışını saptayan bilgisayar hilesi

.Süren davalarda, düzmece belge ve bilgilerle ilgili medyanın tüm gizleme çabalarına karşın ortaya çıkan bilgiler... Bu nedenle avukatların Balyoz Davasında cübbe çıkarmaları ve bunun da yargı ve ana medya tarafından önemsenmemesi.

-Rahatlıkla çoğaltabileceğimiz bu verilerin yanısıra, davaların, tamamen muhalifleri susturma, korkutma, sindirme amaçlı olduğu kuşkularının sürekli güçlenmesi.

-160 tutuklu gazeteci

-Basın özgürlüğünde, dünyada 138. sırada bulunuşumuz

-Bakan Ömer Dinçer’in son 2 yılda soruşturma açılan 7 bin üniversiteliden 4 bin 600'ünün okuldan uzaklaştırıldığını, 55'inin atıldığını açıklaması

-Zaten bilimsellikten uzak olan eğitim sisteminde, sürekli değişikliğe gidilerek, eğitimin dinselleştirilmeye çalışılması ve bunu yeni anayasayla güçlendirilerek kalıcılaştırmayı hedeflemesi

-Dünyada ilk kez, protesto amaçlı yumurta kullanmaya, yumurta başına ceza kesilmesi

-Sürekli dinsel, mezhepsel, etnik çelişkilerin derinleştirilmeye çalışılması.

-Terörü önlemek yerine, biri diğerine uymayan kararlarla şiddetin körüklenmesi

-En sıradan hak arama gösteri ve yürüşlerinin şiddetle, biber gazlarıyla bastırılması ve bakanın “Biber gazı sağlığa zararlı değildir” yaklaşımı.

-Taşeronlaştırmayla, sendikasızlaştırma ve kıdem tazminatlarına saldırı

-İşsizlik, yoksulluk, gizlenen enflasyon, dolaylı dolaysız vergilerde çalışanlar, emekçiler aleyhine sürekli artış

-Yalnızca, son bir yılda, işkazalarında 1500 işçi ölüyor da “Takdiri ilahi” denerek açıklamalar yapılıyor, o işverenlere, işyerlerine ciddi bir şey yapılmıyorsa

- Van’da insanlar çadırlarda donarken, egemenlerin kışkırttığı savaş için dünya para harcanarak lojistik hizmet kampları kurulması

Görüldüğü gibi akla geldikçe sıralayıverdiğimiz bu gözlemlerimizle, bildiğimiz bu verilerle, demokrasiden geçtik de nasıl bir rejimde yaşadığımızı, nereye gittiğimizi sorgulamayacak mıyız?...

Bugüne değin atılan adımlar, ileri değil de geriye geriye götürürken... Bu adımları atanlar, 12 Eylül’ün, ardından 28 Şubat’ın döşediği yollardan koşar adım geçip bugünlere ulaşmışsa... 12 Eylül Davası, bütün alt birimler göz ardı edilerek iki elebaşıyla sınırlandırılırken... Bu davada adaletin tecelli edeceğine dair en ufak bir umut nasıl yeşerebilir?

Sevgili okur, işte ben bunları görünce, davaya müdahil olamadım. Aksine, bu davanın bir figüranı yapılarak, demokratik görünüm yanılsamasına katkıda bulunacağımı düşündüm. Çünkü gücümüz, desteğimiz henüz bu oyunları bozacak boyutta değil. Kendimizi baş rolde hissedeceğimiz, toplumu da yanıltan bir oyun olduğunu düşündüm. Hiçbir umut göremedim.

Görenleri anlamaya çalıştım, çalışıyorum. Asla kınamıyorum. Özellikle 1978’liler Hareketi’nin yıllardır gösterdiği yürekli, özverili çabayı selamlıyorum. Ne ki sonuçta herkes kendi birikimi ve psiko-sosyal dinamikleriyle düşünür, davranır. Bende ağır basan duygu ve düşünceler bunlar oldu.

Ben, geçmişteki acılarımın bugüne sarkan umutlar haline dönüşerek; korkularımın esiri olacağım, beni onların yönlendireceği , iktidarın demokratikleşme oyununda kullanılacağım kaygısını taşıdım. Elbette biraz umut görseydim bu kaygı oluşmayacaktı.

Devletin elinde arşivi var. Belgeler orada. Gerçek bir yargılama yapmaya niyeti olan devlet, başvurulardan hareket ederek arşivilerini açar, yaşayan herkesi tanıklığa çağırabilir.

Yargılama en çok, iki yaşlı elebaşının ev ya da hastanede gözetimi altında tutulmasıyla sonuçlanabilir. Davaya bir kaç ünlü isim eklenebilir.

Yanılmış olmayı dilerim. O zaman, bu düşüncelerimin utancını taşımak bana düşer. Ama aksi olursa, bugün gelinen noktayı, ülkenin demokratikleşmesi olarak sunanlara da utanmak düşer.

Yiğidin hakkını da verelim. Bütün darbe ve darbeye teşebbüs davaları, demokratikleşme amacıyla değil de iktidarın tüm kurum ve kuruluşlarıyla ele geçirilme, iktidarı pekiştirme amaçlı da olsa, şu gerçeği, toplumsal belleğe kazıyacaktır. Hiç kimse dokunulmaz değildir. Herkese birgün dokunulabilinir. Hiçbir iktidar kalıcı değildir.

İşte tek kazanımımız bu gerçek olacaktır.

Yaşam böyle işte sevgili okur... Her zaman, güç seçimlere zorlar bizi.

11.04.2012
Vildan Sevil


.Eleştiriler & Yorumlar

:: Levent Ölçer'e
Gönderen: Vildan Sevil / , Türkiye
4 Mayıs 2012
Ben de epeydir girememiştim siteye. Eğer aşağıda açılan bu kutu site içi ise, size çok haklı yorumunuz için teşekkür ederek denemiş oluyorum Levent Bey. Öyle ise yöneticilerimizin gerçeği görmüş olmasından mutluluk duyacağız. Şimdi size ulaştığına dair bilgi alabilirsem, durumu öğrenmiş oluruz. Selamlar...

:: Daha.
Gönderen: Levent Ölçer / , Türkiye
30 Nisan 2012
Bugün moralinizi pek bozmayın Vildan Hanım. Yarın daha kötü olacak :) (Bu arada site içi yorum geri mi gelmiş nedir, bir süredir pek uğramıyordum buralara :) )




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın kesinlikle karşıyım! kümesinde bulunan diğer yazıları...
N. Ç!.. N. Ç!.. N. Ç"ler!.. Hepimiz Tecavüzcüyüz!..
Geçmişin İzdüşümünde Bir Kısır Döngü
Erkek Egemen Toplumdan Erkek Dininin Egemen Olduğu Topluma
Cumhuriyetin Rövanşı Ya da Şeriata Doğru Adım Adım Mı?..
Kadın Sorunları, Piyasa ve Üreme Organlarımız/ (8 Mart Yazıları - IV)
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü"nden, Şapşal Şabalak Konserlere, Cicili Bicili Mağazalara // (8 Mart Yazıları – I)
2017’nin 8 Mart’ı Bu Ülkede Çığlık Çığlığa #hayır’dır
Savaş… Savaş… Savaş… Ölüm… Ölüm… Ölüm...
12 Eylül Vahşeti ve Davası Üzerine (I)
Demokratik Seçim Oyunu Oynayalım Mı?..

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Referandum Gününden Hoş Sedalar
30 Mart 1972 Kızıldere Katliamı (Dev, Baş İstiyor/ G. Akın)
Birgün Ben, Belki Bir Sığırcık Kolonisinin İçinde, Belki Yıldızlarla Birlikte Göklerde…
İzedebiyat Üyelerine Açık Mektup: Koşun, Face Dayatmasına Karşı Durun!..
İzedebiyat Yönetimine ve Üyelerine Açık Mektup
Teslis Sendromu >> Ücretsiz E - Kitap: Hulki Can Duru
18 Mart 1915. Çanakkale O Gün Geçilmedi. Ya Bugün?
Savcı Mehmet Kiraz, Şafak, Bahtiyar, Elif… ve Dün, Bugün, Yarın…
Sultanahmet"ten Femen Geçti Amma!.. Biz Ne Anladık Bu İşten?
Elsa"nın Gözleri, Yeni Bir Çeviriyle Şiir Dünyamızda = Hulki Can Duru: Fransızca Aslından Elsa"nın Gözleri

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Duruşma [Şiir]
Dedem Düşlerime Giriyor [Öykü]
Çocukların Çığlığından Göklerin Tılsımına [Öykü]
Dolunayda Uyku Tutmaz [Öykü]
Oy Madimak, Madimak!.. Sen Artık Türkülerle Değil, Ateşlerle Anılmaktasın [Öykü]
İlk Sosyalist Muhtar Fevzi Ağabey [Öykü]
Düşselin Gerçeğinde, Gerçeğin Düşselliğinde [Öykü]
Ben Ölürken [Öykü]
Gece, Mehtap, Selene, Apollon ve Ben [Öykü]
Aşk"a Geldin, Hoş Geldin!.. [Öykü]


Vildan Sevil kimdir?

Koşuşturmaktan yoruldu. Altmışından sonra, çok yabancısı olduğu teknolojiyle, sanal ortamda kalem oynatmaya kalktı. İletişim kurmak, duygu, düşünce, birikim paylaşmak, genç kuşaklardan yeni şeyler öğrenmek istedi. Yazarlık deneyimine burada adım attı. İşte böyle sınır tanımaz bir "dinazor ". . . Başarır mı acaba ?

Etkilendiği Yazarlar:
Marx, Engels, Freud, Nietzsche, Adorno, Horkheimer, Foucault, Antik Grek, Rus , Fransız yazını, Amado, Marquez, Llosa, Asturias, Lübnanlı Amin Maalouf...Elbette Nazım, Aragon, Neruda ve nice ozan/şair...


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.