Anlamak beğenmenin başlangıcıdır. -Spinoza |
|
||||||||||
|
İnternetle ilişkim, merak ettiğim konuları açıp okumaktan öte gitmiyordu. Bir de, kolay üye olunabilen ya da üyelik istemeyen, haber ve şiir sitelerinde yorum yazıyordum. Site işleyişini öğrenmek, durmadan oraya buraya tıklamak, yanlışlıklar yapmak, düzeltmeye çalışmak çok zamanımı aldı. Adı sanı duyulmamış, gençliği çoktan geride bırakmış birinin yazılarına ilgi duyulmayacağını sanıyor, yalnızca, bunca yıl heybede biriken yükü biraz boşaltmayı, olduğu kadarıyla da paylaşmayı amaçlıyordum. İzedebiyat’ta yazmak, site üyelerinden içtenlikli destek görmek yüreklendirdi. Eh, ülkemizin gündemi de suskunluğun sinir bozucu boğuculuğuna taşıdığı için, ailede ve kendimdeki sağlık sorunları elverdiği sürece yazmaya çalıştım. Dahası, “Madem yazıyorum ve okunuyor, başka yerlerde niye yazmayayım?...” diyerek şımarıklığı ele aldım. Hele de genç okurların varlığı, olağanüstü kamçıladı bu şımarıklığı. Sitelere dalıp çıktıkça, sanal ortamı tanıdıkça, İzedebiyat, yüreğimin derinlikliklerinde ayrıcalıklı bir yer edindi. İsteyenin istediği gibi düşüncelerini aktardığı, özgür, saygısızlıklardan, yıkıcı polemiklerden uzak, ciddi, editoryal yapının duyumsanmadığı huzurlu ortam nedeniyle İzedebiyat’ın özel bir site olduğu düşüncesi oluştu. Sitenin bu özellikleri nedeniyle, site yönetimini, üyelerini yürekten kutlamayı, teşekkürlerimi sunmayı borç bilirim. İzedebiyat, gerçekten, demokratik işleyişin egemen olduğu, kariyer ve erk hastalığının bulunmadığı nadir örneklerden biri, benim ulaşabildiğim şu sanal dünyada. Ayrıca, editörlerin kılıç kullanmasına gerek kalmadan, insanların huzur içinde yazdığı ortamların yaratılabileceğinin, bunun korkulacak bir şey olmadığının da bir örneğidir İzedebiyat. Bütün bu özelliklerin, titizlikle korunması, sürdürülmesi hepimizin görevi olmalı, diye düşünüyorum. Şimdi gelelim, eleştiri bölümüne: İletişim bölümü aracılığıyla ya ilişki kurulamıyor ya da ben beceremiyorum. Bu nedenle açık mektuba başvurdum. Ben, yapıtların yorumlanmasını önemseyen biriyim. Uzun zamandır, “Yorum nedir, nasıl yapılmalıdır, yararları nelerdir?” içerikli bir yazı yazmayı istemekle birlikte, pek çok konu gibi ona da sıra gelmedi. Yola geç çıkmanın sonuçları işte... Son düzenlemeyle site içi yorum kutusu benim anlayamadığım nedenlerle kaldırıldı. Yerine, Facebook’ta paylaşım konuldu. Bir yanıyla olumlu bir düzenleme. Ancak olumsuz yanları da var sanırım. Facebook, uzun yazıların okunmadığı bir paylaşım sitesi. Her konuda yazı ya da şiir de uygun düşmüyor oraya. Bu durumda iki seçenek var: Ya hiç paylaşmamak ya da paylaşılanın güme gitmesi. Oysa o yapıtlarda, müthiş bir beyin emeği var, ikisine de gönlüm razı değil. Yorumların içeriği, yazara yönelikse başka, herkese açık ortamlarda başka olabilir. Bu olanak da elimizden alınıyor. Oysa, içtenlikle, bilgiyle donatılmış bir yorum, yazarı, yorumu yazanı ve okuru zenginleştiren bir edim bence. Beğendiğim bir yazı ya da şiir okuduğumda, bir coşkuya kapılıyor, ona emek verenle duygu ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Güzellikleri, coşkuyla alkışlıyor; aklımı, yüreğimi tırmalayan bir şeyler varsa, yazara, ozana iletmemeyi iki yüzlülük sayıyorum. Yanlış algılamış olurum, o, benim algımı düzeltir... O, yanlış yapmışsa, aceleye getirmişse, yapıtını düzeltir, güzelleştirir; ikimiz de kazançlı çıkarız sonuçta, diyorum. En kısa anlatımla, yorumu, ben böyle algılıyorum. Bunun dışında, yorumun laçkalaştığı sitelerde, az okunma pahasına, yorum yazmıyorum, olup bitiyor. Laf olsun diye yapılan yorumlara rastladıkça, “Niye yazmış acaba?” diyerek kafamı çatlatıyordum. Çünkü, sanal ortamdaki cehaletimden ötürü, yorumların, “Hııımmm... “Oku” diye yorumluyorum, yorum yapmazsan ben de seni okumam işte, küstüm!...” diyerek ve salt bu amaçla çalakalem yapılabileceğini bilmiyor, düşünmüyordum. Yazıların, kâğıda yazıldığı zamanların insanıyım, onların dümenlerini az çok bilirdim. Artık, sanalın raconunu da öğreniyorum, çözümünü de buluverdim işte... Değerli yönetici ve üyeler... Acaba, hem site içi yorum kutusu açık tutulsa, hem de Facebook’a olanak tanınsa nasıl olur?... Bence çok iyi olur ama teknik buna olanak elveriyor mu?... Günlerdir, anasayfada bu konuda yazı bekliyorum. Kimseden ses çıkmayınca, bari ben yazayım, sorun benden mi kaynaklanıyor, kaçırdığım bir internet inceliği mi var, yoksa doğru mu düşünüyorum, anlamak istedim. Böyle bir konuda açıklama, gerekiyorsa bir tartışma, Facebook kutusunda yapılır mı? Yapılmazsa ben anasayfadan başka bu sorularıma nereden yanıt alabilirim? Her olasılığa karşı, kendimce önlem alıp ileti adresi vereyim: sevilvldn2011@gmail.com Umarım, konuyla ilgilenenler çıkar, ben ve benim gibi (Başkaları da varsa) aynı soruları soranlar, hep birlikte aydınlanırız. Güzel yazı ve şiirleri paylaştığımız nice günlere, sevgi ve saygıyla... 26.10.2011 Vildan Sevil
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |